Ferhat KENTEL
Eskiden, yani miladi takvim yokken, insanlar için “yeni” yıl ya da dönen yıl daha ziyade mevsimlerle ilgili bir dönemdi. Her “yıl”, tabiata dair bir “yeni” başlangıçtı. Ekinler kaldırılır ya da hayvanlarla yaylalara çıkılır, sonra soğuklarda yavaş bir tempoya geçilir ve baharla birlikte, çiçekler ve böceklerle, tabiatla birlikte insanlar da yeniden “doğarlardı”. Veya hasadın sonu, mesela bağ bozumu da bir dönüm noktası olabilirdi.
Bu dönüşümler insanların tabiatla “şükür” ilişkisini kurdukları olaylardı. Demeter’den Kibele’ye, Newroz’dan Hıdrellez’e, karnavallardan panayırlara yüzlerce ve belki de binlerce kültürel tezahür, kolektif hafızanın, birlikte yaşamanın anlamını taşıyan işaretlerdi. Bu yeni başlangıç ya da yeniden doğuş, o zamanların insan toplulukları için mutlu bir olaydı. Bir sürecin sonu yani bir “nokta” ve bir başka sürecin başlangıcı yani “büyük harf”le başlayan yeni bir cümleydi. Tabiatın işaretleri, insanların da hayatlarını anlamlandırdıkları kültürel işaretlere kaynaklık sağlıyordu.
Uzun dönemin, yani hasattan bir sonraki hasada ya da ilk çiçek açan badem ağaçlarından sonraki yıl çiçek açan badem ağaçlarına gelinceye kadar geçen dönemin altında da tabiatla ilişki söz konusuydu. Yani her gün, yani bizim bugün “24 saat” olarak tanımladığımız zaman dilimi de aslında benzer şekilde yorumlanıyordu. Sabah 7.00’de değil, güneş doğduğu zaman hayat başlıyordu ve hava karardığı zaman, hayvanlar meradan geliyorlardı. Yazın ya da kışın hayat başlarken, şimdiki saat mantığımıza göre, farklı zamanlarda ezan okunuyor ya da kiliselerin çanları çalıyordu.
Bu ilişkiler “kültür”dü, yani insan ve tabiat arasında bir bağlaç ya da bir yorumdu. İşte insanların tabiatla ve kendi aralarında süren ilişkilerini anlamlandırmanın bütün yolları olarak özetleyebileceğimiz bu kültürü artık sadece müzelerimizde saklıyoruz, “geçmişte insanlar böyle yaşardı” diyerek...
Uzun zamandır, 31 Aralık’tan 1 Ocak’a geçişi bir dönüm noktası olarak benimsedik. Ancak, kışın ortasında tabiatta radikal değişimler olmuyor. Olmadığı için tabiat da bize özel bir mesaj vermiş olmuyor. Yani kültürel olarak yorumlayabileceğimiz bir mesaj yok ortada. Bu yüzden modern zamanların kültürü esas olarak “insan kurgusu”... Tabiattan gelen sıcak, soğuk, ağaç, böcek görüntüleriyle değil; kağıttan, kartondan takvimlerin ya da dijital göstergelerin uyarılarıyla zamanın değiştiğini not ediyoruz.
Eskiden baharın gelmesini beklerken, şimdi takvimlerin 1 Ocak’ı göstermesini bekliyoruz. Eskiden, bu dönüm noktasında, ambarlarımıza sakladığımız tohumlarımızla yeniden ekip biçeceğimiz tarlaların muhasebesini yapardık. Artık, yeni yılla birlikte alacağımız maaş artışlarını, sigarayı bırakacağımızı falan hesaplıyoruz.
Modern zamanlarda, şimdiki “yeni” yıla doğru yaklaşırken, yeni adetlerimiz, geliştirdiğimiz yeni kültürel formlar var.
