Fatma Bostan ÜNSAL
Türkiye halkı olarak, bir zamanlar “nasıl olmuşsa olmuş” aradan zaman geçtikçe, “nasıl olmuş”, “keşke olmasaymış” diyerek bir süre sonra pişman olunan, hafızamıza kazınmış pek çok utanç verici vakalara, şahit olduk. Ahmet Kaya merhumun, kendisinin de ödül alacağı bir gecede yaptığı konuşmada “Kürtçe şarkı söylemek istiyorum” deyince yuhalanması, ardından bununla da yetinilmeyip çatal, bıçak atılmasını utançla hatırlıyoruz. Yine gencecik bir kadın olarak İstanbul milletvekili seçilen Merve Kavakçı’nın yemin etmek için Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bulunduğu sırada sadece başörtülü olarak bulunmasının “devlete meydan okuma” olarak değerlendirilip had bildirilmesi, kadın milletvekillerin kürsüyü kuşatması, Kavakçı’nın kürsüye geçişini engellemesi ve dakikalarca dinmeyen kargaşaya sebep olmalarını da utançla hatırlıyoruz.
Bir başka utanç fotoğrafı yine bir milletvekili olan Aysel Tuğluk’un Ankara’da İncek Mezarlığı’na yeni defnedilmiş annesinin mezarına bir kısım barbarlarca saldırılması üzerine cenazesinin çıkarılıp parçalara ayrılması korkusuyla gece gece cenazenin mezardan çıkarılıp binlerce kilometre uzağa götürülmek zorunda kalınmasıdır. Halbuki Türkiye halkı, Çanakkale savaşında kendisini işgale gelmiş ve burada ölmüş Anzak askerlerinin ailelerine gönderilen mektuplarda, bir nevi teselli olarak “uzak diyarlardan evlatlarını bu savaşa gönderen analar, göz yaşlarınızı dindiriniz, onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır” diyecek olgunluğu da gösterebilmişti bir zamanlar. Cenazeye saldırı sonrasında gerekenlerin yapılmayışı, Aysel Tuğluk, yakınları ve bu konu ile ilgili çevreler için haklı olarak büyük bir travmaya yol açmıştı. Aysel Tuğluk, İşte bu travma ve siyasi suçlamalarla cezaevinde kaldığı için, hızla ilerleyen demans hastası oldu. İnfaz koruma memurlarının bile kendi başına yürüyemediğinin fark edip koluna girerek görüşlere götürmesine, Kocaeli Üniversite Hastanesinin altı aylık süren tetkikleri neticesi cezaevinde kalamaz şeklindeki raporlarına rağmen zaten başka vesilelerle tartışmalı konumda olan Adli Tıp Kurumu’nun zıt yöndeki raporu nedeniyle hala cezaevinde tutulmaya devam ediyor. Aysel Tuğluk’un bu şekilde cezaevinde tutulmasına itiraz için Türkiye’de önce “Aysel Tuğluk için 1000 Kadın” bir çağrıda bulunmuştu birkaç ay önce.
Bütün bunlara rağmen Aysel Tuğluk’un haksız şekilde cezaevinden çıkarılmaması üzerine dün, yani 22 Nisan’da “Aysel Tuğluk ve Tüm Hasta Mahkumlara Özgürlük” için bir basın açıklaması yapıldı. Bu basın açıklamasından öğreniyoruz ki bu çağrı 54 farklı ülke kadınlarından destek gördü, pek çok baro tarafından, avukat örgütleri tarafından desteklendi. Basın açıklamasından sonra yapılan panelde tıp doktorlarının konu ile ilgili söyledikleri de Türkiye’nin utanç vakalarını arttıracak nitelikte. Demans hastalığının bu kadar genç yaşta görülmediği için Aysel Tuğluk’un bu konuya özel hastanelerce tetkik ve tedaviye ihtiyacı olmasının yanı sıra cezaevi koşullarının hastalığın hızla ilerlemesine yol açtığı için doktor Emel Hanım’ın yerinde uyarısını tekrar etmek isterim. Emel Hanım Aysel Tuğluk’un cezaevinden çıkarılmamasının, hastalığın uygun şekilde tedavi edilmemesine yol açtığı için bir nevi “ölüm cezasına” benzediğini bende çağrıştıracak uyarılarda bulundu. Evet, ölüm cezası sadece idam, kurşuna dizme veya elektrikli sandalye ile olmuyor, hasta mahkumların gereken tedaviye ulaşamaması bir nevi ölüm cezasının infazı anlamına gelmiş oluyor.
Ne yazık ki hasta mahkumlar sadece Aysel Tuğluk ile sınırlı değil. Türkiye’de binlerce hasta mahkumun olduğu, cezaevinde şüpheli ölümlerin olduğunu ve bir şekilde işkence görmüş ve intihara zorlanmış ama sağ kalmış Halil Kasal gibi mahkumların apar topar başka şehirlerdeki cezaevine gönderildiği bir ortamda Türkiye’yi korumak ABD’nin insan hakları ile ilgili raporun asılsız olduğunu iddia etmekle değil bu iddiaları dikkate alıp vatandaşını korumakla mümkün olabilir ancak.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.04.2022
22.04.2022
21.03.2022
7.03.2022
24.01.2022
16.01.2022
9.01.2022
27.12.2021
20.12.2021
13.12.2021