Esat KORKMAZ
SANALI BEDENE DÖNÜŞTÜRMEK Mİ?
Esat Korkmaz
“Adorno’nun,
düşünceyi bedene geri vermekdüşüncesini
hiçbir zaman göz ardı etmemekte yarar vardır..”(1)
Bedensel dokunuştan yoksun olarak kendimizi, kendi bedenimizin “dışına” taşıyıp “soyutlaştırarak” steril bir ortamda “internet havuzuna” akıtacağız. Bu türden iletişim tarzının bize “çekici” gelmesinin temel nedeni sanırım, yaşarken “bedeni iptal etmenin” büyüsüdür. (2)
Bedenlerimiz “olmadan”, amaçladığımız “Aydın İnisiyatifi” etkinliğimizin “başarılı olma şansı” var mıdır? Çünkü bizler düşünebilmeyi “bedenlerimizden” öğrendik: Düşünebilmemizin kaynağını “iptal ederek” bir bilgilenme etkinliğinin altından kalkabilir miyiz?
Aslında insan kendi kendisini “düşündüğü”, kendi kendisini “nesnelleştirdiği”, yani kendi kendisini “keşfettiği” gün, yaşamının anlamını, bedeninin “dışında” aramaya başladı; bedenini “küçümsedi” ve “ruhuna” sığındı.(3) Antikçağ’dan Ortaçağ “Yasaklı Kültür Hümanizmine-Aydınlanmasına”, toprağım özelinde “Kızılbaş Hümanizmaya-Aydınlanmaya” değin düşünce işte bu “ikili” yapı üzerine kuruldu: İkili yapıda bedeni aradığımızda bulmakta “zorlanacağımız” bir gerçek. Tam kurtuluşa “ulaştık” derken sırada bekleyen ve tarihe taşınan “burjuvazi”, Ortaçağ köylü isyanlarının kazanımı durumunda bulunan “Yasaklı Hümanizm-Aydınlanma” değerlerini “kafalardan sildi”; bu hümanizmayı-aydınlanmayı üreten tarihi, “yaşanmamış saydı”. Sözünü ettiğimiz ikili yapıyı, “yeniden keşfetti” ve “yaşama taşıdı”. Bizler de bu ikili yapının “ahmakları” olup çıktık.
“Bilme”kültürü olmaktan çok, “değiştirme” kültürü olan “Yasaklı Hümanizm-Aydınlanma”da, birey-toplum ilişkileri, “doğrudan demokrasi” tüketilerek üretildiği için “bedenlerin dışında” bir yaşam düşünülmemiştir açıkçası. Ama temsili demokrasi, doğrudan demokrasi ilişkilerini “örttüğü” için, bedensiz yaşantılara “balıklama” daldık. Daldık dalmasına ama felsefemizin bize geçmişimizi anımsatarak “işaret” verdiğini de hiçbir zaman unutmayalım (4):
Biz metafizik tanrıyı niçin “öldürdük?” Niçin insanı “Konuşan Tanrı yaptık?” Yanıtı açık: İnsana, yani bedenlerimize “yer açmak” için yaptık bunu; Tanrı’yı öldürdüğümüzde ortaya çıkan boşluğu “insanla, bedenle” doldurmak istedik hepsi bu.(5)
Tanrı’yı öldürdüğümüz gün, kendimize bir yer açtık ve yer açtık açmasına da dünyayı Tanrı’nın değil “bizim yarattığımızı” bir türlü anlayamadık. (6)
Zaman geçti bizler, düşünmeyi öğrendik ama bedenlerimizi “unuttuk”: Açık söylemek gerekirse aydınlanma değerlerimize “ihanet” ettik. Bedenimizi “sahte”, bedenimizden “bağımsızlaşan” ve metafizik tanrının “parçası” biçiminde bilince-inanca taşınan ruhumuzu “gerçek” kabul ederek “yüzyılları harcadık”.(7)Çağdaş bilince-çağdaş bilincin aydınlanmasına güvenemeyeceğimize göre “Yasaklı Hümanizmanın-Aydınlanmanın” izinde bu gidişe “dur” demenin zamanı gelmiştir artık.
