Erol KATIRCIOĞLU

Erol KATIRCIOĞLU
Erol KATIRCIOĞLU
Tüm Yazıları
Taraf
20.12.2012
3050

 Bana tuhaf bir duygu veriyor insanın kendini yazı yazdığı gazeteyle ilgili bir değerlendirme yazısı yazmak zorunda hissetmesi. Ama işte öyle bir gündeyiz ve ben de diğer yazarların yaptığı gibi Taraf’la ilgili düşüncelerimi ifade etmek istiyorum. Fakat bunu da Taraf’a geldiğim günlerde yazdığım (12.03.2009) ve aşağıya kısaltarak aldığım Peru’nun efsanevi televizyon kanalı, Channel N’in hikâyesini anlatarak yapacağım. Efsanevi diyorum çünkü Peru’nun demokratikleşmesinde çok önemli bir rol oynamış. Neredeyse değişimin motoru olmuş bir kanalın hikâyesi bu.

“1990’da Peru’da Alberto Fujimori başkanlığa seçildi. Fujimori, başkanlığa seçildikten sonra ilk yaptığı iş Peru’nun MİT’i olan SIN’a (Servicio de Inteligencia Nacional) Vladimiro Montesinos’u getirmek oldu. Montesinos eski bir asker ve bir avukattı. Tabii böyle bir kurumun başına getirilmiş olması aynı zamanda Başkan’ın başdanışmanı olması anlamına da geliyordu. Nitekim Montesinos 10 yıl boyunca Başkan Fujimori’nin en yakın çalışma arkadaşı oldu. Bu süre içinde Montesinos öyle güçlendi ki kimileri Montesinos’un gücünün Başkan’ın gücünü de aştığını söylüyordu. Güney Amerika’nın siyasi iklimi içinde tahmin edebileceğiniz gibi bu güç büyük ölçüde yolsuzluk, rüşvet ve uyuşturucu trafiğini yönetmekle sağlanan bir güçtü. 

Eylül 2000’de, Montesinos’u muhalefet lideri Alberto Kouri’ye rüşvet verirken görüntüleyen bir kaset ortaya çıktı. İlk önceleri hiç bir TV kanalı bu görüntüleri yayınlamak istemedi.Çünkü hemen hepsi Montesinos’un ödeme listesindeydi. Fakat kasetlerin arkası geldi. Bu kez Montesinos’un yüksek hâkimlere, siyasetçilere, medya mensuplarına verdiği rüşvetler görüntülenmekteydi. Aslında Montesinos bu kayıtları kendisini korumak maksadıyla yaptırmıştı ama işte şimdi birileri aleyhine kullanıyordu.

Böylesine rüşvet kasetlerinin havalarda uçuştuğu bir dönemde pazardaki payı yüzde 5 gibi küçük olan bir TV kanalı, Channel N, bu kasetleri cesurca yayınlamaya başladı. Kanal o kadar küçüktü ki muhtemelen bu nedenle de Montesinos’un ilgi alanına girmemişti. Channel N, sürekli olarak konunun üzerinde durdukça, sürekli olarak bu videoları gösterdikçe diğer kanallar da bu durumdan etkilendiler ve onların içinden de bu kasetleri yayınlayan kanallar çıkmaya başladı.


Tabii kanalın pazar payının yüzde 5 olması, konunun yaygınlaşmasının önündeki en büyük engeldi. Bu engeli aşmak isteyen demokratik sivil toplum örgütleri bütün sokaklara televizyonlar koydular. Böylelikle sokaktan gelen geçenlerin de seyredebilmelerini ve yolsuzluklarla ilgili bilgilenmelerini sağladılar. 

(...) Bu rüşvet videolarının sürekli olarak gösterilmesi, hükümetten kuşku duyan vatandaşları, duymayan vatandaşların da bilgilendiğini düşündürerek daha cesur davranmaya ve giderek de ortak bir tepki oluşturmaya yöneltti. Sonuçta Başkan Fujimori Japonya’ya, Vladimiro Montesinos da Venezuela’ya kaçtı. Aradan bir zaman geçtikten sonra ise Montesinos tutuklandı ve yargılandı. 

Bu anlattığım hikâye Peruluların hikâyesi. Ama bizim hikâyemize benzerliği açık. Darbe günlüklerini, Ergenekon’la ortalığa dökülenleri, ses kayıtlarını ve bir sürü diğer şeyleri göz önüne getirin. Tabii bir deTaraf’ı...”

Böyle bitirmiştim yazımı tam üç yıl önce. Bugün bu yazımı anmamın nedeni ise Taraf’ta Ahmet Altan ve Yasemin Çongar’ın ayrılmasıyla ortaya çıkan sarsıntının, bizim hikâyemizin efsanevi gazetesi olanTaraf’ın sonu olur mu diye endişelenmemden.

Ama sanırım bu endişe için vakit henüz erken...

*


Not
: Geçen hafta Akşam gazetesinden Şenay Yıldız, Türkiye’deki sol siyasetler ve yeni kurulmuş ve benim de kurucuları arasında yer aldığım “Yeşiller ve Sol Gelecek” adlı siyasi parti üzerine bir söyleşi yaptı. Taraf’taki olay o gün olmuş ve gün içinde olayı anlamaya çalışmış, aralarında Mustafa Sarıgül’ün isminin de geçtiği bazı yorumları gazeteciler dünyasından dinlemiştim. Şenay’ın Taraf’la ilgili sorusuna verdiğim yanıtta da duyduğum bu yorumlardan söz etmiştim. Söyleşi pazartesi günüAkşam’da yayımlandığında aynı gün Taraf’ın manşetinde de Mustafa Sarıgül’le ilgili bir haberin yer alması kafaların karışmasına yol açtı. Tabii bu olayda ilginç olan internet ortamında onlarca sitede (yüzlerce mi?) benim Sarıgül’le ilgili bir “iddia”da bulunduğumun yazılmış olması. Oysa ben bir “iddia”dan değil spekülatif bir “söylenti”den söz etmiştim. Haber’in bu minvalde yaygınlaştırılmasının ise sanırım ayrı bir önemi var, Taraf’ın etkisinin derinliğine işaret eden.


[email protected]

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar