Ceren KENAR
Batman'dan Wall Street'e: Bir Türkiye hikâyesi
1874
Batman'ın bir köyünde doğduğunda muhtemelen hayat öyküsünün böyle ilerleyeceğini kimse tahmin edemezdi.
4 yaşında annesini kaybetti. Okuma yazma bilmeyen, tarım işçisi babası onu okuttu.
6 yaşında okula başladığında sadece okuma yazma değil, Türkçe'yi de öğrenecekti.
Öğrenim
hayatı aldığı burslarla ilerledi. İngiltere'de yüksek lisans bursu
aldığında kendi ifadesi ile, "oraya gidecek uçak ücretini ödeyecek
parası yoktu."
Fakat tüm bu engeller onu durduramadı, aksine azimle ilerledi.
30'larının
ortasında hem Londra, hem New York'ta iş deneyimi olan başarılı bir
finans uzmanıydı. 40 yaşında ise Türkiye'nin maliyesi ona emanetti.
Türkiye ekonomisinin başarı hikâyesinin mimarı ekibin bir parçası oldu.
Başbakan
Ahmet Davutoğlu'nun katıldığı Birleşmiş Milletler Genel Kurul
toplantılarında ona eşlik eden heyette olan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek
ile dünya ekonomisinin merkezlerinden olan Wall Street'te, "Şimdi ve
Burada" programı için bir röportaj gerçekleştirdik.
Bir Kürt çocuğunun ilham verici hikâyesini konuştuk. Türkiye ve dünya ekonomisinin durumunu ve beklentileri sorduk.
Size güç veren neydi?
Mehmet Şimşek: Her
şeyin başında insan inanacak. Yani hedefler koyacak inançlı olacak ve
başarmak için de çalışacak. Yani eğer hani düşünebiliyor musunuz? Yani
bir valizle resmen ben New York’a gelmişim ve ondan sonra da bu
süreçlerden geçmişim. Tamamen bu biraz cesaret ve inanç meselesi.
Disiplin meselesi. Ve çalışma meselesi. Düşünebiliyor musunuz Türkiye’de
bir dağ köyünde geçimlik tarım yapan bir aileden geliyorum annem babam
okuma yazma bilmiyorlar tek kelime Türkçe bilmiyorlar. Böyle bir aileden
geliyorsunuz ve bugün Türkiye gibi dünyanın önde gelen ekonomilerinden
birinde maliye bakanısınız. Ben bunun aslında Türkiye’deki fırsat
eşitliğine bağlıyorum. Yani hani olmaz demek lazım. Başarmak için sadece
doğruları yapmak lazım. Çalışmak ve çabalamak lazım ve inanmak
gerekiyor. Ben ve benim çoban olma ihtimalimle buralarda gelip çalışıp
veya Türkiye’de maliye bakanı olmamın arasında herhalde milyon fark
vardı. Çoban olmam o şartların sonucu olurdu, o ihtimal yüksek olurdu.
Ama onun yerine bugün eğer dediğim gibi çalışarak ve belli noktalara
gelebiliyorsanız aslında hem Türkiye’deki fırsat eşitliğini gösteriyor
ve hem de tabii ki çalışmanın azmin de sonuç verdiğini gösteriyor.
şeyin başında insan inanacak. Yani hedefler koyacak inançlı olacak ve
başarmak için de çalışacak. Yani eğer hani düşünebiliyor musunuz? Yani
bir valizle resmen ben New York’a gelmişim ve ondan sonra da bu
süreçlerden geçmişim. Tamamen bu biraz cesaret ve inanç meselesi.
Disiplin meselesi. Ve çalışma meselesi. Düşünebiliyor musunuz Türkiye’de
bir dağ köyünde geçimlik tarım yapan bir aileden geliyorum annem babam
okuma yazma bilmiyorlar tek kelime Türkçe bilmiyorlar. Böyle bir aileden
geliyorsunuz ve bugün Türkiye gibi dünyanın önde gelen ekonomilerinden
birinde maliye bakanısınız. Ben bunun aslında Türkiye’deki fırsat
eşitliğine bağlıyorum. Yani hani olmaz demek lazım. Başarmak için sadece
doğruları yapmak lazım. Çalışmak ve çabalamak lazım ve inanmak
gerekiyor. Ben ve benim çoban olma ihtimalimle buralarda gelip çalışıp
veya Türkiye’de maliye bakanı olmamın arasında herhalde milyon fark
vardı. Çoban olmam o şartların sonucu olurdu, o ihtimal yüksek olurdu.
Ama onun yerine bugün eğer dediğim gibi çalışarak ve belli noktalara
gelebiliyorsanız aslında hem Türkiye’deki fırsat eşitliğini gösteriyor
ve hem de tabii ki çalışmanın azmin de sonuç verdiğini gösteriyor.