Mesela, her yıl sonunda, herkes irili ufaklı muhasebe yapar. Yılın en önemli olayları listeleri çıkarılır, eğlenceli videolar, acılı videolar yayınlanır. Hepimiz modern dünyanın bir parçası olduğumuz için, bu hesap döküm ya da bilanço denemelerinde benzerlikler vardır. Ancak ait olduğumuz başka sosyo-ekonomik, siyasal, ideolojik ve kültürel dairelere uygun olarak, tabii ki, “her şey yolunda, dert etmeyin” diyen tuzu kurular vardır ama galiba 2016’nın muhasebesi gerek Türkiye’de gerekse dünyada ortalama hesap, “kâbus” benzeri bir hale işaret ediyor.
2015 biterken de benzer bir ruh hali söz konusuydu. 2016’da yaşananlar ise Suriye felaketi, kanlı darbe girişimi, bitmeyen bombalar, ortalığı kuşatan savaş tamtamlarıyla “bitmeyen bir kış” görüntüsünü andırıyor. “Makbul vatandaş” ve “makbul medya” dışında, OHAL’den ötürü nefes alamayan, etrafta ne olup bittiğini bile sorgulayamayan bir toplum, beklediği “bahar”a dair bir işaret de göremiyor.
Toplum, bahara birlikte uyanmak umudunu bile yaşayamıyor. Herkesin baharı farklı çünkü... “Başkası cennettir” zihniyetinin ipuçlarını görmek bir yana, “başkasını cehennem” sayan bir zihniyet altında, cemaatler, cemaatçikler, toplum parçacıkları başkalarını endişe, korku ve düşmanlık kaynağı olarak görüyor.
Hindi – dans – akıllı telefon
Mesela, geçtiğimiz Cuma günü, oturduğum Üsküdar’ın tüm ilçe camilerinde naklen ve ortak dinletilen bir vaazı veren şahsın yaptığı gibi, kendisinden olmayanı aşağılamak için elinden geleni yapıyor. Kendi ait olduğu kültürü yıllarca aşağılayan seçkinci bir zümrenin ideolojik, kültürel ve sembolik olarak dayattığı her türlü yaşam tarzını şimdi kendisi aşağılayarak yapıyor bunu... “Yılbaşı” vesilesiyle...
Çünkü onun nefret ettiği insan türü yılbaşında “hindi kesiyor”... Bu yüzden vaiz çok kızıyor: “Avrupalıyı, Hıristiyan’ı taklit ediyor. O Hıristiyan bizim Kurban bayramımızda kurban kesiyor mu? Adama demezler mi, ‘önce Müslüman ol!’ diye? Hindi dinimizde günah değil; istiyorsan her gün ye; ama Hıristiyan’ın Noel’inde yeme!”
Sonra yılbaşında kesilen çam ağaçlarına geliyor sıra: “Aslında Gezi’de iki ağaç için çapulculuk yapan ‘bunlar’ Noel’de çam ağacı keserler... Nerede kaldı sizin çevreciliğiniz!”
En sonunda vaizimiz “dans” meselesine geliyor... Hani, Hammer’e atfedilen tarih soslu söylenti olarak sağda solda dolaşan Kanuni Sultan Süleyman’ın 1. François’ya yazdığı bir mektubu aktarıyor bize... Kanuni’nin “Duydum ki, senin ülkende insanlar kadınlı erkekli dans ediyorlarmış. Bize sirayet etmesini asla istemeyiz. Bu yüzden dansı çabuk yasakla. Yoksa gelirsem, orayı harab ederim” dediğini ve akabinde Fransa’da yüz yıl boyunca kimsenin dans etmeye “cesaret edemediğini” aktarıyor.
Vaiz bize aynı anda birkaç ders birden veriyor: “bizim” bir zamanlar ne kadar kuvvetli olduğumuzu...(Daha sonrasında neden Fransa’nın daha kuvvetli olduğunu, bizim kuvvetsiz olduğumuzu değil) Dansın kötü bir şey olduğunu... Bizim varsayılan kendimizi, varsayılan kötülüklerden korumamız gerektiğini...
Tabi anlattığı tarihin doğru olduğunu zannederek... Doğru olsa bile içerikte anlatılan şeylerin öğünülecek şeyler olduğunu zannederek...
