Ferhat KENTEL
Evet, neden yüzde 70, 80 ya da daha çok değil? Çünkü normal şartlarda reklam bakımından kamusal alanın, kamusal mekanların –herhalde- yüzde 90’ını işgal etmiş bir siyasal partinin daha fazlasını elde etmiş olması gerekmez miydi?
Beğenmediği gazetecileri işten attıran, kanal kapattıran, her türlü ekonomik yaptırımı uygulayan, taşeron kalemşorlar vasıtasıyla sağa sola tehditler yağdıran, seferber edilmiş aktrol takımıyla sahada top koşturan şeflere, reislere holigan desteği veren bir siyasal hareketin sadece yüzde 50 olması anormal değil mi?
Devleti arkasına almış veya devletin içine girmiş ya da devlet tarafından ele geçirilmiş bir hareketin daha büyük bir oran elde etmiş olması gerekmez miydi?
Yüzde 80 yapamamış olmasına rağmen, tabii yüzde 50 de başarıdır...
Öncelikle siyasal taktikler alanında... Siyasetin hesap kitap işleri içinde... 30 küsur yıldır birikmiş bir parti-devlet-belediye-iş dünyası arasında dokunmuş olan ağlardan ve tecrübeden gelen bir kabiliyet sayesinde... Siyasetin büyük ayak oyunlarını ve hesaplarını bilerek...
İslamcılıktan artık sadece kırıntılar taşıyan bir parti, çok başarılı bir şekilde, milliyetçiliği esas adresinden koparıp almıştır. Bugünün en has milliyetçi partisi AKP olmuştur. Avrupa ülkelerinde, siyasetin merkezini tehdit eden ırkçı ve aşırı radikal sağ hareketlerin söylemlerini kopyalayan merkez sağ partiler gibi, AKP de bu taktiği uygulamış ve başarmıştır.
Koalisyona direnerek, koalisyon için uğraşıyor”muş” gibi yaparak, havanda su dövdükten sonra, esas olarak savaş dilinin şampiyonluğunu yaparak, toplumun korkularına çok güzel tercüman olmayı başarmıştır.
Diyarbakır’daki, Cizre’deki çocuklardan aldıkları ucuz şiddet ve “kahramanlık” / “özyönetim” vs. desteğiyle... Bu çocukların hem orta sınıf Kürtler hem de Batı’da yaşayan insanların bünyesinde yarattıkları korku sayesinde bu şampiyonluk garantilenmiştir.
Yüzyıldır korkan ve sürekli travmatize olan bir toplumun duygularını yok saymak mümkün değil... Ve bu duygular uyduruk falan değil; gerçek duygulardır. Bizzat devletin yarattığı “ötekiler”den gene bizzat devletin yarattığı korkular sayesinde korkan bir toplumun içinde taşıdığı güvensizliği anlamamak mümkün değil. Ve bu güvensizliği bastırmak hatta aşmak için “üstün bir güç”e bağlanmanın da ne kadar doğal olduğunu anlamak da gayet mümkün.
Ancak, “bakara makara”lardan, kutu kutuparalardan, istifa ettirilmiş bakanlardan hesap soramamış bir partinin eteklerine takılıp ikbal arayanların seçimlerde ne kadar temiz kaldıkları hakkında kafa yormayı bir kenara bırakıp, sosyolojik olarak AKP’ye oy veren insanların çok şey anlattıkları aşikârdır.
AKP zamanında, AKP ve AKP’nin bir zamanlar kuvvetle taşıdığı sivilliğe destek vermiş olan farklı sol, seküler kesimler sayesinde, vesayetçi sistemin şerlerinin (mesela, Kemalist kibir, başörtüsü yasağı vb.) kurtulan insanların “eski günlere geri dönmek”ten korkmaları kadar normal bir şey olamaz... Hele hâlâ laikçilik konusunda birbirleriyle kabızlık yarışı yapanlar nedeniyle...