Batman’da
biraz önce tarif ettiğiniz şartlarda çıkan bir Kürt çocuğun başarı
hikâyesini anlattınız ve bunu fırsat eşitliğine yordunuz ve fırsat
eşitliğinin Türkiye’de son on yılda artarak geliştiğini söylemek mümkün
mü?
biraz önce tarif ettiğiniz şartlarda çıkan bir Kürt çocuğun başarı
hikâyesini anlattınız ve bunu fırsat eşitliğine yordunuz ve fırsat
eşitliğinin Türkiye’de son on yılda artarak geliştiğini söylemek mümkün
mü?
Mehmet Şimşek: Fırsat
eşitliğinin temelinde eğitim var. Yani başarıyı da başarıda da
belirleyici olan eğitim imkânıdır. Türkiye’de AK Parti hükümetleri
döneminde eğitim bütçeden en yüksek pay alan olmuştur. Eskiden en çok
parayı biz milli savunmaya harcıyorduk. Eğitim o sıralamalarda çok
aşağıdaydı. AK Parti hükümetleri döneminde eğitime harcanan para bütçede
ilk sıraya yükseldi. Bakın bu sene için konuşayım yaklaşık 90 milyar
yani eski para ile 90 katrilyonu biz eğitime harcayacağız. Bu Türkiye’de
topladığımız bütün vergi gelirlerinin yüzde 23’üne denk geliyor. Bu,
çok önemli bir konu. Çünkü siz insanlara eğitim fırsatı verirseniz, o
insanlar sadece Batman’da değil, sadece Bayburt’ta değil, sadece
Kırklareli’de değil dünyanın herhangi bir merkezinde çalışabilirler,
üretebilirler başarılı olabilirler. Ülkelerine ailelerine kendi
toplumlarına katkıda bulunabilirler. Dolayısıyla bizim dönemde yani
benim çocukluğumda bizim köyden birilerinin çıkıp okuması çok istisnai
bir durumdu yani tek tük bir veya iki kişi üç kişi üniversiteye gitme
fırsatı bulabiliyordu. Çünkü imkân yok fırsat yok ama bugün isteyen
herkese hükümetlerimiz döneminde burs kredi bedava kitap bedava
üniversite harç yok çok ciddi imkânlar sunuyoruz. Yeter ki insanlar
inansınlar çabalasınlar inansınlar okumak istesinler. Bu Türkiye’nin
önünü açıyor bakın. 18 milyon öğrenci bu hafta eğitime başladı. 18
milyon öğrenci demek Avrupa’nın nüfus açısından en büyük ülkelerinden
biri demek. Yani biz henüz fırsatı kaçırmadık. 18 milyon öğrenci
ortalama 14-15 yıl eğitim alacaklar halbuki AK Parti hükümetlerinden
önce 25 üstü nüfusun ortalama okulda geçirdiği süre 5.5 yıldı.
eşitliğinin temelinde eğitim var. Yani başarıyı da başarıda da
belirleyici olan eğitim imkânıdır. Türkiye’de AK Parti hükümetleri
döneminde eğitim bütçeden en yüksek pay alan olmuştur. Eskiden en çok
parayı biz milli savunmaya harcıyorduk. Eğitim o sıralamalarda çok
aşağıdaydı. AK Parti hükümetleri döneminde eğitime harcanan para bütçede
ilk sıraya yükseldi. Bakın bu sene için konuşayım yaklaşık 90 milyar
yani eski para ile 90 katrilyonu biz eğitime harcayacağız. Bu Türkiye’de
topladığımız bütün vergi gelirlerinin yüzde 23’üne denk geliyor. Bu,
çok önemli bir konu. Çünkü siz insanlara eğitim fırsatı verirseniz, o
insanlar sadece Batman’da değil, sadece Bayburt’ta değil, sadece
Kırklareli’de değil dünyanın herhangi bir merkezinde çalışabilirler,
üretebilirler başarılı olabilirler. Ülkelerine ailelerine kendi
toplumlarına katkıda bulunabilirler. Dolayısıyla bizim dönemde yani
benim çocukluğumda bizim köyden birilerinin çıkıp okuması çok istisnai
bir durumdu yani tek tük bir veya iki kişi üç kişi üniversiteye gitme
fırsatı bulabiliyordu. Çünkü imkân yok fırsat yok ama bugün isteyen
herkese hükümetlerimiz döneminde burs kredi bedava kitap bedava
üniversite harç yok çok ciddi imkânlar sunuyoruz. Yeter ki insanlar
inansınlar çabalasınlar inansınlar okumak istesinler. Bu Türkiye’nin
önünü açıyor bakın. 18 milyon öğrenci bu hafta eğitime başladı. 18
milyon öğrenci demek Avrupa’nın nüfus açısından en büyük ülkelerinden
biri demek. Yani biz henüz fırsatı kaçırmadık. 18 milyon öğrenci
ortalama 14-15 yıl eğitim alacaklar halbuki AK Parti hükümetlerinden
önce 25 üstü nüfusun ortalama okulda geçirdiği süre 5.5 yıldı.
