Hadi ULUENGİN
BAŞBAKAN AKP Kongresi’nde Avrupa’yla ilişkilerden neden hiç söz etmedi?
Çünkü “müşteri”si yok! “Müşteri” derken AB hedefine az-çok önem atfettiği için şu veya bu partiden yana tercih yapması muhtemel seçmeni kastediyorum.
Kamuoyu taraması grafikleri ortada, salt refah özlemiyle hareket etseler bile üç beş yıl önce kadar yukarıdaki hedefe odaklanan yurttaşların oranı bugünkünden epey fazlaydı.
Kıta’daki kriz ve özellikle de Yunanistan’ın durumu sözkonusu özlemi tırpanladı.
Fakat tabii bilhassa ve bilhassa hem Brüksel’in müzakereleri yokuşa sürmesi, hem de Ankara’nın yükümlülükleri es geçmesi, başta aniden parlamış olan saman alevini söndürdü
Kabul de, Recep Tayyip Erdoğan’ın konuya tek kelime değinmemesi ve üstelik Batı’ya karşı husumet çağrıştıran bir söylem kullanması sırf “AB çıkmazı”ndan mı kaynaklanıyor?
***
HAYIR, sırf buradan kaynaklanmıyor! Başbakan’ın bilinçaltında zaten bir “kültür” olarak mevcut olan ve olmaya da devam eden “Dâr-ül Harp” reflekslerinde hayat buluyor.
Yok, “cihat” tasarladığı ve o Batı’yı tümden reddettiğini iddiada edecek değilim.
Tarihte mevcut bütün İslami hassasiyetli yapılar içinde “Müslüman demokrat” tanımına en yakın duran AKP’ye ve onun önderine böyle bir dürtü atfetmek iftiracılık olur.
Ama yine de Erdoğan esas damar itibariyle Dâr-ül İslam” kavramının uzantısıdır.
Şöyle ki, çok muhafazakâr bir Katolik politikacı kendi zihinsel evreninde Muhammedî Doğu’ya ne kadar yakın ve uzaksa, Başbakan da İsevî Batı’ya işte o kadar yakın ve uzaktır!
Başka bir deyişle, karizmatik lider hem iç, hem dış siyasetin kodlarını esas olarak din aidiyetli bir eksen temelinde belirlemek ve uygulamak isteyen bir “asabiye”yle donanmıştır.
Ve hiç tereddütsüz sözkonusu “asabiye” o Batı’yı en azından “öteki” olarak algılar!
***
ÜSTELİK yukarıdaki faktöre bir de Başbakan’ın artık hızla rotasına girmekte olduğu “Türk-İslam sentezi” ucubesini, yani milliyetçi ruhiyatı eklemek gerekiyor.
O Türk milliyetçiliği ki ister Ömer Seyfettin türü laik, ister Mehmet Akif tarzı imanî perspektifte yükselsin, son tahlilde daima ve daima “Garp’a husumet” ifade etti. Ediyor da!
Zaten bunun Cumhuriyet varyantı da kolektif hafızada yaşayan Düvel-i muazzama öcüsü üzerine inşa edildi. Ve şüphe yok, bu genel şartlandırma büyük ölçüde başarılı oldu.
Nitekim önceki günkü Taraf’ta yayımlanan ve Türklerin dünyadaki “en milliyetçi” ulus olduğunu saptayan sondaj yukarıdaki hazin durumu bir defa daha ispatlıyor.
Dolayısıyla da ne sahte TKP’sinden neo-Nazi Maocusuna ve ulusalcı Atatürkçüsünden maneviyatçı milliyetçisine en sağdan en sola yelpazenin hep Batı düşmanlığında buluşması; ne de Erdoğan’ın AKP kürsüsünde Sezai Karakoç’un “Bana ne Paris’ten/ New York’tan, Londra’dan/ Moskova’dan Pekin’den” diyen şiirini okuması tesadüf oluşturuyor.
Tabii burada hatırlatayım ki aynı Karakoç “Nihayet Mescid-i Aksa’yı da yaktın ey Yahudi/ Asırlardır insanlığın ruhunu yaktığın gibi ey Yahudi” diyen nefretin de şairidir!
***
İŞTE bütün bunları alt alta koyduğumuzda Başbakan’ın AKP Kongresi’nde Batı’yı neden ancak husumet ifade eden söylem ve serzenişlerle andığını anlamak daha kolaylaşıyor.
Çünkü siyaset son tahlilde bir arz-talep ilişkisidir. Ve itiraf edelim ki Recep Tayyip Erdoğan’ın sunduğu arz da “müşteri”si ibadullah bir talebe haydi haydi cevap veriyor.
Şimdi, önceki günkü “Batı’ya giriş” makalemle de birleştirerek bu yazıyı Habermas’ın “Avrupa”sözcüğünü “Batı” anlamında kullandığı bir aforizmayla bitirmek istiyorum:
“Avrupa’nın tek bir sınırı vardır ve o da demokrasidir!”
Eh, o sınırdan içeri girmek talebi gelmedikçe de arz olsa olsa hudutta gezinecektir.
Oysa ticarette olduğu gibi siyasette de yeni talep yaratmak yeni bir arzı cazip kılmaktan geçiyor. Metafor olarak söylüyorum, geleneksel “müşteriyle” yetinen Erdoğan zihniyet ve yöntem itibariyle böylesine öncü bir pazarlama CEO’su değil!
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.02.2016
12.02.2016
6.02.2016
29.01.2016
22.01.2016
18.01.2016
15.01.2016
8.02.2016
1.02.2016
25.12.2015