Erol KATIRCIOĞLU
Bir savcının devletin en önemli kurumlarından biri olan MİT gibi bir teşkilatın başkanını ifadeye çağırması, eski başkan ve yardımcılarıyla ilgili tutuklama kararı çıkarması büyük bir krize neden oldu. Olayın “görkemi” yanında olayla ilgili bilgilerin “kırıntı” düzeyinde kalması büyük bir“spekülasyon balonunun” da şişmesine yol açtı. Herkes bu durumu aydınlatmak üzere kendi meşrebine göre bir yorumda bulundu, bulunuyor.
Kimileri bu cüretkâr adımı atan Yargı’yla Emniyet’in birlikte ve “otonom” bir biçimde davranmasını hükümete yönelik bir çeşit “Ergenekon” bağlantılı bir adım olarak değerlendirirken kimileri de“cemaat”e işaret etti.
Doğrusu kırıntı düzeyinde de olsa basına yansıyan bilgilerden gidersek işin içinde “Ergenekon”un olduğu iddiası bana çok daha fazla spekülatif geliyor. Diğer iddianın daha temelli olma ihtimalinin ise“cemaat”e yakınlığı ile bilinen yazarların neredeyse hep beraber “Yargı- Emniyet” ekseninden bakan ve MİT’i hedef alan yazılar yazmış olmaları. Hatta bu yazarlardan birinin hükümetin sahip olduğu gücü “tekelci” bir biçimde kullanıyor olmasını eleştirerek “gücün paylaşılmasını”önermesi bu iddiayı daha da güçlendirdi.
Tabii “cemaat” deyince bu “cüretkâr” adımı atanlara doğru bir işaret yapmış oluyoruz ama“cemaat” bildiğimiz anlamda kurumsal bir mevcudiyete sahip olmadığından yine de sorunu tam olarak aydınlatmış olmuyoruz. Neden ve niçin soruları kafalarımızda asılı kalmaya devam ediyor.
Doğrusu bu kadar az bilgiyle ve uzmanı olmadığımız sularda keşfedici gezintiler yapmak yerine başka bir yol izleyerek olayın ne ile ilgili olduğu ve neler ima ettiği üzerine kafa yormak daha verimli olabilir.Bu çerçevede belki de sorulup cevabı aranması gereken ilk sorunun Savcı Sarıkaya’nın neden MİT Müsteşarı ve eski çalışma arkadaşlarını soruşturmaya çağırmış olduğu sorusudur. Bu sorunun basına yansıyan cevabı, KCK soruşturması kapsamında bazı MİT görevlilerinin yetkilerinin ötesinde davranmış olduklarına dair maddi delillerin varlığı (Savcı Seçen’in açıklaması).
Demek ki olayın birinci nedeni Kürt sorunudur ve iktidar bu sorunu çözmek için müzakereci bir adım atmış ve fakat sorunu çözememiştir ve bu kriz, iktidarın bu çözememe halinden neşet etmiş bir krizdir. Bu bir.
İkinci soru Savcı Sarıkaya’nın doğrudan Başbakan’ı ve hükümeti hedef alan bu “cüretkâr” adımı neye dayanarak atmış olduğu sorusudur. Bu sorunun cevabı da Özel Yetkili Mahkemeler düzenlemesiyle ilgilidir. Bu mahkemelerin savcılarının olağanüstü yetkileri onların bu biçimde davranabilmelerini izin vermektedir. Dolayısıyla normal olarak kanunlara dayalı yetkisini kullanan bir savcının ülkenin en önemli kurumlarından biri olan MİT’in başındaki kişiyi sorgulamaya kalkmasıyla Yargı’da olan olaylar “Yürütme”nin yarattığı krizin “Yargı”ya da taşınmasına neden olmuştur. Başsavcı’nın dosyayı Savcı Sarıkaya’dan alması, ardından HSYK’nın soruşturma açması Yargı’ya taşınmış krizin göstergeleridir. Kimsenin kimseyi, savcının bir üstüyle bilgi paylaşmamış olduğu ya da bilgilerin basına sızdırıldığı üzerinden bu soruşturmaların açıldığına ikna etmesi (bugüne dek neredeyse her soruşturmanın, açılmadan önce basınla şu ya da bu biçimde paylaşılmış olduğunu gözönüne alırsak) mümkün değildir.
Gelelim üçüncü soruya. Hükümetin MİT çalışanlarının yargı önüne getirilmesinde Başbakan’ın izninin gerekli olduğuna dair bir yasa değişikliğinde bulunması hükümetle Yargı arasındaki sorunu çözmeye yetecek midir? Bence yetmeyecektir. Üstelik bu düzenlemenin yalnızca MİT’i değil de diğer üst düzey ve başbakana bağlı olması gereken kişileri de kapsayacak bir biçimde çıkması krizi bu kez de “Yasama”ya bulaştırmış olacaktır.
Kısacası çözemediğimiz Kürt sorunu “Yürütme”den “Yargı”ya daha sonra da “Yasama”ya geçerek bütün siyasi sistemi yani varolan demokrasiyi krize sürükleyerek yükseliyor. Kürt sorununun bu önlenemeyen yükselişinin yeni bir zihniyete ve yeni bir anayasaya çağrı yaptığı açık.
Bu çağrıyı bu kez duyalım lütfen.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2025
21.05.2025
13.05.2025
1.04.2025
6.03.2025
20.02.2025
12.02.2025
5.02.2025
29.01.2025
16.01.2025