Fırsat
eşitliğinin bir de başka bir boyutu var Kürt meselesi. Siz Kürt bir
bakansınız bu, mesela son dönemde yaşanan çatışmalar ve aynı zamanda
barış sürecini düşünerek neler söyleyebilirsiniz?
eşitliğinin bir de başka bir boyutu var Kürt meselesi. Siz Kürt bir
bakansınız bu, mesela son dönemde yaşanan çatışmalar ve aynı zamanda
barış sürecini düşünerek neler söyleyebilirsiniz?
Mehmet Şimşek: Tabii
uzun yıllar Türkiye’de bir red-inkâr siyaseti vardı. AK Parti ile biz
bu red ve inkâr siyasetine son verdik. Biz Türkiye’nin bütün etnik
farklılıklarını inanç farklılıklarını bir tehdit olarak değil bir
zenginlik olarak görüyoruz. Yani bir insanın Türk olması Kürt olması
Arap olması veya Sünni olması veya Alevi olması veya başka bir inanç
grubuna mensup olması onu farklılaştırmaması lazım. Tam aksine Türkiye
bütün bunları AK Parti hükümetleri döneminde bir zenginlik olarak
görmeye başladı. Bu çok önemli bir konu. Şimdi Kürt meselesini aslında
biz çözmek için samimi bir şekilde gereken birçok reformu yaptık adımı
attık. Ret ve inkâr siyasetine son verdik. Bütün o sınırlamaları o
kısıtlamaları kaldırdık. Yani bir birey olarak, bir Kürd'ün kendi etnik
kültürel siyasi anlamda her türlü hak ve hukukunun temellerini
sağlamlaştırdık, Kürt meselesini kardeşlik hukuku içerisinde temel hak
ve özgürlüklerini arttırarak demokrasi standartlarını iyileştirerek
çözme çabasına girdik. Şimdi eğer terör örgütünün problemi Kütlerin
hakkı hukuku olsaydı o zaman bu silahların bırakılması lazımdı.
Çünkü
hak hukuk ve özgürlükler anlamında demokrasinin standartlar anlamında
Türkiye’de çok ciddi gelişmeler oldu. Bölgeye inanılmaz yatırımlar
yaptık. Yani sadece özgürlükleri büyütmedik arttırmadık ekmeği de
büyüttük yani hem ekmeği işi aşı hem özgürlükleri arttırdık. Şimdi ne
beklersiniz o sürecin takdir edilmesini ve buna uygun davranmasını
beklersiniz. Tam aksine bu süreci istismar ettiler ve bu süreci tıkamak
için bozmak için her tülü yola başvurdular.
Doğu ve Güneydoğu’da bu
süreçten nemalanıp neredeyse bir paralel devlet yapılanmasına gittiler.
Şimdi dünyanın hangi demokrasisinde hangi medeni ülkesinde Amerika’da
İngiltere’de Avrupa’da nerede, böyle bir yapıya izin verilir. Yani eli
silahlı eşkıyaya hangi ülke izin veriyor? Hangi ülke? Geçmişteki
travmaları ben anlıyorum. Türkiye’nin red ve inkâr siyasetini güttüğü
dönemlerde hakikaten yanlış şeyler yapılmış. Ama AK Parti geldi, bunları
elinin tersiyle itti, bunları düzeltti hatta geçmişte yaşanan
travmaları bir rehabilitasyona tabi tuttu. Mesela terörün, 90'lı
yılların, bazı mağduriyetlerini tazmin yoluna gittik. O dönemde bir
şekilde maddi kayıplara uğramış olanların maddi kayıplarını telafi
ettik. Tazminatlar ödedik...
uzun yıllar Türkiye’de bir red-inkâr siyaseti vardı. AK Parti ile biz
bu red ve inkâr siyasetine son verdik. Biz Türkiye’nin bütün etnik
farklılıklarını inanç farklılıklarını bir tehdit olarak değil bir
zenginlik olarak görüyoruz. Yani bir insanın Türk olması Kürt olması
Arap olması veya Sünni olması veya Alevi olması veya başka bir inanç
grubuna mensup olması onu farklılaştırmaması lazım. Tam aksine Türkiye
bütün bunları AK Parti hükümetleri döneminde bir zenginlik olarak
görmeye başladı. Bu çok önemli bir konu. Şimdi Kürt meselesini aslında
biz çözmek için samimi bir şekilde gereken birçok reformu yaptık adımı
attık. Ret ve inkâr siyasetine son verdik. Bütün o sınırlamaları o
kısıtlamaları kaldırdık. Yani bir birey olarak, bir Kürd'ün kendi etnik
kültürel siyasi anlamda her türlü hak ve hukukunun temellerini
sağlamlaştırdık, Kürt meselesini kardeşlik hukuku içerisinde temel hak
ve özgürlüklerini arttırarak demokrasi standartlarını iyileştirerek
çözme çabasına girdik. Şimdi eğer terör örgütünün problemi Kütlerin
hakkı hukuku olsaydı o zaman bu silahların bırakılması lazımdı.