Bedenimizi küçümsemek için “ruh” yaratıldı, bu-dünyayı kötülemek için “öbür-dünya”; bunu hiçbir zaman unutmayalım: “Marx’ın da yazdığı gibi, Taş Devri’nden yıldız savaşlarına kadar, insanlar için evrensel bir öyküden söz edilecekse, bu, bir başarının değil, yoksulluğun ve acının öyküsü olacaktır. Her dönemin kendine ait koşullarından türetilmiş ‘araçsal’ bir aklın acımasız darbelerine karşın, insan bedeni varlığını sürdürebilmiştir ve bedenin tarih boyu deneyimlediği şey, zevk almak değil, acı çekmektir.... Özgürlük kavramı nasıl ki toplumsal bir iletişim içinde, bir kelimeden başka bir şey değildir ve o zavalılışan kelime ile özgürlük arasındaki ilişki yok denecek kadar azdır....; tarih dediğimiz ‘şey’ de insanlığın gerçek öyküsünden o kadar uzaktır. Bugün adına ‘tarih’ dediğimiz her tür zavallı öykü, zamanın anlamsızca ve ruhsuzca ilerleyip durduğu, kötü bir ‘son’ olarak algılanmalıdır...”(8)
SANALI
BEDENE DÖNÜŞTÜRMEK
Düşünmeden edemiyor insan, bedeni dışta bırakmak; bilgiyle beden arasına bir “takoz” yerleştirmek mi acaba?, diye. Takoz nedeniyle bir daha dönmemek üzere “yeni evimize” taşınıyor muyuz yoksa? (9)
Bedeni devre dışı bırakarak “sanal dünyaya” taşınmak kimi kez korkutuyor beni: Bedenimle-bedenimin düşüncesiyle taraf olmakta zorlanıyorum: Zorlanmanın koşullarında, bedensel olanın yanında yer alıp Tanrı’ya “düşmanlık” yapamıyorum; “teolojiyi antroplojiye” dönüştüremiyorum. (10)
Bedeni dışlayarak taşındığımız “yeni evimizi”, yaşam tarlasının neresine yerleştireceğiz? (11) sorusu yaşamsaldır: Daha önce de belirttiğim gibi bedeni dışarıda bırakmak bedenle bilgi arasına “takoz” yerleştirmektir. Takozu çekip almak için “bedenim yalnızca et değildir; etim, unutulmasın kültürle yoğrulmuş kültürel ettir”, diye haykırmak zorunluluğu vardır. Demek ki etimizi “dönüşüme” uğratmadan “yeni evimize” taşınma, bir daha “bedene geri dönmemek”, kültürel yabancılaşmanın batağına “saplanmak” anlamına gelir.
Bedeni “dönüşüme” uğratabilirsek eğer, “iletişimle bâtını işleyerek”, bedenimize eklenmiş bir “sanal bir beden” yaratabiliriz: Eskiden bedene yazıyorduk, şimdi ise “sanalın sayfasına” yazarız.. Sanalın sayfası, “kültürel etimizin” sayfası oldu artık. Nietzsche’nin dediği gibi kendi bedenimize içkin ortamda, yani hiçliğimizde kendimize “sanal bir bedensel evren” yaratırız.(12)Yani somuta taşınmamış “gizil nesnelliği”(bâtındaki varlığı) “beden biçiminde” yontarız; çünkü, “kültürel dönüşümü” sağlayabilmek için içimizin “heykeltraşı” olmak durumundayız.
