Gürbüz ÖZALTINLI
Bu yıl ikinci gelişim İstanbul’a. Hacı Kantarcı’dayım. Tarihî bir çeşme ya da duymadığınız bir yatır değil. Otuz beş yıllık arkadaşım Hacı. Çengelköy’de, Boğaz’ın güneyine tepeden bakan balkonundan bu büyülü kenti seyrediyorum. Parlak kış güneşinin altında kıpır kıpır huzursuzluğuyla, sessiz film gibi önümden akıp giden hayata bakıyorum. Köprünün üstünden, acele acele ters yönlerde ilerleyen sonsuz karınca konvoyları gibi irili ufaklı araçlar geçiyorlar. Hızla insanları bir oraya bir buraya taşıyan bıçkın motorların arasından, koca koca şilepler ağır gövdeleriyle denizi yırtan köpüklerin önünde açık denizlere yol alıyorlar. Boğaz’ın sisli mavisi, arkalarda Sarayburnu’nun gri siluetiyle buluşuyor. Camilerin boy boy minareleri ile kentin tepelerine çivi gibi çakılmış iş kuleleri, içlerinde taşıdıkları farklı hayatları harika bir resimde birleştiriyor. Bu şehir buradan çok güzel görünüyor.
Bu mesafeden cangıl metropolün vahşiliği siliniyor. İnsanlığın macerası, masum ve zavallı bir varoluş hikâyesine dönüşüyor.
Bu tarih ve koşuşturma yüklü siluet bize, uygarlık dediğimiz maceranın, sayısız insanın binyıllar boyu durmadan ileriye aktarılan çabasıyla, ağır ağır kuruluşunu anlatıyor. Tek insan varlığının bu büyük akış içindeki zavallı önemsizliğini yüzümüze vuruyor. Bu siluet “kahramanları” öldürüyor. Bizi; bireyin önemsizliği üzerinden eşitliğini, sıradan olanın değerini fark etmeye çağırıyor.
Bu “iktidarsızlık”, bu “önemsizlik”, bu eşitlik İstanbul’un ruhunda var. Bu ülkenin “iktidar”mitoslarını parçalayan bir hayat yükseliyor bu şehirde. Hiç kimse kendisini bir diğerinden önemli ilan edemez kolayca sanki burada. Ne zaman adımımı atsam Beyoğlu’na, İstiklal Caddesi’nde bütün hayatlar eşitleniyor gibi hissederim ben. Punk gençler, travestiler, İstinye Park’tan fırlamış “kremalar”, sokak çalgıcıları, snob adamlar, yaşlı zamparalar, ağır abiler, derin entelektüeller, piercingliler, türbanlılar, zenginler, daha zenginler, yoksullar, en yoksullar... Hepsine yer var bu şehirde ve hiç kimse diğerinden daha önemli değil şu “geçici hayatımızda”... İstanbul bizim kulağımıza bunu söyleyen ilk şehridir bu ülkenin...
Bu şehirde her şey birbirine değiyor. Villalar gecekondulara, kara camlı sekiz silindirli cipler halk otobüslerine, rezervasyonsuz girilemeyen restoranlar bira büfelerine, Kürtler Türklere, mezhepler birbirlerine, kültürler kültürlere değmeden geçemiyor. Boş verin siz güvenlikli, duvarlı, kameralı orta sınıf sitelerini. “Kentin bozulduğundan”, gericiliğin”, “ilkelliğin” işgalinden dem vuran ırkçı mızmızlanmaları. Şehrin gerçek ruhu bu değil. Nereye kaçarsan kaç; bu şehir seni, kentin meydanında, metro durağında, trafik ışığında, stadyumda, bir camii avlusunda cenaze namazında şurada burada yakalar ve “eşitliğini” yüzüne çarpar. Kulağın bu sesi işitmeyi öğrenememişse; bu büyük gerçekle baş edemezsen, hayatı kendine zehreder, ırkçılık sayıklar durursun.
En iyiyle en berbatı, en zarifle en rüküşü, âlimle cahili, zenginle açı, velhasıl tüm uçurumları içinde taşıyan eşitlik ve özgürlük ülkesi: Büyük paradoks İstanbul.
Ankara da bir paradoks şehri. Ama onun çelişkisi acıklı. Vasatlığın içinden fışkıran eşitsizlik. Her şeyin ortalamanın renksizliği içinde benzeştiği bu şehirde insanın aklına gelebilecek en son şeydir her birimizin eşit değerde olduğu.