Çünkü
hak hukuk ve özgürlükler anlamında demokrasinin standartlar anlamında
Türkiye’de çok ciddi gelişmeler oldu. Bölgeye inanılmaz yatırımlar
yaptık. Yani sadece özgürlükleri büyütmedik arttırmadık ekmeği de
büyüttük yani hem ekmeği işi aşı hem özgürlükleri arttırdık. Şimdi ne
beklersiniz o sürecin takdir edilmesini ve buna uygun davranmasını
beklersiniz. Tam aksine bu süreci istismar ettiler ve bu süreci tıkamak
için bozmak için her tülü yola başvurdular.
Doğu ve Güneydoğu’da bu
süreçten nemalanıp neredeyse bir paralel devlet yapılanmasına gittiler.
Şimdi dünyanın hangi demokrasisinde hangi medeni ülkesinde Amerika’da
İngiltere’de Avrupa’da nerede, böyle bir yapıya izin verilir. Yani eli
silahlı eşkıyaya hangi ülke izin veriyor? Hangi ülke? Geçmişteki
travmaları ben anlıyorum. Türkiye’nin red ve inkâr siyasetini güttüğü
dönemlerde hakikaten yanlış şeyler yapılmış. Ama AK Parti geldi, bunları
elinin tersiyle itti, bunları düzeltti hatta geçmişte yaşanan
travmaları bir rehabilitasyona tabi tuttu. Mesela terörün, 90'lı
yılların, bazı mağduriyetlerini tazmin yoluna gittik. O dönemde bir
şekilde maddi kayıplara uğramış olanların maddi kayıplarını telafi
ettik. Tazminatlar ödedik...
Türkiye’nin aslında bütün bu
zenginliklerinin takdir edilmesi lazım. Türkiye’nin geldiği noktanın da
takdir edilmesi lazım. Düşünebiliyor musunuz bir nesil önce, yani ben
çok yaşlı sayılmam, mesela ablalarımın hiçbir tanesi okula gidememiş,
çünkü o dönemde köyden birilerini köyün dışına okula göndermek imkânsız.
Ama bugün ablalarımın, abilerimin çocukları yani yeğenlerimin hemen
hemen tamamı üniversite okuyor, iyi eğitim görüyor. Türkiye'de hızlı bir
değişim var. Türkiye hızla gelişiyor, ümitsiz olmamak lazım. Çünkü eğer
Türkiye insan stokunu yani beşeri sermayesini iyi geliştirirse, beşeri
sermayenin kalitesi yani insanların iyi eğitimli olması, meslek sahibi
olması sağlanırsa Türkiye’nin önü açıktır. Türkiye'nin rekabet gücü
yüksek olur. Bakın AK Partinin farkı burada anlaşılacak. Biz zorunlu
eğitimi 12 yıla çıkardık. Eğitimin önündeki bütün engelleri maddi manevi
kaldırdık. Yani sadece maddi engelleri kaldırmadık, manevi engelleri de
kaldırdık. Mesela, başörtüsü önemli bir sorundu. Şimdi AK Parti
eğitimin önünü açarak, bütçeden en fazla parayı eğitime kaydırarak,
aslında Türkiye'nin önümüzdeki 40-50 yıllık geleceğini şekillendiriyor,
temellerini sağlamlaştırıyor ve geleceğe ilişkin iyi olmak için birçok
sebep veriyor.
Sözcü gazetesi bir
manşeti ile sizin de aralarında bulunduğunuz birçok AK Partili bakanı
gazeteciyi hedef aldı. Kürt kimliğiniz nedeni ile size bu şekilde
saldırdı. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
manşeti ile sizin de aralarında bulunduğunuz birçok AK Partili bakanı
gazeteciyi hedef aldı. Kürt kimliğiniz nedeni ile size bu şekilde
saldırdı. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Mehmet Şimşek: Aslında
söylenecek çok fazla bir şey yok. Yani insanların etnik kökenine
bakarak insanların ne bileyim inançlarına bakarak geldiği yere bakarak
rengine yani teninin rengine bakılarak konuştuğu dile bakılarak birtakım
sıfatlarla yaftalanması kadar bir alçaklık olamaz. Çünkü bunlar
cahiliye dönemi alışkanlıkları. Açık ve net olarak konuşayım. Biz her
şeyden önce insanız. Ve bütün farklılıklar bizi aslında üstün kılmıyor.
Bizi üstün kılan tek şey bizim insanlığımızdır. Bizim insanlara faydalı
hizmetler yapmamızdır. Yani hani üstünlük takvadadır deniliyor ya öyle
yani gerçekten öyle. Önemli olan geriye hoş bir seda bırakıp
bırakmadığınız. Ben bu güzel ülkeme milletime toplumuma köyüme ilime
memleketime Türkiye'nin herhangi bir karışında yapılan bir yatırımda bir
hizmette katkım varsa ben en mutlu insanım. Onun için ben o türden
yaftalamaları o türden kategorize edilmeleri pek kaale almadım bugüne
kadar. Ama tabii ki Cumhurbaşkanı’nın kastı şuydu. Herkesin teröre
karşı tavır koyması lazım. Herkesin Türkiye’nin menfaatleri söz konusu
olduğunda Türkiye’nin geleceği söz konusu olduğunda bir ve beraber
olması. Türkiye’nin menfaatlerinin gözetilmesi noktasında kastettiği
millilik oydu. E şimdi teröre karşı bir duruş sergilememek bu ülkeye
yapılacak en büyük haksızlıktır. Çünkü bu ülke ne bu terörü hak ediyor
ne de başka türlü bir değerlendirmeyi hak ediyor. AK Partinin bence en
önemli farkı da bu konularda risk alması ciddi siyasi sermaye yatırması
ve bu sorunların çözümüne çok büyük katkıların olması. Şimdi
Cumhurbaşkanımıza etmedikleri laflar kalmıyor. Halbuki büyük siyasi risk
alıp Kürt meselesinin bakın çözümü noktasında temel hak ve
özgürlüklerinin arttırılması demokratik standartlarının iyileştirilmesi
noktasında en büyük en güçlü iradeyi gösteren sayın
Cumhurbaşkanımızdır.