Yarattığımız “sanal”, somut bedenin kültürel dönüşümüyle elde edilen, fiziksel niteliklerin ortadan kaldırılmasıyla belirgin, “gizile taşınmış bir gerçekliktir”. (13)Bu bağlamda sanal, bir “iletişim”dir; iş, bilgi yüklü işaretlerin geliştirilmesi sürecinin bir parçası durumu evrilince, iletişimin kendisi, “bir işçi” olup çıktı. (14) Artık asıl işçi “sanal bedenler”; kol işçisi değil, kafa işçisi; “entelektüel işçi”. Bu işçiyi doğru çalıştırmazsak “sanal bedenler” de yabancılaşacak. Heidegger demiyor mu? Modernite “evsizliktir”, diye. “Bilimin görevi, tanrı korusun, nesneyi ortadan kaldırmak değil, nesnel olmayanı nesnel hale getirmektir.... Peki, nesne-olmayan şey nedir?... yaşama zevkinin ya da ortak görüşün nesnesi olan, ama bilimin nesnesi olmayan şeylerdir.... Bu yüzden ‘öte dünya, ruhlar âlemi’ ve buna benzer şeyler... nesnel-olmayan ve erişilmez, esrarengiz şeyler diye tanımlanırsa, bundan daha saçma bir şey olmaz...”(15)
Sanal bedenlerin doğal bedenleri “yutmasına” izin vermeyelim: Sonuçta hepimiz bilgisayarın başına geçtiğimizde “aynı şeyi” yapıyoruz: Klavyenin tuşlarına basıyoruz ve basar basmaz de “iletişim” denilen işçiye “işbaşı” yaptırıyoruz; (16) işçimiz artık ya doktor, mühendis-mimar, yazar vb ya da sistemin kendisine sunduğu amacın peşinde koşan biri olup çıkıyor. Klavyenin başına geçtiğimizde, işbaşı yaptırdığımız “iletişim” karşısında bir “yabancı” durumuna düşersek “iletişim” denilen işçimiz de “yabancılaşır”: O zaman bedenimize bir daha “dönmemek” üzere sanalın derinliklerine uçarız.
(1) (Zeytinoğlu Emre; Theodor Adorno’nun Sanat Tanımı ve Protesto; Cogito; Yapı Kredi Yayınları; Üç Aylık Düşünce Dergisi; Sayı: 36; Yaz 2003; Sayfa: 249)
(2) “Bu ‘internetsel’ yaşam tarzının ayırt edici özelliği, internet ortamında gerçekleşen iletişimin bedenden tümüyle soyutlanmış olmasıdır. Sanal âlemde bilgi alır, alış veriş yapar, âşık olur ve seks yaparken, işin içinde bedenimiz yoktur. İnsan bedeni cisimsel boyutuyla –görüntüyle, kokusuyla, güzelliği ya da çirkinliğiyle, yaşlılığı ya da gençliğiyle- tamamen dışarıda kalır. Bedensel dokunuştan yoksun steril ortamlarda insanlar kendilerini, kendi kimliklerinden bile soyutlayarak internet havuzunun içine bırakıyorlar. Bu yeni iletişim tarzının hızla yayılmasının ardında sanırım, dünyanın öbür ucunda yaşayan biriyle bile ilişki kurabilme şansına sahip olma imkânından çok, bu ilişkiyi bedensel bir yakınlıktan kurtularak kurma imkânı yatıyor. Ancak insanın ‘bedensiz’ iletişim ortamını bu kadar hızla ve şevkle benimsemesi için bedenine ve öteki bedenlere karşı, tedirginlikten daha güçlü bir duygu duyması gerekmez mi? (Daldeniz Elif; Zerdüşt: Tiksinti Duymayan İnsan; Cogito; Üç Aylık Düşünce Dergisi; Yapı Kredi Yayınları; İstanbul- 2001; Sayı: 25; Sayfa: 251)
