Hadi ULUENGİN

1989: çeyrek asır
24.10.2014
1658

 FIKRA şöyledir: Müteveffa Sovyet lideri Leonid Brejnev Hindistan’da İndira Gandi’yle görüşmüş ve tekrar Moskova’ya dönmüş. İlk Politbüro toplantısında da alnına, tıpkı Yeni Delhi başbakanınınki gibi, Hinduların “tika” dediği kırmızı noktanın resmedilmesini istemiş.

Kızıl zevat şaşkın,“aman yoldaş, bu da nereden çıktı” diye hayret beyan etmiş.

Brejnev’incevabı ise şöyle olmuş: “Gandi’yle konuşurken hep alnına vurarak ‘valla Leonidfena adam değilsin ama işte burada bir şeyin eksik’dedi de onun için…

***

SOVYETLER Birliği döneminde çok yaygın olan ve sivil toplumun temel direniş unsurları arasında yer alan bu tür fıkralardan lalettayin bir örneği kasten aktardım.

Çünkü şu 2014 yılında yalnız 1. Savaş’ın 100. sene-i devriyesini idrak etmiyoruz.

Aynı zamanda hem o Savaş’ı gerçekten noktalayan, hem de Avrupa’daki komünist rejimleri berhava eden 1989 Devrimi’nin üzerinden artık bir çeyrek asır geçtiğini hatırlıyoruz.

İşte bütün bir Doğu Blok’u kimse tek fiske vurmadan ve topu topu üç ay içinde çöktü.

Fakat esas ve içten içe çöküş ağababa durumundaki Sovyetler’de yaşanıyordu.

Zaten zafer ancak “Kötülükler İmparatorluğu”ndaki kaos sayesinde mümkün oldu.

O hâlde büyük Devrim’in 25. yıl kutlamasına önce bu kaosu açıklayarak başlayalım.

***

KABUL, yukarıdaki fıkradan yola çıkarsak yaş ortalaması 72 olan Moskova yönetici sınıfının bir ihtiyarlar jerontoraksisi oluşturması çöküşte tabii ki önemli rol oynadı.

Ama yine de SSCB’nin yıkılışı bunaklar hanedanına yormak ciddiyetle bağdaşmaz.

Sözkonusu SSCB --ki yetmişli yılların birinci yarısında altın çağını yaşıyordu.

1973 Arap- İsrail Savaşı petrol fiyatlarını fahiş derecede artırmıştı. Dolayısıyla da Kremlin’in kasası dövizle dolup taşırıyordu. 2. Savaş ertesindeki oldubitti statükoyu 1975 Helsinki’sinde Batı’ya kabul ettirdiği için de Gromiko diplomasisi kibrinden uçuyordu.

Oysa görünürdeki manzara baştan sona makyajdı ve dev cüssenin bacakları alçıdandı.

***

ÖYLEYDİ, çünkü köylü milleti tapusu cebinde olmadığı müddetçe toprağa hakkıyla sarılmadığı için kolektivizasyondan beri zaten dibe vurmuş tarım sektörü yine tepetaklaktı.

Gelen döviz önce tahıl, kalanı da Batı’dan teknoloji ithaline gidiyordu.

Üstelik bütçenin yüzde yirmisi askerî masraflara ve militaro-endüstriyel denen ve artı-değer üretmeyen hantal sanayiye aktarıldığı için, başta gıda ürünleri, Sovyet ahali tüketim maddeleri konusunda Üçüncü Dünya ülkelerini bile aratan bir yokluk içinde kıvranıyordu.

Artı, alkolizm ve çocuk ölümleriyle birlikte kötü sağlık şartları 1965’te 65 olan ortala erkek ömrünü 1980’de 61’e düşürmüştü. Bu demografik eksi kalifiye işgücü açığı yaratıyordu.

Yani bizzat Marksist lügati kullanırsak SSCB’de bütün bir altyapı çöküş yaşıyordu.

***

AMA üstyapı da çökmüştü! Hatta ahlaki değerler bütünü olarak bilhassa o çökmüştü!

Bolşevik komünizmin tarihin en büyük yalanı olduğu söylerken demagoji yapmıyoruz.

SSCB’nin yıkılacağını 1969’da öngörmüş Andrey Amalrik’e “bitiş, gerçek kendini dayattığında başlayacak” dedirten yalan silsilesi öylesine bir hayat ilişkisine dönüşmüştü ki, son Sovyet başbakanı Nikolay Rijkov de“Anılar”ına şu notu düşmek ihtiyacını hissetmişti:

Raporlarda, gazetelerde, radyolarda hep yalan söylüyoruz. Onlarla avunarak yan gelip yatıyoruz. Bunu da aşağıdan yukarıya ve yukarıdan aşağıya doğru yapıyoruz.

Aynı zamanda da birbirimizin göğsüne madalya takıyoruz.

Eh, kutusu boş alnına bir de “tika” nokta isteyen Brejnev’in zaten mareşallik dâhil göğsüne sıra sıra madalya taktırttığı hatırlanırsa, hem “Yalanlar İmparatorluğu”nun niçin tarihe karıştığı, hem de şu sıra çeyrek asrını kutladığımız 1989 Devrimi daha iyi anlaşılır.

[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar