Gürbüz ÖZALTINLI
Neden futbol statlarına hep “ölmeyee ölmeyeee ölmeyeee” gidilir?
Neyin şehvetidir, yaratıcılığın şahikasından türemiş ana avrat küfürlü marşlarla kol kola zıplarken avaz avaz bağıran binlerce insanın yaşadığı?
Trafikte; emniyet şeridinden basıp giden, slalom yapan, spin atan, dörtlüleri yakınca otoyolda ters yönden gitmek de dahil tüm yasakların askıya alındığını zanneden; hayatta hiçbir şeyi algılayamadığı hızla sarı ışığı algıladığını çaldığı kornasından anladığımız, 180’le kopmuş gelirken 500 metreden çaktığı selektörden tanıdığımız, belki de dünyaya sunduğumuz tek teknolojik buluşumuz “Emniyet Kemerini Bağlamayı Hatırlatıcı Sinyal Sesini Susturan Kemersiz Çakma Kelepçe” nin müşterileri… Evet, bu sürücülerin neden yüzde doksandokuzondadokuzu erkek türünden çıkmaktadır.
Niçin kadınlar yapamıyor slalomları, spinleri, sarıda korna çalıp, dörtlülerle her yasağı çiğnemeleri? Bütün bunların fizik şiddetle bir ilişkisi olabilir mi? Bunları yapmanın, bayağı bildiğimiz kafa göz yaracak kavgalara yol açabileceği; bunu göze alan bir zihniyet gerektirdiği; bu nedenle de muhtemelen torpidoda bir tabanca ya da bagajda krikonun hep hazır tutulduğu; kısacası, çok ama çok erkek dünyasına ait bir adrenalin mevzusuyla karşı karşıyayız diyebilir miyiz?
Nerede çok göze batan bencillik varsa, nerede hak ve kural tanımazlık varsa, nerede yaptığı yanlıştan utanmak yerine bunu hatırlatana “yaptım lan n’olucak “ efelenmesi varsa, neden failler yüzdedoksandokuzondadokuz erkek türünden olmaktadır? Çünkü bütün bu haller bildiğimiz fizik şiddet dünyasına aittir. Şiddet kültürünün görünümleridir bu davranışlar. Şiddet kullanıcısı değilseniz, size de yönelebilecek bir şiddeti göze alamıyorsanız, şiddeti doğrudan hem temsil hem de davet eden bu tür davranışlara girişemezsiniz.
Erkekler bu davranışların faili de olabilirler mağduru da…Fakat kadınlara faillik hemen hemen hiç düşmez bu “ataerkil adalet” dünyasında; onlar mütemadi mağdurlardır…
Daha soft gibi gözüken konular da var. Mesela ev hayatımız.
Kadının çocuk doğurma ve aileyi doyurma, temizliğini, bakımını yapma makinesi olarak tanımlandığı, “kutsal anne, hamarat kadın” güzellemesiyle eve kapatıldığı geleneksel modelden söz etmiyorum. Onu aştığı iddiasıyla gururlanan “modern” ilişkilere daha yakından ve dürüstçe bakmayı öneriyorum. Bakalım ataerkillik kolay yıkılabilir bir kültür müymüş?
Modern ailede yeni bir kavram doğdu. “İkinci vardiya” (second shift) formel sektörde bir gelir karşılığında çalışan evli kadınların ev içinde ortak yaşantıya ilişkin üstlendikleri ve maddi bir karşılığı olmayan işlerin yürütülmesini ifade ediyor. “Ev işlerinin” erkek ve kadın arasındaki dağılımını, bu ücretsiz emeğin kime ait olduğunu ve adıyla sanıyla kimin kimi sömürdüğünü gösteren bir kavram ikinci vardiya.