Kendisine de büyük haksızlık yapılıyor. Bugün
gelinen noktada terör örgütü ve yandaşları samimi olsalardı bugün böyle
bir sorun olmayacaktı. Niye? Çünkü Türkiye sorunlarını diyalogla
kardeşlik hukuku içerisinde çözme iradesini ortaya koymuştur.
Çevremizde bunu yapabilen var mı? Yani kardeşlik hukuku içerisinde hak
ve özgürlükler noktasında temelinde sorun çözme çabasında olan var mı?
Irak’ta var mı? Suriye’de var mı? Şuralardan ders alalım. Şu güzelim
ülkemizin şu güzelim Türkiyemizin kadrini kıymetini bilelim. O nedenle
bunu en çok ben hissediyorum. Çünkü birinci elden görüyorum. Nereden
nereye geldiğimiz ortada. Sorunlarımız hâlâ olabilir. Ama bu sorunları
hep birlikte kardeşlik hukuku içerisinde çözebiliriz.
söylenecek çok fazla bir şey yok. Yani insanların etnik kökenine
bakarak insanların ne bileyim inançlarına bakarak geldiği yere bakarak
rengine yani teninin rengine bakılarak konuştuğu dile bakılarak birtakım
sıfatlarla yaftalanması kadar bir alçaklık olamaz. Çünkü bunlar
cahiliye dönemi alışkanlıkları. Açık ve net olarak konuşayım. Biz her
şeyden önce insanız. Ve bütün farklılıklar bizi aslında üstün kılmıyor.
Bizi üstün kılan tek şey bizim insanlığımızdır. Bizim insanlara faydalı
hizmetler yapmamızdır. Yani hani üstünlük takvadadır deniliyor ya öyle
yani gerçekten öyle. Önemli olan geriye hoş bir seda bırakıp
bırakmadığınız. Ben bu güzel ülkeme milletime toplumuma köyüme ilime
memleketime Türkiye'nin herhangi bir karışında yapılan bir yatırımda bir
hizmette katkım varsa ben en mutlu insanım. Onun için ben o türden
yaftalamaları o türden kategorize edilmeleri pek kaale almadım bugüne
kadar. Ama tabii ki Cumhurbaşkanı’nın kastı şuydu. Herkesin teröre
karşı tavır koyması lazım. Herkesin Türkiye’nin menfaatleri söz konusu
olduğunda Türkiye’nin geleceği söz konusu olduğunda bir ve beraber
olması. Türkiye’nin menfaatlerinin gözetilmesi noktasında kastettiği
millilik oydu. E şimdi teröre karşı bir duruş sergilememek bu ülkeye
yapılacak en büyük haksızlıktır. Çünkü bu ülke ne bu terörü hak ediyor
ne de başka türlü bir değerlendirmeyi hak ediyor. AK Partinin bence en
önemli farkı da bu konularda risk alması ciddi siyasi sermaye yatırması
ve bu sorunların çözümüne çok büyük katkıların olması. Şimdi
Cumhurbaşkanımıza etmedikleri laflar kalmıyor. Halbuki büyük siyasi risk
alıp Kürt meselesinin bakın çözümü noktasında temel hak ve
özgürlüklerinin arttırılması demokratik standartlarının iyileştirilmesi
noktasında en büyük en güçlü iradeyi gösteren sayın
Cumhurbaşkanımızdır.
Kendisine de büyük haksızlık yapılıyor. Bugün
gelinen noktada terör örgütü ve yandaşları samimi olsalardı bugün böyle
bir sorun olmayacaktı. Niye? Çünkü Türkiye sorunlarını diyalogla
kardeşlik hukuku içerisinde çözme iradesini ortaya koymuştur.
Çevremizde bunu yapabilen var mı? Yani kardeşlik hukuku içerisinde hak
ve özgürlükler noktasında temelinde sorun çözme çabasında olan var mı?
Irak’ta var mı? Suriye’de var mı? Şuralardan ders alalım. Şu güzelim
ülkemizin şu güzelim Türkiyemizin kadrini kıymetini bilelim. O nedenle
bunu en çok ben hissediyorum. Çünkü birinci elden görüyorum. Nereden
nereye geldiğimiz ortada. Sorunlarımız hâlâ olabilir. Ama bu sorunları
hep birlikte kardeşlik hukuku içerisinde çözebiliriz.
