Hadi ULUENGİN
Yoldaşa âmin!
21.09.2012
3918
SANTIAGO Carillo ölmüş. Bari rahmeti “Marx’ın mağfireti üzerinde olsun” diye formüle edeyim.
Üzüldüm. Yani, eh işte biraz keder duydum. Artı, “gaip zaman peşinde” nostaljiyam da devreye girdi.
Bir kere doksan yedi yaşındaydı. Buna vakitli ölüm denir. Ne de olsa eski toprak ve eski tüfek!
Ecel yatağına dek fosur fosur tüttürdüğü cigaraya rağmen kim bir asra merdiven dayayabiliyor ki?
Artı, sevaplarıyla günahlarının yarıştığını bildiğim için öyle iki gözüm iki çeşme ağlayacak hâlim yok!
YUKARIDA adı geçen şahsiyet İspanyol Komünist Partisi’nin “tarihî” lideriydi.
Aşağıda geleceğim, “tarihî” derken abartmıyorum. Gerçekten de hem ülkesi, hem Avrupa için öyleydi!
Burada çabucak parantez açayım. Doğrusu Taraf dâhil dünkü gazetelerin haberi atlamasına şaşırdım.
Çünkü bırakın Kral Juan Carlos’un ölümü duyar duymaz matem evinde taziyeye gitmesini, tabii ki İspanya medyası en başta hemen hemen tüm dünya basını aynı olayı çok acil ve çok geniş biçimde yansıttı.
Üstelik Türkiyeli okurların da yetmişli ve seksenli yıllardan Santiago Carillo ismine epey aşinalığı var!
VAR, çünkü Carillo’yu İtalyan Berlinguer’le birlikte “avro-komünizmin” babası saymak gerekiyor.
Bolşevik ideolojiden inen partiler ilk kez onlarla birlikte hem Sovyet tahakkümünü reddettiler, hem de“burjuva demokrasisi”ni benimsediklerini ilân ettiler. Oyunun kurallarına riayette de kusur işlemediler.
Listeye Fransız Marchais’yi katmıyorum. Zira bu madrabaz “yoldaş” özünde daima Stalinci kaldı.
Peki, Santiago Carillo Stalinci olmadı mı? Tabii ki evet ve hem de nasıl!
BİR kere, sonradan “militanları denetlemek imkânım yoktu” diye tevile kalkışsa da İç Savaş Madrid’inde asayiş sorumlusuyken Franco taraftarı diye kellesini kopsi kefali ettirttiği sayısız insan asla unutulamaz.
Artı, anarşistinden Troçkist’ine bizzat Cumhuriyetçi saftaki epey muhalifi de “cennete yolladı”(!).
Fakat Allah’ı var! Yenilgi ertesi Rusya sürgününe gittikten sonra ne muhbirliğe, ne cellâtlığa soyundu.
Fransız General Nivelle’nin 1916 Verdun muharebesinde Almanları kastederek sarfettiği“geçemezler” şiarını çalıp bunu o İç Savaş’ta “no pasaran” diye cilâlayan ve “La Pasionaria”namıyla sahte bir efsaneye dönüştürülen Dolores İbarruri gibi rezillikler yapmadı. “Kızıl Çadı”nın Moskova hayâsızlıklarına bulaşmadı.
Yoldaşlarını ispiyonlayarak onları KGB mangaları önüne diktirtmedi. Sibirya ölümlerine göndermedi.
Gerçi doğru, Çekoslovakya işgaline ve “proletarya diktatörlüğü” dogmasını karşı çıkmasına rağmen totalitarizme daha önce reddetmiş bir Jorge Semprun veya bir Fernando Claudin gibi aydınları partiden attı.
Yani ideolojik bağları kopartsa bile Santiago Carillo Gürcü Katil’in zihnî yöntemlerinden arınamadı.
Nitekim İspanya’ya döndükten sonra da örgütün iplerini elden kaçırır kaçırmaz başka bir çatı kurdu.
Ancak bu günah ve sevaplar bir yana sırf sözkonusu dönüş bile Carillo’yu “tarihî” kılmaya yetiyor.
ÖYLE, çünkü Franco’nun mezarı henüz çok tazeydi ve ordu hâlâ çok ağırlıklıydı ki, Komünist Partisi Genel Sekreteri 1976 yılında gizlice Madrid yolunu tuttu. Biraz da kasten kendisini yakalattırdı.
Bu sayede hem İKP’nin yasallaşmasını sağladı, hem de bilhassa normalleşmede hayati rol oynadı.
Geçtim o “proletarya diktatörlüğü” ve “devrimci savaş” gibi ceberut lafazanlıkları, Cumhuriyetçi geleneğin anti-monarşist tabusunu bile çöpe attı. Yeni anayasanın hazırlanmasında, eski sistemin tasfiyesinde ve demokratik yapının inşasında muhafazakâr ve kralcı Başbakan Adolfo Suarez’e büyük destek sağladı.
Vakıa komünistler her seçimde biraz daha eridi. Dediğim gibi, kurduğu “tekke” de mikroskobik kaldı.
Fakat ne en yukarıdaki olgular, ne de sonraki gelişmeler şahsiyetin önemini ortadan kaldırmaya yetiyor.
“Duvar”ın, yani kızıl totalitarizmin yıkılışındaki dolaylı ve zincirleme; İspanya’nın da demokrasiye geçişindeki direkt etkisinden ötürü Carillo adı 20. asır tarihine günahtan ziyade sevapla yazılmaya hak kazandı.
Nitekim o tarih insanları ve olayları ak-kara kefesinde değil geniş bir nüans yelpazesinde tarttığı içindir ki inandığı Marx’ın mağfireti Santiago Carillo’nun üzerinde olsun ve inanmadığı Allah taksiratını affetsin!
Yoldaş, âmin!
[email protected]
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları




























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.02.2016
12.02.2016
6.02.2016
29.01.2016
22.01.2016
18.01.2016
15.01.2016
8.02.2016
1.02.2016
25.12.2015