Gürbüz ÖZALTINLI
AKP’nin ikili iktidar yapısını kırarak siyasal gücü büyük ölçüde kendi elinde toplamasının, bütün toplumsal aktörler üzerinde belirgin etkileri oldu. Bu gerçekten çok katmanlı bir konu ve değişimin her köşesini ayrı ayrı ele almayı gerektirir. Öncelikle; eski rejimin güçleriyle değişim blokunun, karşılıklı olarak, kendi içlerindeki uyumunun sona ermiş olduğunu söyleyebiliriz. Bu, üzerinde tartışılmayı gerektiren gerçekten yeni bir durum. Çünkü iktidar oyununda aktörlerin çeşitlendiğine ve rollerin yeniden dağılmakta olduğuna işaret ediyor. Bugün, Erdoğan’ın kimi otoriter tutumlarından, demokratların eleştirilerine; CHP’nin “oksimoron” kimlik tanımlarından, Kürt sorununda gelinen yeni aşamaya kadar birçok konu, bu “dağılma” içinden anlam kazanıyor.
Statü blokundaki dağılma, tarihte hiç görülmemiş bir parti yapısı ve gücünü zayıflığından alan bir liderlik olgusu yarattı. Yeni anayasa için parlamentodaki bütün partilerin temsilcileriyle oluşturulmuş Meclis komisyonunda, CHP’li üyelerin kendi aralarındaki sert tartışmalardan diğer üyelere söz sırası gelmediğini biliyoruz. Bu parti asla aynı masaya oturamayacak çevrelerin iç iktidar mücadelesine sahne oluyor ve tarihte az rastlanır geçici bir denge içinde duruyor. Kılıçdaroğlu bütün konumunu, parti içindeki bu grupların diğerini yok edecek güçte olamayışı üzerine inşa etmiş bulunuyor. Çatışan güçler, Kılıçdaroğlu nezdinde kendi varoluşlarının güvenliğini buluyorlar. Gelenekle radikal düşünsel bir çatışmanın taşıyıcısı olmanın ağırlığından yoksun, dengeci ve tabii inandırıcılıktan yoksun, toplum gözünde etkisiz bir liderliğe tanık oluyoruz. Bölgede siyasi haritanın yeniden çizilmekte olduğu bu tarihsel dönemde, dünyanın büyük oyuncuları gözünde ciddiye alınabilecek bir alternatif olmadığı açık. Bu partinin nereye doğru evrileceği hâlâ belirsiz. Yakın gelecekte etkili bir iktidar oyuncusu olamayacağı, kaderinin önemli ölçüde muhafazakâr cephedeki gelişmeler tarafından çizileceği söylenebilir.
Kim ne derse desin, muhafazakâr bloktaki çatışma da statü blokundakinden daha az görünür değil. Gizleme, yumuşatma çabalarına karşın, çok sert bir rekabetin bütün işaretlerini izliyoruz. Sanırım, bugüne ve geleceğe ilişkin en önemli değişim de burada gizli.
Erdoğan’ın kimi “ideolojik” söylemlerinin, zaman zaman öne çıkan İslami sembolizminin, iktidar rekabetinin muhafazakâr dünyaya kaymakta olduğu tesbiti ile ilişkili olabileceği geliyor akla. Erdoğan, iktidar ekseni yer değiştirdiği için laik sosyolojinin eleştirilerini artık önemsemiyor olabilir. Kendisine İslami referanslar üzerinden bir eleştiri alanı oluşmasını, daha tehdit edici buluyor olabilir.
Keza, muhafazakâr bloktaki bu derin çatlak, Erdoğan’ı giderek daha çok kuşatılmışlık duygusuna, her eleştiride bir “projenin” izini aramaya itiyor da olabilir. Nitekim kamuoyuna yansıyan sözleri bu bakışı açıkça ele veriyor. Uludere’nin kendisi zaten üstüne söz söylenmeyecek kadar açık bir hamleydi ve hükümet üzerinde çok sarsıcı etkileri oldu. Erdoğan bu tür “zor” durumlarda nasıl bir yol izleyeceğinin bütün işaretlerini Uludere’de gösterdi. İnkâr, unutturma, gündemi değiştirme ve çatışmacı ideolojinin eldeki hazır araçlarına başvurarak mağdurları incitme pahasına suçlayarak haklı çıkma... Otoriter devlet dilinin Başbakan nezdinde dirilişini izledik.
Aynı tutumu işkenceyle suçlanan polis şefinin yeni göreve atanmasıyla başlayan tartışmada da gördük Önce sessizlik, el altındaki medyada derin suskunluk, ardından kamuoyuna açıkça yanlış bilgi verme ve mağdurların “terörist” olduğunu ilan etme. Uludere’deki şablon burada da işletildi. Atamayı savunması ve söylediği sözler gerçekten korkunçtu. Zamanlamayı manidar bulduğunu açıklaması ve polis şefini kimseye “yedirtmeyeceğine” dair “meydan okuyuşu”, eleştirileri hangi filtreler içinden değerlendirdiğini ele veriyordu.
Dediğim gibi, ben bütün bu “yeni çizgi”yi, iktidar oyununda muhafazakâr blokun tayin ediciliği ve onun içindeki belirgin çatlak üzerinden okuyorum.
Otoriter laiklikle girişilen hayat memat kavgasında geçerli “demokrat” söylem, muhafazakâr rekabette elverişli bulunmuyor. Oranın dili farklı. İlk dönemde, büyük kavgada; yoklayarak giden, tepki gördüğü zaman esneyen, balkonlarda dolaşan politikanın yerini, hatasızlık mitosuna yaslanan, esnemeyi “zayıflık” kabul eden, otoriter bir politika aldı.
İşin daha düşündürücü tarafı şu: Erdoğan en azından şimdilik bu “yeni çizgisi” yüzünden güç kaybına uğramıyor gibi gözüküyor. Evet, kimi muhafazakârlardan, laik demokratların neredeyse tamamından çok ağır eleştiriler alıyor. Kendi rasyoneli içinde bunları önemsemiyor.
Bazen düşünüyorum; acaba bunda, iktidar mücadelesinin giderek muhafazakâr dünyaya sıkışmış olmasının yanında, bir dönem çok etkili olmuş demokrat eleştirinin bugünkü üslubunun da bir payı var mı?
Demokrat eleştiri post-AKP dönemde kendisini yeniden kurarken, yeni iktidar mücadelesi içinde Erdoğan açısından bir “proje” olarak algılanabilecek “doz aşımına” mı uğradı? En azından “proje”olduğu iddiasını Erdoğan’ın kamuoyuna ileri sürmesini kolaylaştıracak bir yere mi savruluyoruz?
Bunun yanı sıra, İslami sembolizmi aşırı abartarak Erdoğan’ın muhafazakâr destekçileriyle sesimiz arasına mesafe mi koyuyoruz? Uludere, polis şefi, Kürt hakları gibi konularla, Cami, içki, operaya mescit tartışmalarını yakın ağırlıkta gördüğümüzü düşündürten bir “öz”e dönüş propagandasını kendi elimizle mi davet ediyoruz?
“Bunlar Erdoğansız devam etmek kararını çoktan vermişler” algısının sağırlığıyla mı karşı karşıyayız?
Gerçekten soruyorum.
Çünkü cevabını bilmiyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları














































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023