Siz
bir yandan Türkiye’ye, Türkiye’nin küresel ekonomideki entegrasyonunda
çok önemli rol oynayan ekibin bir parçasısınız. O dönemde, TR’nin son 10
yıllık ekonomik başarısının mimarlarından bir tanesisiniz. Bir yandan
da bu küresel sistemle, küresel ekonomiyle de zaman zaman fikir
ayrılıklarınız oldu süreç içinde değil mi? Bunları biraz anlatabilmeniz
mümkün mü bize?
bir yandan Türkiye’ye, Türkiye’nin küresel ekonomideki entegrasyonunda
çok önemli rol oynayan ekibin bir parçasısınız. O dönemde, TR’nin son 10
yıllık ekonomik başarısının mimarlarından bir tanesisiniz. Bir yandan
da bu küresel sistemle, küresel ekonomiyle de zaman zaman fikir
ayrılıklarınız oldu süreç içinde değil mi? Bunları biraz anlatabilmeniz
mümkün mü bize?
Mehmet Şimşek: Tabii
TR bir ada değil. Ve dolayısıyla biz Türkiye’deki ekonomi, politika
çerçevesini oluştururken bir ada gibi yaklaşamayız. Yani biz küresel
finansal sisteme ciddi bir şekilde entegre olmuş, dünyanın 17. büyük
ekonomisiyiz. Ama TR dünya ekonomisi içinde nispeten küçük bir ekonomi.
Nispeten söylüyorum, göreceli olarak. Dünya ekonomik gelirinden AK Parti
hükümetleri öncesi %0,6-0,7 bir payımız vardı. Şimdi %1,1’lik bir
payımız var. Ama %1 pay küresel ekonomide küçük sayılır. Küçük bir
oyuncu sayılırsınız. Türkiye aynı zamanda nispeten küçük bir ekonomi
değil, aynı zamanda Türkiye açık bir ekonomi. Küresel sisteme entegre
olmuş bir ekonomi ve aynı zamanda açık veren bir ekonomi. Bu nedenle
dönem dönem Türkiye’de bazı tartışmalar yaşanıyor. Fakat tartışmalarda
bahsettiğim bir iki hususun altını çizdim. Bunları dikkate almamız
lazım. Yani Türkiye’nin küresel sisteme, küresel ekonomiye, finans
sistemine ciddi bir şekilde entegre olduğu açık. Kaynak ihtiyacımız da
açık.
O zaman da küresel finans sisteminin kurallarını da gözetmemiz
gerekiyor. Ve her ne kadar biz bağımsız bir devletsek de politika
çerçevesini oluştururken bu hususların dikkate alınması gerekiyor. Bugün
AB’de bağımsız ülkeler var. Ama birçok alanda hükümranlık Brüksel’de
toplanmış durumda. Türkiye tabii küresel finans sistemiyle olan
ilişkilerinde bu boyutlarda değil. Ama yine de bizim rasyonel, pragmatik
bir politika çerçevesinde devam ettirmemiz gerekiyor. Dolayısıyla
çatışmadan çok zaman zaman bazı konularda fikir ayrılıkları var. Bu
hususları dikkate aldığımızda sorun yok. Önemli olan TR’nin refahının
daha da yükseltilmesi.
Türkiye’nin kazanımlarının üzerine daha
büyüğünün, daha çoğunun inşa edilmesi. Aslında Türkiye son 13 yılda
önemli kazanımlar elde etti. Kime sorarsanız sorun, objektif bir gözle
bakıldığı zaman bu kurdaki yükselişe rağmen, kişi başına gelirin dolar
bazında 3’e katlandığı bir ülke. 3400 dolardan 9000 doların
hâlâ üzerindeyiz. Yani bu son şeye rağmen, kurdaki liradaki değer
kaybına rağmen. Satın alma gücü paritesiyle Türkiye bugün kişi başına
milli gelirini 8000 dolardan neredeyse 18000 doların 19000 doların
üzerine çıkarmış bir ülke.
Dolayısıyla bu dönemi biz iyi geçirdik.
Türkiye’de kişi başına düşen milli gelir AB ortalamasının %30’u. Şimdi
%54’ü 55’i civarı. E bu az değil yani. Bu dönemde bir ara kapatma
anlamında büyük bir başarı var. E tabii ki daha sıkıntılı bir dönem
yaşanıyor şu anda. Yani gelişmekte olan ülkelere ilişkin kaygılar var.
Büyümeye ilişkin küresel büyüme ama daha çok gelişmekte olan ülkelerdeki
ekonomilere ilişkin endişeler var. Bunları tabii dikkate almamız lazım.
O nedenle de rasyonel politika zeminini gözetmemiz lazım.
TR bir ada değil. Ve dolayısıyla biz Türkiye’deki ekonomi, politika
çerçevesini oluştururken bir ada gibi yaklaşamayız. Yani biz küresel
finansal sisteme ciddi bir şekilde entegre olmuş, dünyanın 17. büyük
ekonomisiyiz. Ama TR dünya ekonomisi içinde nispeten küçük bir ekonomi.