Basit bir karne düzenlemek hoş olabilir! Çocukların beslenme, giyinme, yıkanma gibi temel ihtiyaçlarını kim ne oranda üstleniyor. Onların birkaç dakikada darmadağın olan odalarını sistematik olarak kim topluyor? Çocukları geçtik… Birlikte yaşanılan bu evde çamaşırları makineye kim koyup çalıştırıyor, kim yıkama bitince çıkartıp asıyor, kim kuruyunca topluyor, katlıyor, ütülüyor, yerleştiriyor? Sofrayı kim topluyor; kim “topluyor gibi yapıyor”, mutfağa götürülenleri sudan geçirip makineye yerleştiren, kirlenmişse ocağı silen, makineyi çalıştıran, masayı silen ve aslında ortamı yemek yemeden önceki duruma getiren bir dizi işi kim hangi oranda paylaşıyor. Bu iş nüanslarını boşuna saymadım. Erkeklerin ev hayatında “çalışıyor gibi” yapmakta uzmanlaştıklarını yakından biliyorum. Sadece kadınlarla değil, kendi aralarında da erkekler ortak yaşantıda hiç bıkmaksızın kaytarma ve ötekini sömürme stratejileri geliştirirler. Bu o kadar yoğun yapılır ki, yapan adamlar bunun farkında olmaktan bile uzaklaşırlar. Normal gelir kendilerine davranışları. Bir tabağı sofradan alıp mutfak evyesine bırakmak “işe katılmaktır” çoğu erkek için. Gidip kanepeye uzanma hakkı kazanmasına yeter. İkinci vardiya orada devam etmektedir oysa.
Başka işler de var karnede. Mesela çöpün dolduğunu kim fark ediyor. Kim torbayı çıkartıp ağzını kapatıyor, kapının önüne koyuyor? Kim arada bir elektrik süpürgesini yerinden çıkartıp fişe takıp “şöyle bir ortalığı alıyor”. Siz bir erkeğin “makineyle şöyle bir ortalığı aldım” cümlesi kurduğunu duydunuz mu hiç? Bu kadın cümlesidir. Küçükken annelerimizden, evlenince karılarımızdan duyarız.
Ortalığı toplama diye bir iş vardır değil mi? Bu çok ciddi bir iştir. Yapılmazsa bir süre sonra o ortamda yaşanamaz. Kaç tane erkek bunun farkındadır sizce? Karnenizi dürüstçe notlandırınız please…
Mutfağa geliyorum… Az sonra…
Yatağı toplayan var mı sizin evde? Yoksa, bırak akşam yine bozulacak nasılsa mı deniliyor? Toplanıyorsa kim topluyor acaba? Askerlikte ilk öğretilen işlerden olup, “battaniyeyi öyle gergin sereceksin ki bozuk parayı üstüne atınca zıplayacak” komutunu hatırlamayan erkek yoktur sanıyorum. Peki, askerlik şiddeti ortadan kalkıp evine dönünce yatak toplayan erkek oranı nedir? Anneler veya karılar varken o evde…
Beni daha şaşırtan iş başlıkları da var. Mesela seyahat çantası hazırlamak. Adam kendi valizini hazırlamıyor. Karısı zaten gönüllü ( bu kadın gönüllülüğü hususu çok uzun ve karmaşık bir meseledir ve Kandiyoti’nin “ataerkil pazarlıklar” olarak literatüre kazandırdığı davranışları hatırlatır. Bunu ileride tartışacağız inşallah), fakat adam karısından da daha gönüllü bu işi de ona yıkmakta. Bu kadar kişisel bir iş, yani hangi gömleği, kazağı, pantolonu giyeceği, kaç dona ihtiyacı olacağı, havlusu, ayakkabısı, şusu busu… İnsan bunları kendi kararlaştırıp, bulup, katlayıp valizine koymaz mı; yapmıyor işte! Alan razı veren razı deyip geçiştirebiliriz isterseniz. Karneye koymayalım hoşlanmadıysanız.
Evet, gelelim mutfağa. Burası biraz karışık. Artık pek eskisi gibi değil; yemek denilince akla hemen ve sadece kadınlar gelmiyor. Mutfağıyla övünen erkekler hiç az değil ve giderek de çoğalıyor. Yemek yapmak, gerçekten neresinden baksanız diğer fazla nitelik gerektirmeyen ev işlerinden farklı bir uğraş. Sofistike, yaratıcılığa çok açık ve fazla sayıda (pişirme teknikleri, malzeme oranları, dünya kültürüyle köprüleri) unsurun işe karıştığı özellikli bir emek sergilemeye müsait. Modern erkeğin bunu keşfetmesi uzun sürmedi. Zaten profesyonel hayatta da geleneksel olarak ahçılık erkeklerin işi.
Şunu ileri sürebilirim: Erkeğin mutfağa girişi, iktidarından vaz geçmesi, paylaşımcı damarının kabarması sonucu değil; tersine, iktidarını, popülaritesini pekiştirme imkânı olarak gerçekleşti.