(3) “Kendi kendisini düşünebilen, kendisini nesnelleştirebilen bir varlık olarak insan, bu özelliğini keşfettiğinden beri yaşamının anlamını nedense aşkın, öte bir dünyada aramıştır. İçinde yaşadığı dünyanın bir simgesi olarak gördüğü bedenini ise aşağılamış ve ölümsüz ruhuna/aklına sığınmıştır. Antik Yunan’dan Descartes’e ve Aydınlanma’ya kadar ikilikler üzerine kurulan düşünce geleneğinde bedenin yerini arayacak olursak, sanırım bir yadsıma eğiliminden başka bir şey bulmakta zorlanırız. İdeler dünyası ile Dünya, ruh ile beden, akıl ile duygu arasında hep birinciler tercih edilmiş; ikinciler ise seçici, ayartıcı ve güvenilmez olarak nitelendirilmişlerdir. Düşünsel boyutta bedeni yadsımayı istemekle birlikte, bedeni dışında bir yaşantı bilmemiş olan insanoğlunun, ‘bedensiz’ yaşanıtılara, ilk fırsatta böyle iki elle sarılmasına şaşmamak gerekir.” (Daldeniz Elif; Zerdüşt: Tiksinti Duymayan İnsan; Cogito; Üç Aylık Düşünce Dergisi; Yapı Kredi Yayınları; İstanbul- 2001; Sayı: 25; Sayfa: 252)
(4) “Modernite Heidegger için evsizliktir. Felsefe, onun düşüncesinin evi değildir artık; aksine, kaprisli ve kuralcı bir ev sahibidir. O da kendine düşünür der zaten filozof değil, kendini Heraklitos’un, Parmanides’in düşünce çizgisine yerleştirir, Platon’un değil.” (Ejder Özge; Heidegger Düşüncesinde Sıkıntı Kavramı Üzerinden Modernite Eleştirisi; Cogito; Üç Aylık Düşünce dergisi; Yapı Kredi Yayınları; İstanbul- 2010; Sayı: 64; Sayfa: 236)
(5) “Batı düşüncesinde Tanrı’nın ölümünü ilan ederken Nietzsche’nin amacı, aslında insana, insan bedenine yer açmaktı. ...., bu boşluğu insanın kendisiyle doldurmayı, Tanrı’dan boşalan yere insanı koymayı öneriyordu.” (Daldeniz Elif; Zerdüşt: Tiksinti Duymayan İnsan; Cogito; Üç Aylık Düşünce Dergisi; Yapı Kredi Yayınları; İstanbul- 2001; Sayı: 25; Sayfa: 253)
(6) “ ‘İnsanı ilgilendiren dünyayı yalnızca biz yaratmışızdır’, der Nietzsche. ‘Ne yazık ki’, diye sürdürür sözlerini, ‘dünyanın yaratıcısının biz olduğumuzu hep unuturuz’. Bu dünyanın yerine başka ve aşkın bir dünya yaratılmış olduğunu, insanlığın öteki dünyayı gerçek, içinde yaşadığı dünyayı ise sahte kabul ederek çağlar boyu günlerini boşa geçirdiğini ileri sürer.” (Daldeniz Elif; Zerdüşt: Tiksinti Duymayan İnsan; Cogito; Üç Aylık Düşünce Dergisi; Yapı Kredi Yayınları; İstanbul- 2001; Sayı: 25; Sayfa: 254)
(7) ”Bu nedenle insanlığa, yaşamın birincil dürtülerini aşağılaması öğretilir, bedeni kötülemek için ruh yaratılır ve yaşamın önkoşulu olan cinsellik pislikle özdeşleştirilir. Bu telkinlerin uzantısını nihilizmde gören Nietzsche, telkinlerin kaynağını ise Platonik Hıristiyan geleneğinde bulur. Platon ve İsa ‘bu tarafı daha iyi inkâr edebilmek için öte tarafı yaratmışlardır. Metafizik ahlak felsefesi ve Hıristiyanlığın kurtuluş dini, dünyaya karşı nefretin yalnızca kılık değiştirmiş, güzelleştirilmiş biçimleridir.’ Oysa Nietzsche için bu dünyayı ve bu dünyadaki yaşamın cisimleştiği bedeni olumsuz sıfatlarla aşağılayan, tiksinç bulan yaklaşımın kendisi tiksinçtir.” (Daldeniz Elif; Zerdüşt: Tiksinti Duymayan İnsan; Cogito; Üç Aylık Düşünce Dergisi; Yapı Kredi Yayınları; İstanbul- 2001; Sayı: 25; Sayfa: 254)