Nispeten söylüyorum, göreceli olarak. Dünya ekonomik gelirinden AK Parti
hükümetleri öncesi %0,6-0,7 bir payımız vardı. Şimdi %1,1’lik bir
payımız var. Ama %1 pay küresel ekonomide küçük sayılır. Küçük bir
oyuncu sayılırsınız. Türkiye aynı zamanda nispeten küçük bir ekonomi
değil, aynı zamanda Türkiye açık bir ekonomi. Küresel sisteme entegre
olmuş bir ekonomi ve aynı zamanda açık veren bir ekonomi. Bu nedenle
dönem dönem Türkiye’de bazı tartışmalar yaşanıyor. Fakat tartışmalarda
bahsettiğim bir iki hususun altını çizdim. Bunları dikkate almamız
lazım. Yani Türkiye’nin küresel sisteme, küresel ekonomiye, finans
sistemine ciddi bir şekilde entegre olduğu açık. Kaynak ihtiyacımız da
açık.
O zaman da küresel finans sisteminin kurallarını da gözetmemiz
gerekiyor. Ve her ne kadar biz bağımsız bir devletsek de politika
çerçevesini oluştururken bu hususların dikkate alınması gerekiyor. Bugün
AB’de bağımsız ülkeler var. Ama birçok alanda hükümranlık Brüksel’de
toplanmış durumda. Türkiye tabii küresel finans sistemiyle olan
ilişkilerinde bu boyutlarda değil. Ama yine de bizim rasyonel, pragmatik
bir politika çerçevesinde devam ettirmemiz gerekiyor. Dolayısıyla
çatışmadan çok zaman zaman bazı konularda fikir ayrılıkları var. Bu
hususları dikkate aldığımızda sorun yok. Önemli olan TR’nin refahının
daha da yükseltilmesi.
Türkiye’nin kazanımlarının üzerine daha
büyüğünün, daha çoğunun inşa edilmesi. Aslında Türkiye son 13 yılda
önemli kazanımlar elde etti. Kime sorarsanız sorun, objektif bir gözle
bakıldığı zaman bu kurdaki yükselişe rağmen, kişi başına gelirin dolar
bazında 3’e katlandığı bir ülke. 3400 dolardan 9000 doların
hâlâ üzerindeyiz. Yani bu son şeye rağmen, kurdaki liradaki değer
kaybına rağmen. Satın alma gücü paritesiyle Türkiye bugün kişi başına
milli gelirini 8000 dolardan neredeyse 18000 doların 19000 doların
üzerine çıkarmış bir ülke.
Dolayısıyla bu dönemi biz iyi geçirdik.
Türkiye’de kişi başına düşen milli gelir AB ortalamasının %30’u. Şimdi
%54’ü 55’i civarı. E bu az değil yani. Bu dönemde bir ara kapatma
anlamında büyük bir başarı var. E tabii ki daha sıkıntılı bir dönem
yaşanıyor şu anda. Yani gelişmekte olan ülkelere ilişkin kaygılar var.
Büyümeye ilişkin küresel büyüme ama daha çok gelişmekte olan ülkelerdeki
ekonomilere ilişkin endişeler var. Bunları tabii dikkate almamız lazım.
O nedenle de rasyonel politika zeminini gözetmemiz lazım.
Türkiye’ye dair nasıl bir algı var?
Mehmet Şimşek: Tabii
genel anlamda gelişmekte olan ülkelere ilişkin beklentilerde bir
kötüleşme var. Türkiye de o kategoride değerlendiriliyor. Dolayısıyla
birtakım tereddütler olduğu açık. Şimdi bizim işimiz bu tereddütleri
kalıcı bir şekilde gidermek. Aslında Türkiye birçok gelişmekte olan
ülkeye göre daha sağlam. Bugün Brezilya’nın bütçe açığının milli gelire
oranı %8. Yani borcunun milli gelire oranı %70’in üzerine çıkmış
durumda. Brezilya küçülüyor. Büyüme yok. Rusya’da büyüme yok. Oysa
Türkiye, bütün bu içerdeki ve bölgedeki jeopolitik gerilimlere, içerdeki
siyasi belirsizliğe rağmen büyüyen bir ülke. Mali disiplini korumuş bir
ülke.
Yani o anlamda Türkiye’nin temelleri sağlam. Türkiye açısından
temelde bir bozulma yok. Tabii siyasi belirsizlik endişelerin temel
kaynağı bunu görmemiz lazım. O nedenle bir an önce Türkiye’nin tekrar
güçlü bir hükümeti siyasi istikrarı yakalayıp o bizim geçen sene bu
senenin başında sayın başbakanımızın açıkladığı çok kapsamlı bir
yapısal dönüşüm bir reform programını uygulamaya koymamız lazım. Çünkü
artık bu tür dönemlerde ülkelerin birbirilerinden farklılaşabilmesi
yatırımcı gözünde Türkiye’nin farklı bir kategoride
değerlendirilebilmesi için tek yol var o da reformdur. Yani doğru
politikalar ve reformlardır.
