Hadi ULUENGİN
GÜLEN Hocaefendi Camiası’na ve AKP iktidarına ek olarak 17 Aralık’tan beri süren kaybet-kaybet sürecinde esas zayiatı veren üçüncü ve temel unsur sivil demokrasi atılımıdır.
Zira on yıl önce başlayan bu atılım yukarıdaki iki aktörün ittifakı sayesinde gerçekleşti.
Liberal denen özgürlükçülerin manevi payandası nicelikle değil nitelikle sınırlıdır.
Zaten böyle bir ittifak hayata geçmediği takdirde de değişim mümkün değildi!
Türkiye gibi bir ülkede eski ve cebri statükoyu sırf seçim sandığıyla yıkmak hayalcilik olduğundan, hükümet kurumunun mutlaka müttefiklere ve yan güçlere ihtiyacı vardı.
Tabii buna bir de dış faktörleri ve onların sağladığı yeni desteği eklemek gerekiyor.
Dolayısıyla, buraya kadar bizzat Erdoğan’ın çok kullandığı deyimle bütün taraflar için bir kazan-kazan’dan bahsetmek makul ve mantıki bir anlam taşıyor.
O Erdoğan ki uzun süre devrimci rol üstlendi ve bunu inkâr etmek nankörlük olur.
***
ANCAK aynı Başbakan’ın otoriter, hatta diktatoryal tarzından dolayı ittifaktaki ilk çatlak işaretleri daha 2010 referandumundan hemen sonra sinyal vermeye başladı.
Tedricen zıtlaşan çelişki Gezi olaylarıyla zirveye vardı. 17 Aralık’ta da ipler tam koptu.
Müttefiklik berhava olduğu gibi taraflar bel altından vurarak aleni kavgaya tutuştular.
Dolayısıyla, bundan sonraki her türlü sivil ve çoğulcu demokrasi atılımında olmazsa olmazı oluşturacak olan Kürt sorununun çözümü yine en geniş ittifakı zorunlu kıldığından; oysa artık böyle bir ittifak kalmadığından, tabirin amiyâneliği bir yana, esas kabağın o atılımın başında patladığını söylemek gerçekçi bir saptama olarak şekilleniyor.
***
ÖTE yandan ve daha vahimi, parti ideologunun ağzından “Türk Ordusu’na karşı komplo düzenlendi” demekle AKP ve onun lideri genel devletçi refleksin bile ötesine taştı.
Açıkçası, bu defa zıt kutuptaki bir yeni müttefik arayışının sinyali verilmiş oldu.
Üstelik Erdoğan kendi sunduğu referandumda onaylanmış bir HSYK düzenlemesini değiştirmek girişimiyle demokrasilerin kuvvetler ayrılığı ilkesini de tehdit eder duruma düştü.
Daha daha üstelik, şimdiye kadar paralel örgütlenmesine hem göz yumduğu, hem de imkân sağladığıGülen Hocaefendi Camiası’nın yolsuzluk teşhiri ekseninde gerçekleştirdiği 17 Aralık karşı atağını hiçbir delil olmaksızın “uluslararası kumpas” (!) diye nitelendiriyor.
Zaten de iktidar sözcüleri komplo teorileri üretiminde handiyse ulusalcılarla yarışıyor.
Onlara taş çıkartan bir anti-Batı retorik kullanıyorlar. Nitekim yukarıdaki gelişmelere paralel olarak aynı ulusalcılardan bir bölümü daha düne kadar BOB eşbaşkanı ve ABD ajanı diye lânet yağdırdıkları Erdoğan’a ve partisine yakın duran bir tavır sergilemeye başladılar.
Dolayısıyla, bütün bunları alt alta yazdığımızda kaybet-kaybet sürecinden en zararlı çıkacak olan unsurun sivil demokrasi atılımı olduğunu ve önümüzdeki gelişmelerin şimdiye dek kazanılmış bazı şeyleri dahi götürmek rizikosu içerdiğini mutlaka görmemiz gerekiyor.
***
AMA bunu söylerken ne darbe, ne de askerî vesayete dönüş ihtimalini kastediyorum.
Yukarıdaki üçlü ittifak süreci sırasında ezelden beri sallanan Demokles kılıcı indirildi.
Mahşere girilmediği takdirde de kimse tekrar asmaya cüret ve cesaret edemeyecektir.
Fakat demokrasi atılımı Kürt sorununun halliyle at başı gitmek zorunda olduğundan; oysa bu çözüme direnen ve kendi dışındaki gelişmeye rağmen ulusalcı fasileye mensup muzır güçler aradan sıyrılarak hengâmeyi körüklemeye çalışacağından; artı, kırılgan ekonomi kaosu uzun müddet kaldıramayacağından, iktidar- Camia hesaplaşmasının ve buna paralel olarak derinleşecek toplumsal zıtlaşmanın sözkonusu atılımda gerilemeye, en azından duraklamaya yol açacağını tahmin etmek belki kötümser, ama eyvah ki gerçekçi bir varsayım oluşturuyor.
Umalım ki yanılayım da kaybet-kaybet’te esas zayiatı veren taraf demokrasi olmasın!
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
bayram çatak
Abraham Lincolün demokrasi tanımını Türkiyeye uyarlıyalım, Demokrasi halkın RTE tarafından yandaşlar adına biat etmeye zorlanması, biat etmeyenlerin ise her türlü baskı mekanizmasına maruz bırakılmasıdır.