Yani aslında dans denen şeyi François’nın icad etmediğini bilmeyerek, on binlerce yıldır insanların her coğrafyada dans ettiğini, Anadolu’da ya da Fransa’da her vesileyle insanların düğünlerde, hasatta, bağ bozumunda, sazlı - sözlü, kopuzla, akordeonla, birlikte ya da ayrı ayrı kadınlı – erkekli dans ettiklerini bilmeyerek, görmek istemeyerek...
Yani Kanuni’nin böyle bir “emir” veremeyeceğini bilmeyerek, dans eden Fransa topraklarının insanlarının, köylülerinin bırakın Kanuni’yi, kendi başlarındaki François’yı bile takmayacaklarını bilmeyerek... “Başkasının dansıyla uğraşan Kanuni fikri”nin Kanuni’ye de hakaret olduğunu düşünemeyerek...
Vaiz bunları düşün(e)meyerek, kimlik yazıyor... Daha doğrusu kimlikler arasındaki sınır duvarlarını örüyor. Tıpkı dansı “uygarlık” numunesi sayan, daha önceki “laik vaizler” gibi...
Hindi, çam ya da dans artık ne kadar Hıristiyan âdetidir ne kadar sekülerleşmiştir; ne kadar medeniyet ya da batıcılık işaretidir; hâlâ öyle midir; hindi kesenler Hıristiyanlık mı yapmaktadır?
Öte yandan, Hıristiyan’ın (ya da ateistin) icad ve imal ettiği arabaya binmek, süper akıllı telefonlar kullanmak, komşuluk diye bir şeyden eser bırakmayan “Amerikan usulü kalkınmanın mabetleri olan gökdelenler”de oturmak bizim kültürümüz müdür? Bu kültürleri tüketenler hakkında vaizimizin vereceği fetva nedir?
Bu sorular üzerinde ciddi bir şekilde kafa yormak gerekir mi? Bilemiyorum ama “hindi” ya da “çam” vesilesiyle başkaları arasında sınır çizgisi çeken travmatik bir kimliğin rasyonel düşünce kapasitesinden oldukça koptuğunu; tersine, bunun “tutku” düzeyinde sorun haline gelmiş bir kimlik meselesinin bir tezahürü olduğunu söylemek çok zor olmaz.
Bu arada, memleketimizde, memleketimizin vatandaşı olan insanlar, Suriyeli olup adına “mülteci” sıfatı takılan insanlar, çadırlarda aç, sefil ya da taşıma suyuyla hayatta kalma savaşı veriyorlar. Kampların, mahallelerin ara sokaklarında çamurların içinde volta atıyorlar.
Bu arada, zaten kendinden görmediği insanlara, “hindi yemeyin!” demek yerine, “hadi gelin, fakr-u zaruret içinde olan şu insanlara birlikte hindi götürelim ve birlikte paylaşmanın sevabını ve insanlığını paylaşalım” demek çok mu zordur?
Anlaşılan çok zor... Çünkü, kuşkusuz, -tekrar etmekte mahzur yok- cemaatlere bölünmüş bu travmatik tutkusal kimliklerin inşasında, dindar vatandaşını beğenmeyip, zorla ehlileştirme tornasına sokan seçkinci, sosyal mühendis bir devlet çizgisinin payı asla yadsınamaz.
Sanırım, 2016’dan 2017’ye rakamın değişmesi önemli değil; ruh halimiz yenileniyor mu? İçine gireceğimiz yılın gerçekten “yeni” olacağına dair umutlar var mı? Sıradan insanlık ilişkilerimiz dışında?
En iyisi baharı beklemek... Belki badem ağaçları, erik ağaçları çiçek açtığında devletlerin, toplumların veremediğini tabiat insanlara verir.
Yazarlar
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları








































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.07.2024
16.04.2024
5.02.2024
12.07.2023
24.01.2023
26.11.2021
2.05.2021
16.04.2021
10.10.2020
9.09.2020