(8) (Zeytinoğlu Emre; Theodor Adorno’nun Sanat Tanımı ve Protesto; Cogito; Yapı Kredi Yayınları; Üç Aylık Düşünce Dergisi; Sayı: 36; Yaz 2003; Sayfa: 250-151)
(9) “Suç ne yaptığıza bağlanır, neyi düşündüğünüz ya da niyet ettiğinize değil. Grek kültürü, eylem ve niyet, beden ve tin(zihin), davranış ve bilinç arasına kartezyen bir takoz yerleştirmez.... Bizim bu özgürlüğümüzü kısıtlayan ironik olarak kendi özgürlüğümüzdür... İşaret etmek istediğim şey özgür eylemlerimizin kendimiz ve başkaları için sürekli olarak bir özgürsüzlük ağı ördükleri ve bu durumdan biz ancak kısmen sorumluyuzdır... Modernlik, diğer yönlerinin yanı sıra, muazzam bir bellek kaybı ya da bastırma edimidir....” (Eagleton Terry; Suçlu Masumlar(Çeviri: Deniz Kanıt); Felsefelogos; 2004/3; Bulut Yayınevi; Sayfa: 7-13;
(10) “: Zira ‘bedenin düşüncesi Allah’a düşmanlıktır’, ... ‘Allah’ın şeraitine itaat etmez, hem de edemez.’ Bu yüzden, bedensel olanın yanında yer alanlar, Tanrı’ya düşman olmaya devam edecekler ve devam etmeliler.” (Anidjar Gil; Düşmanın Tarihi/ Yahudi, Arap(Çeviren: Timuçin Binder); Ayrıntı Yayınları; İstanbul- 2012; Sayfa: 43)
(11) “Köylü yeni bir tohum bulduğunda, tarlasının bir köşesine eker, tutarsa tarlanın geri kalanına da eker.” (Amin Maalouf; Işık Bahçeleri(Çev.: Esin Talu-Çelikkan); Telos Yayıncılık; Beşinci Baskı; İstanbul- 2001; Sayfa: 76)
(12) “İnsanı ..., kurmacalar üreten yatratık olarak tanımlamıştır Nietsche; yirminci yüzyıl insanı da kendi bedenini içkin bir ortamda sürekli yeniden kurgulamakta, kendine sanal bir bedensel evren yaratmaktadır..” (Sayın Zeynep; Mithat Şen ve Beden Yazısı I; İthaki Yayınları; İkinci Baskı; İstanbul- 2003; Sayfa: 93’teki 55 nolu dipnottan)
(13) Sanal olana dair pek çok tanım ortaya atılmıştır... tercih ettiğim tanıma göre sanal olan, elle tutulur fiziksel özellikleri ortadan kaldırılmış gerçekliktir.” (Berardi, Franco “Bifo”; Ruh işbaşında/ Yabancılaşmadan otonomiye(Çeviren: Fırat Genç); Metis;İstanbul- 2012; Sayfa: 96)
(14) İş, zihinsel bir sürecin, bilgi yüklü işaretlerin geliştirilmesi sürecinin parçası haline geldi.” .” (Berardi, Franco “Bifo”; Ruh işbaşında/ Yabancılaşmadan otonomiye(Çeviren: Fırat Genç); Metis;İstanbul- 2012; Sayfa: 75)
(15) (Feuerbach Ludwig; Geleceğin Felsefesi(Çeviren: Oğuz Özügül); Say Yayınları; Üçüncü Baskı; İstanbul- 2012; Sayfa: 52)
(16) Bilişsel emek esasen bir iletişim emeğidir; bir başka deyişle, işe koşulmuş iletişimdir.” Berardi, Franco “Bifo”; Ruh işbaşında/ Yabancılaşmadan otonomiye(Çeviren: Fırat Genç); Metis;İstanbul- 2012; Sayfa: 82
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.02.2016
28.11.2016
23.11.2016
16.11.2016
12.11.2016
4.01.2016
1.01.2016
12.08.2016
4.02.2016
29.07.2016