Benim şehrim de konuşan bir şehirdir insanlarla. Benim şehrim; kırmızı plakalarıyla, yol verilen eskortlarıyla, içindeki yöneticileri ile gelen “ziyaretçileri”nin hiçbir zaman aynı kapıdan giremediği çirkin binalarıyla konuşur. Bu şehirde de önemsiz olduğunu hissedersin. Fakat bu önemsizlik sana dair bir duygudur. Bu şehir senin gibiler dışında hep “önemli” zevatla dolup taşmaktadır. Herkesin birbirine “başkan” dediği “kurum”larla kuşatılmıştır burada hayat. Bir iki günlüğüne iktidar vehmiyle doldurulup “bölgelerine” gönderilen delege dediğimiz bir insan türünün ağırlandığı lokantalarda bu önemli insanlarla karşılaşırsınız. Önler iliklenir, “beyefendiye” hürmetler iletilir. Küçük ricalar kulaklara fısıldanır. Kartvizitler bir daha bakılmamak üzere cüzdanlara yerleştirilir.
“Allahına kadar” erkek bir dünyadır benim şehrim. “Önemli” kadınları da erkekleştirmeyi iyi bilir. İktidarın her türlüsü ruhuna sinmiştir.
Hastadır şehrimin “önemli” insanları.
İktidar virüsü kapmışlardır.
Nerden çıktı şimdi bunlar? Bu tuhaf düşünceler...
Bir zamandır ortalarda gözükmeyen püskül kaşlı bir “ihtiyar kurt”un kocaman fotoğrafı duruyordu gazetenin başköşesinde. “Parti yönetimini demokratik olmamakla” eleştiriyordu açıklamasında. Kendini kral ilan ettiği dünyanın en antidemokratik tüzüğüne sahip partisinin tepesinden kendi eliyle seçtiği delegeler tarafından kovulduktan sonra yeniden dönmeye çalışıyor. Partide demokrasi istiyor. Güler misin acır mısın...
İnsan kendi “önemine” bu kadar mı inanır.
Hadi o inanıyor, bunu inandıracak insanları nereden bulur...
Çengelköy’de akşam oluyor.
Bu harika şehir darmadağınık bir geceye hazırlanıyor.
Buradan bakınca o “önemli kurtlar” hiç gözükmüyor.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Özel, doğrusunu yapıyor: Türkiye’nin önceliği, normalleşme ve merkez siyasetin yeniden inşasıdır
28.04.2024 - Yolun sonu gözüktü mü?
14.04.2024 - İktidarın ideolojik katılaşması, CHP liderliğinin kucaklayıcı, ılımlı profiliyle birleşince…
8.04.2024 - CHP seçimleri laikler değiştiği için kazanmadı. Fakat seçimler CHP’nin kendi tabanını da Türkiye’yi de değiştirecek kapıyı açtı
5.04.2024 - İktidardaki “keratalar” arasındaki gerilim bizi ilgilendirmez mi?
25.11.2023 - Değişim samimiyet ve cesaret gerektirir
16.11.2023 - Yerli ve milli olana nasıl karar verilecek?
12.11.2023 - “Reis halleder”ciler de rövanşistler de hayal kırıklığı yaşayacak
9.05.2023 - “Reis halleder”ciler de rövanşistler de hayal kırıklığı yaşayacak
7.05.2023 - Erdoğan neden kaybedecek
2.05.2023
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Meraklı
Sayın yazar,"Bu yazımı gözlemlerime dayanarak, dikkatlice yazmaya çalışacağım" demişsiniz.İyi demişsiniz,hoş demişsiniz de bizim hiç bir bir tarafı olmadığımız süren bir kavganın sonuçları üzerine birilerine mesaj vermeye çalışmışsınız.Biraz daha ayrıntı versenizde ne demek istediğinizi ve neler olduğunu bizde anlasak.inan,yazını defalarca okudum.yazının ilk bölümü ile ikinci bölümü arasındaki bütünlüğü bir türlü anlayamadım.Bir arkadaşıma okuttum o da anlamadı.Sahi siz neyi anlatmak istediniz.
Şimal Rüzgarı
Ben de oradaydım! Bu sivil toplum sevdalıları güya hep böyledirler sevgili Hümeyra,oturdukları koltukları bırakmamak için her zaman yedekte tuttukları bindirilmiş kıtalarla gelirler ve senin hayallerini kurduğunu projenin içine bir ederler ve bunun adı da demokrasi olur,sandık olur... Bu duruma gülmek de zor aglamakta.Eline, yüreğine sağlık.
Tiryakin
Hayat hatırlamaya açık, unutmaya kapalıdır…İnsan aslında unutmaz, sadece bazı şeyler ona unutturulur… Vicdan ise hiçbir zaman ne unutur ne de unutturur ; işlevi budur zaten.Sevgili Hümeyra! Yerel Haber ailesine bir geldin pir geldin.Aşk olsun sana çocuk,aramıza hoş geldin...
Ahsen
Hümeyra bu;severde,yererde,döverde...
celil yağız
yazzının tam orta göbeğinde buldum kendimi..Aynen öyle..içimdeki, adlandıramadığım sesin ta kendisi ..