Fatma Bostan ÜNSAL
Şeffaflığın ve hukuk hakimiyetinin olmadığı yerde bir gün en makul kişi veya kurum olursunuz, öbür gün ise hemen bütün suçların / kötülüklerin kaynağı veya faili olarak görülebilirsiniz. Türkiye bu olayları pek çok kez yaşadı. Son altı yıldır bütün Türkiye’yi krize sokacak bir cesamette Gülen cemaatine ilişkin olarak bu tür olaylara şahit olurken şimdi bir başkası gündeme geldi: SADAT.
Söz konusu grup ile ilişkili olarak işlenen suçlar üzerinden değil de “kimlik” üzerinden cezalandırma yaygın bir şekilde halen devam ederken, yeni bir “günah keçisi” bulundu.
Gülen grubunu bir zamanlar en yetkili kişilerin desteklediğini kendi ağızlarından söyleyen, hatta Fethullah Gülen ile görüştüğü için eleştirilen bir milletvekilinin kendisini “gerek ticarette, gerek siyasette gerekse bürokraside yükselmek o yolla oluyordu” sözleriyle savunmasına rağmen, siyasi gücü olmayan sıradan insanlar için bu grupla kendisinin veya uzak/yakın akrabalarının irtibatını ima edecek, yapıldığı anda yasal/meşru olan en sıradan olgular bugün işe girmeme/işten atılma bazen de tutuklu yargılanma, ağır hapis cezası alma sebebi olabiliyor.
Son örnek olduğu için değil -çünkü pek çok örnek olay her gün tekrarlanıyor- ama siyasetçilerin gündemine girdiği ve “FETÖ’cülerin mağduriyet projesi” denilerek haberleştirildiği için birkaç gün önce tıp fakültesi öğrencisi Mustafa Enis Durak’ın bu yapı ile irtibatı olduğu öne sürülerek herhangi bir suç gösterilmeden yargılanması ve cezaevine girmesi olayından bahsetmek istiyorum.
15 Temmuz darbe teşebbüsünde henüz 14 yaşında askeri öğrenci olan, sonra tıp fakültesine giren Mustafa Enis Durak’ın iki yıl okuduğu Harp Okulun’da bir itirafçının beyanları nedeniyle, mezkur yapı ile iltisaklı olduğu için yargılanıp ceza alması ve cezaevine girmesinden bahsediyorum.
Siyasette ilerleyebilmek için Gülen ile görüşen yetişkin bir milletvekilini haklı bulurken, 14 yaşında okuduğu okulda hocası ve arkadaşları ile görüşmelerinin “suç” olarak değerlendirilmesini vicdanımız nasıl haklı bulabilir? Hadi son beş yıldır iki milyon civarındaki terör soruşturmalarının Türkiye halkını yılgınlığa, umutsuzluğa sevk etmesini bir kenara bırakalım. Peki bu durumun tüm adalet sistemini krize sokmasını nasıl görmezden gelebiliriz?
Nitekim yakın zamanda Anayasa Mahkemesi Başkanı kendi önündeki dava sayısının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndekinden fazla olduğunu söyleyerek buna işaret etmişti.
İşte insanımızı mağdur eden ağır insan hakları ihlaline sebep olan ve adli sistemi krize sevk eden bu durumun esas sebebi yönetimde şeffaflık ve hesap verilebilir olmaktan uzaklaşmaktır. Daha açık söylemek gerekirse bazı gruplar “makbul” bulunmakta ve “ne istedilerse verilmektedir”.
Kendi üyelerinin ağzından son dönemde askeri öğrenci ve personel alımındaki mülakatlarda yer alacak kadar “makbul” bulunan SADAT, kurulduğu 28 Şubat 2012 tarihinden çok önceki Maraş olayları gibi 1980 öncesi ve sonrasındaki aydın cinayetleri ve Madımak katliamı gibi pek çok karanlık olaydan bile sorumlu tutulabilecek şekilde tartışılabiliyor.
Şaşkınlıkla şahit oluyoruz ki Türkiye’de suçların failleri konjonktüre göre değişiyor. Bir dönem bütün karanlık işlerin faili olarak Ergenekon örgütü gösterilirken yakın zamana kadar Gülen Cemaati gösteriliyordu. Bundan sonraki adayın ise SADAT olacağa benziyor. Maddi gerçekliğe ulaşmak yerine günün “olağan şüphelisi”nin bütün karanlık işlerin sorumlusu olarak görülmesi yoluna gidiliyor ve çoğu zaman da pek çok insan bu peşin yargılamanın mağduru oluyor.
SADAT’ın o dönemdeki başkanının çok yakın zamana kadar Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olmasına, Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında yer aldığı bütün basına servis edilen fotoğraflarla açıkça görülmesine rağmen bugün Cumhurbaşkanı tarafından “SADAT ile uzak/yakın hiçbir ilgim yok” demesi nedeniyle meşruiyeti bir anda “zedelenen” Adnan Tanrıverdi’nin “15 Temmuz’dan sonra ne istediysek oldu” ifadeleri aslında esas soruna işaret ediyor.
Genel kamuoyu ve hangi gruba yakın olursak olalım, esas problemin “şeffaflıktan ve hesap verebilir olmaktan uzaklaşmak” olduğunu net bir şekilde kavramamız lazım. Bunu ifade eder ve bu şekilde davranırsak dönemine göre değişen makbuller, mağdurlar ve suçlulardan kurtulmamız mümkün olabilir.
Yazarlar
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇözüm Süreci milletin hakemliğinde yürür mü? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYastık altında 705 milyar dolar 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİIŞİD tehdidi SDG'yi kıymete bindirir mi? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciGelir bozukluğunda görülmeyen iki ayrıntı 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDindar nesil hikayemiz ya da sosyolojinin yeni haritaları 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAUmut Hakkı’nı Savunmak, Barışı Savunmaktır... 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURBizi esas ilgilendiren çarpık ilişkiler… 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKİsrail ve Kürtler: Mümkün mü? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları








































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.04.2022
22.04.2022
21.03.2022
7.03.2022
24.01.2022
16.01.2022
9.01.2022
27.12.2021
20.12.2021
13.12.2021