Şimdi bizim çok kapsamlı bir reform
programımız var yani Türkiye’nin 2023 vizyonuna yönelik onu başarmaya
yönelik ciddi yapısal dönüşüm içeren ve Türkiye’yi çok daha yüksek
büyüme patikasına oturtacak bir reform programımız var. Yani kaynak
ihtiyacımız olduğuna göre o zaman bu küresel finans sisteminin bir
parçası olarak bir ada olarak değil bir parçası olarak düşünüp orda
rasyonel zemini korumamız lazım. Burada özellikle cari açık varken bir
bütçe açığına bizim tolere etmemiz lazım. Onu makul düzeyde tutmamız
lazım. Bankacılık sisteminin sağlamlığı Türkiye için en büyük
kazanımdır. Bu konuda hani bugüne olan kadar kazanımları koruduğumuz
gibi ileriye yönelik de endişeleri giderecek bir çerçevede politika
oluşturmamız lazım. Aynı çerçevede cari açığı yönetilebilir kılmak için
tasarrufları yüksek tutmak için bir makro ihtiyati politika çerçevemiz
var. Ama en önemli konu Türkiye'nin AK Parti hükümetleri dönemindeki
bence en önemli unsur en önemli motoru siyasi istikrar olmuştur. Sayın
Cumhurbaşkanı’nın, Başbakanın reformcu yaklaşımı olmuştur. Yani siyasi
istikrar demek reforma zemin demek. İstikrar varsa reform yaparsanız
beraberinde refah artışı geliyor...
genel anlamda gelişmekte olan ülkelere ilişkin beklentilerde bir
kötüleşme var. Türkiye de o kategoride değerlendiriliyor. Dolayısıyla
birtakım tereddütler olduğu açık. Şimdi bizim işimiz bu tereddütleri
kalıcı bir şekilde gidermek. Aslında Türkiye birçok gelişmekte olan
ülkeye göre daha sağlam. Bugün Brezilya’nın bütçe açığının milli gelire
oranı %8. Yani borcunun milli gelire oranı %70’in üzerine çıkmış
durumda. Brezilya küçülüyor. Büyüme yok. Rusya’da büyüme yok. Oysa
Türkiye, bütün bu içerdeki ve bölgedeki jeopolitik gerilimlere, içerdeki
siyasi belirsizliğe rağmen büyüyen bir ülke. Mali disiplini korumuş bir
ülke.
Yani o anlamda Türkiye’nin temelleri sağlam. Türkiye açısından
temelde bir bozulma yok. Tabii siyasi belirsizlik endişelerin temel
kaynağı bunu görmemiz lazım. O nedenle bir an önce Türkiye’nin tekrar
güçlü bir hükümeti siyasi istikrarı yakalayıp o bizim geçen sene bu
senenin başında sayın başbakanımızın açıkladığı çok kapsamlı bir
yapısal dönüşüm bir reform programını uygulamaya koymamız lazım. Çünkü
artık bu tür dönemlerde ülkelerin birbirilerinden farklılaşabilmesi
yatırımcı gözünde Türkiye’nin farklı bir kategoride
değerlendirilebilmesi için tek yol var o da reformdur. Yani doğru
politikalar ve reformlardır.
Şimdi bizim çok kapsamlı bir reform
programımız var yani Türkiye’nin 2023 vizyonuna yönelik onu başarmaya
yönelik ciddi yapısal dönüşüm içeren ve Türkiye’yi çok daha yüksek
büyüme patikasına oturtacak bir reform programımız var. Yani kaynak
ihtiyacımız olduğuna göre o zaman bu küresel finans sisteminin bir
parçası olarak bir ada olarak değil bir parçası olarak düşünüp orda
rasyonel zemini korumamız lazım. Burada özellikle cari açık varken bir
bütçe açığına bizim tolere etmemiz lazım. Onu makul düzeyde tutmamız
lazım. Bankacılık sisteminin sağlamlığı Türkiye için en büyük
kazanımdır. Bu konuda hani bugüne olan kadar kazanımları koruduğumuz
gibi ileriye yönelik de endişeleri giderecek bir çerçevede politika
oluşturmamız lazım. Aynı çerçevede cari açığı yönetilebilir kılmak için
tasarrufları yüksek tutmak için bir makro ihtiyati politika çerçevemiz
var. Ama en önemli konu Türkiye'nin AK Parti hükümetleri dönemindeki
bence en önemli unsur en önemli motoru siyasi istikrar olmuştur. Sayın
Cumhurbaşkanı’nın, Başbakanın reformcu yaklaşımı olmuştur. Yani siyasi
istikrar demek reforma zemin demek. İstikrar varsa reform yaparsanız
beraberinde refah artışı geliyor...
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.02.2017
5.02.2017
4.02.2017
27.06.2017
26.06.2017
21.06.2017
7.02.2017
5.02.2017
2.02.2017
30.05.2017