Küçücük azınlıkların toplumsal refahın neredeyse yarıya yakınına sahip olması karşısında, AKP’ye oy verenlerin, gelişme ve refaha erme arzuları kamçılanıp, daha fazla hak, adalet, sağlık, eğitim ve para istemeleri; bunun için o “küçük azınlığı” model almaları ve kendilerini o seviyeye çıkaracak ve o azınlıklar içinde kendilerine en çok benzeyenlere bağlanmaları da gayet normalidir. Ya da geçtiğimiz 20-30 yıl içinde orta ve üst sınıflara da yükselip, muhteşem bir sosyal mobilite gösteren muhafazakar kesimlerin, muhafazakarlığın şampiyonluğunu yapan bir partiye oy vermeleri de normaldir ve AKP için bu başarıdır.
Ama bence çok daha büyük başarı,harekete geçirilen devasa devlet makinasına rağmen, geride kalan yüzde 50’ye aittir. Özellikle de yüzde 10’luk barajın üzerinde kalan HDP’ye aittir. “Meydanlara çıkmaya cesaret edememek”le suçlanırken, ölülerinin yasını tutmaya çalışan, propaganda çalışması yapamayan HDP’ye aittir.
“Özel kuvvetler” türü odakların faaliyetleri sonunda yüzlerce bürosu basılan, mitinglerinde bombalar, canlı bombalar patlayıp, acısını bile yaşama hakkı tanınmayan; üstelik “kendi kendilerini öldürdüler” gibi ahlâk yoksunu suçlamalarave kirli propagandaya maruz kalıp yüzde 10 alan bir hareket her şeye rağmen ayakta kalmıştır.
“Bomba kimin işine yaradı, bakmak lazım” diyerek, HDP’yi işaret eden dümdüz kötü niyetlilere (şu anda nasıl kıvırttıklarını merak etmeye gerek yok) ve bombadan sonra AKP’nin oy artışını hesaplamaya çalışanlara rağmen, 12 Eylül generallerinin ahlâk yoksunu barajının arkasına saklanan bir siyaset sınıfına rağmen, sadece 3 puan kaybeden HDP Türkiye’nin “tesadüfi” bir partisi olmadığını ispat etmiştir.
“Konuşulacak son kesim”den sonra geriye kalan yeni nesil travmatik bir kuşağın oynadığı “şehir gerillacılığı” oyununa rağmen, “barış” talebini dilinden düşürmeyen, şimdiye kadar vesayeti altında olmakla suçlandığı PKK’ya ateşkes çağrısı yapabilen ve bu nedenle “yeni” olan bir hareketin aldığı yüzde 10 başarıdır.
Topluma sosyal mühendis mantığıyla bakan, toplumda sürekli düşmanlar gören ve bu yüzden torna tezgahı gibi çalışan bir devletin darbeci ve Kemalist geleneğinden kendini soyutlayamayan bir AKP’ye kıyasla, Kürt meselesinde PKK’nın şiddete dayalı politikalarıyla mesafe koymaya çalışan bir HDP’nin performansı başarıdır.
Bu, içindeki birçok sorunlu alana rağmen, Türkiye toplumunun içindeki en önemli “yenilenme” dinamiğidir. Bundan sonra da “yeni Türkiye” diye bir şeyden bahsedeceksek, bu, gerçekten çoğulluğu bünyesinde taşıyan HDP ya da HDP gibi partiler sayesinde mümkün olacaktır.
Çünkü sabah akşam, yatıp kalkıp ölümcül hamasetten konuşan bir siyaset arenasında hayattan, barıştan bahseden bir siyasal hareket aslolanın başka bir şey olduğunu da bize anlatıyor.
Çünkü bütün bu kimlikler, partiler, kabızlıklar, adeta “ölüm-kalım” savaşına dönmüş toplumsal varoluş görüntülerine rağmen, her halükârda hayat devam ediyor.
FERHAT KENTEL / HABERDAR
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.07.2024
16.04.2024
5.02.2024
12.07.2023
24.01.2023
26.11.2021
2.05.2021
16.04.2021
10.10.2020
9.09.2020