Gürbüz ÖZALTINLI
Davutoğlu, AKP’de ve genel Türkiye siyasetinde neyi temsil ediyordu? Göreve gelişi, 20 ay süren rolü ve uzaklaştırılmasını nasıl anlamlandırmalıyız?
Bu sorulara Davutoğlu’nun kişisel nitelikleri üzerinden cevaplar verilebilir. Onun, dış politikayı yeniden inşa eden aktörlerin başında geldiği; İslami vurguları güçlü bir bakış taşıdığı; “emanetçi” sıfatını sindiremeyecek özgün bir ağırlığa sahip olduğu ve bu özellikleriyle tırmanıp yine bu özelliklerine rağmen ve/veya bu özellikleri yüzünden rol kaybına uğradığı söylenebilir. Bu açıklama yanlış da olmaz. Fakat, ben onun kişisel niteliklerini aşan sosyo-politik bir düzlemden de okuma yapılmasının yararlı olacağını düşünüyorum.
***
Erdoğan’ın tek seçici olduğu koşullarda Davutoğlu özerk, saygın kimliğiyle sistemin önemli bir güç merkezine geldi. Cumhurbaşkanı’nın halkoyuyla seçilmesine ve Erdoğan’ın politik gücü tek merkezde toplama isteğine rağmen, Başbakanlık meşruiyeti çok güçlü kurumsal bir iktidar organı olmayı sürdürüyordu. Yani; yönetim sistemi, hukuken ve fiilen iki ayrı güç odağı barındırıyordu.
Bu ikili yapı Erdoğan’ın iradesi hizasında birleşebilseydi Davutoğlu’nun pozisyonunu koruyacağından herhalde kimsenin kuşkusu yoktur. Fakat hepimiz çok sayıda tezahürlerine tanık olduk ki bu hiza gerçekleşmedi. Hakan Fidan’ın adaylığı, Şeffaflık Yasası, Dolmabahçe ve İzleme Heyeti, Bakanların Yüce Divan’a gitmesi, Haziran seçimlerinden sonra koalisyon arayışı, Can Dündar ve akademiklerin tutuklanması karşısındaki tutumlar vs… Kısacası iki farklı siyaset tarzının tanıklarıyız.
Peki, bu bize neyi anlatıyor? Neden bu hiza gerçekleşmedi?
Başta değindiğim gibi bu durumu Davutoğlu’nun kişiliği üzerinden açıklayanlar olabilir. Ancak bu çok eksik kalır. Esas mesele şu: AKP’nin taşıyıcılığında yürüyen değişimi destekleyen sosyoloji homojen değil. “Muhafazakarlar” diye tek kelime üzerinden kimliklendirip geçtiğimiz büyük nüfus, ekonomik-sosyal-kültürel farklılaşmaları, katmanlaşmaları taşıyor içinde.
Haziran ile Kasım seçim sonuçları arasındaki ciddi farkı unutmamak gerekir. Kendisini AKP’nin temsil alanında tanımlayan; başka bir siyasi hareketi desteklemeye kapalı olan, fakat izlediği politikalardan rahatsız olduğunda sandıktan da uzak durmaktan ve AKP’yi cezalandırmaktan kaçınmayan bir sosyolojik dilim olduğu aşikar. Kaldı ki bununla da sınırlı değil kanımca itiraz potansiyeli. Haziranda sandığı reddetmeyip AKP’ye oy kullananlar arasında da eleştirel bakanların olduğu muhakkak.
Kanımca “hiza bozukluğu” asıl olarak bu realiteye dayanıyor. Eğer, sürükleyici-hegemonik merkezin tatmin etmediği; ya da ürküttüğü, yabancılaştırdığı sosyolojik özneler varsa bunlar siyasi etkinlik arayışına girerler. Kanallar bulmaya, sistemin güç mekanizmalarıyla temas oluşturmaya, denge sağlayacak sıklet merkezleri yaratmaya çalışırlar.
Davutoğlu, iddialı kişiliğiyle taşıdığı rolün kendi tarzı içinde hakkını vermeye çalışırken, “hegemonik merkez”e eleştirel bakan kesimlerin de nefes alabildiği, kendi ağırlıklarını muhafazakâr siyasete taşıyabildikleri bir alan açılmıştır.
Bu “hiza bozukluğu” aktörlerin hırslarıyla ya da “emperyal aklın komplosuyla”açıklanmaz. Sosyoloji-siyaset buluşmasıyla anlaşılabilir. Patolojik değil; tam tersine doğal, demokratik kendiliğinden bir buluşmadır bu.
***
Şimdi soru şu: Davutoğlu’nun tasfiyesi AKP ve Türkiye için hayırlı bir adımı mı yoksa kötüye sürüklenişi mi ifade ediyor?
Ben, bu kırılmanın demokratik inşaya hizmet etmeyeceği, AKP ve ülke için tehlike yarattığı düşüncesindeyim.
Farklı fikirlerin tartışma alanı bulabildiği kurumsallaşmaya yönelmek yerine, eleştirinin zaaf olarak değerlendirildiği ve gücün iyice kişiselleştiği yollardan kusursuz siyasete ulaşıldığı görülmüş bir şey değildir.
Toplumların kelamı mutlak olan dâhilere; efsanevi kurtarıcılara değil; fikirlerin tartışılabildiği demokrasilere ihtiyacı olması da bundandır.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023