Bunun üç görünür sonucu oldu. Birincisi, biz yemek yaparken bir mutfağın ancak bir doğal afetle kıyaslanabilecek kadar darmadağın olup pislik içinde kalabileceğini öğrendik. İkincisi, yemek üretiminde de bir hiyerarşiyle tanıştık. Maydanoz ayıklama, soğan doğrama, sarımsak ezme, domates rendeleme, malzemeleri yıkama filan gibi tatsız tuzsuz ve “herkesin yapabileceği” işlerle ahçının zaman kaybetmemesi, o ne istiyorsa “yardımcı olmak sıfatıyla” (tabi çoğunlukla kadına düşen bir görev bu) yapılması ve erkeğin ustalığını yemeğin oranlarında, pişirilmesinde, mucizevi dokunuşlarda göstermesine imkan tanınması gerektiğini anladık. Üçüncüsü yemeklerin de bir bakıma cinsiyetinin olduğunu fark ettik.
Mesela bir kabak dolması tamamen dişidir. Ya da patlıcan musakka, tarhana çorbası, yaprak sarma, zeytinyağlı yer elması veya pırasa veya barbunya veya yeşil fasulye ve elbette kapuska, karnıyarık; hep dişidir bu yemekler. Fakat mesela çiğ köfte sapına kadar erkektir. Mangalda et, zaten Türkler at sırtında koştuğundan bu yana erkektir. Bir de kendini tavuk, kuzu, dana dünyasına vurmuş, türlü çeşitli soslar, soteleme yöntemleri, fırında takla attırmalar, buharda Çinlileştirmeler gibi şaşırtıcı yaratıcılıkta işler çıkartan modellerimiz var bizim. Yalnız dikkatinizi çekmiştir balığı ayırıyorum. Erkeğimizin balıkla ilişkisi soslu, süslü, atraksiyonlu değildir nedense. Saf lezzet düşkünlüğü başlar birdenbire…Orada durum şudur: Birincisi; modern Türk erkeği balığın tazeliğini dokunarak, orasını burasını kurcalayarak filan değil, uzaktan bakarak hemen anlar. İkincisi; bütün balıkların ismini, mevsimini çok iyi bilir ve nesine olsa iddiaya girer. Üçüncüsü; tavalıksa o balık, en çıtırını o yapar, yok eğer ızgaralıksa, şeytana pabucunu ters giydirir, hem lokum gibi pişirir hem suyunu içinde bırakır… Makarna pilav olayına girmeyeyim artık. Hepimiz İtalyanız ve hepimiz pilavın ustanın namusu olduğunu biliriz. İşte biz erkekler mutfağı da böyle fethederiz…
Vallahi küçümsemek için söylemiyorum; ti’ye almıyorum. Hepsi de saygıdeğer çabalar.
Saygıdeğer, ama rolleri de pek değiştirmeyen çabalar. Zaten de bunlar rol değiştirmek için değil, rol çalmak için yapılıyor kanımca. Hatta bana uzaktan da olsa kahve falı olayını hatırlatıyor. Siz de rastlamışsınızdır büyük ihtimalle, bir aralar yemekli kadınlı erkekli buluşmalarda erkeklerin bazıları kahve falı bakmaya başlamıştı. Büyük sükse yaptı bu iş. Elbette herkesin yapacağı iş değildi. Yaratıcı bir hayal gücüne, kıvrak bir dile, mizah duygusuna, yani bazı hasletlere ihtiyaç gösteriyordu. Bu arkadaşlar, kadınların çok ilgi gösterdiği fakat genellikle gösterdikleri ilgi kadar renkli ve zengin bir dil kuramadıkları; (üç vakte kadar, için daralmış, paket geliyor, yol var gibi) klişelerin dolup taştığı kahve falları sektöründe yıldız gibi doğdular. Bazı arkadaşlarımdaki cevheri o zamana kadar nasıl keşfedemediğime şaşırdığım çok oluyordu. Neyse, bir modaydı geçti gitti. Ekmeğini yiyen de çok olmuştur bilemem.
Fakat mutfak pek geçici bir moda değil sanki…
Eğlenceli gibi geliyor böyle anlatınca. Oysa ataerkilliğin gülünecek bir yanı yok; tersine çok acıtıcı… Otoriter zihniyetin, acımasız şiddetin, saldırgan milliyetçiliğin, militarizmin, savaşların temelinde bu kültür yatıyor. Modern ideolojiler bu maskülen kültürden oluk oluk besleniyor. Ataerkillik keşke sadece kadına soğan doğratan erkek rolünü anlatan bir kavram olsaydı; bu halledilirdi nihayetinde…
Haftaya devam. Sevgiyle kalın, evleri fazla dağıtmayın…
Yazarlar
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023