Hadi ULUENGİN
İLİKLERİNE kadar ıslanmıştı ve sağanak yağmurun altında tir tir titriyordu.
Zaten üzerindeki pejmürde entari de ne o yağmuru, ne rutubetli soğuğu önleyebilirdi.
Garip biçimde alacaya çalan sırılsıklam saçları ise ikide bir esmer yüzüne düşüyordu.
Renk bulanıklığının kirden mi, yoksa kınadan mı kaynaklandığını tam kestiremedim.
Dokuz, belki on yaşında bir kız çocuğuydu ve çıplak ayaklarında lastik terlikler vardı.
Fakat yüzünde herhangi bir hüzün, çaresizlik veya acı ifadesi keşfedemedim.
Aksine, fıldır fıldır çevreyi kolaçan eden gözlerinin içi sanki gülüyormuş gibi geldi.
Zahir daha önce hayal bile edemediği bu büyük şehir yakamozuyla büyülenmişti.
***
PAZARTESİYDİ ve biz Talimhane’nin Taksim’e bakan köşesinde nispeten korunaklı kahve terasına oturmuş çay içiyor ve simit yiyorduk.
Suriyeli sığınmacılardan olduğunu anladığım küçük kızı epey bir müddet izledim.
Cüzdanıma baktım, atmış üç lira vardı. İşaretle köşede titreşen çocuğu çağırdım.
Karolin’in lâf söylemesine fırsat bırakmadan da ellilik banknotu avucuna sıkıştırdım.
Ve ânında, nereden çıktığını bir türlü anlayamadığım beş- altı çocuk daha peydahlandı.
Kâh Arapça, kâh Kürtçe kendilerine de vermemi istediler ki, yine işaretle savdım.
***
TABİİ hemen sonra Karolin’in tiradı başladı.
Ne ayranı yok içmeye tahtırevanla gider şaapmaya türü mirasyediliğim; ne Hıristiyan olmadan Hıristiyan merhametiyle kendimi kandırmak naifliğim; ne de şu yaşa gelmeme rağmen hâlâ dünyayı kurtarmak hayalperestliğim kaldı...
Bilhassa da, Suriyeli mülteci çocukların hem ebeveynleri, hem de yarı mafyamsı şebekeler tarafından istismar edilerek örgütlü biçimde dilenciliğe zorlandığını vurguladı.
***
HAKLI! Yerden göğe kadar haklı! Bütün bunları ben de biliyorum.
Son altı ay- bir senedir kentin belli başlı semtlerinde, özellikle de Arap turistlerin yoğun olduğu Talimhane- Taksim/ Tünel güzergâhında kâh maaile, kâh da çocuk avucuyla dilencilik yapan mültecilerin aslında “teşkilatlı” (!) hareket ettiğinden tabii ki haberdarım.
Peki de ne fark eder ki?
Çünkü şayet o çocuklar Bolşeviklerin halkı açlığa mahkûm etmesinden sonra Rusya’yı dolduran ve “besprizornye” denen öksüzler ordusu gibi bugün de İstanbul sokaklarında kol geziyorsa; şayet çöpten topladıkları büfe artıklarını, sandviç kalıntılarını, meyve çürüklerini kaldırım kenarında iştahla yiyorsa; şayet köşedeki küçük kız yağmurun altında sırılsıklam ıslanarak tir tir titriyorsa, dilenciliğin “teşkilatlı”olması veya olmaması yukarıdaki sefaletin insani özünü ve iktisadi derinliğini hiçbir şekilde değiştirmiyor ve değiştiremez!
***
ŞU kesin: Suriyeli mültecilerle Türkiye’de farklı bir lümpen- proletarya daha doğuyor.
Çözüm getirilmezse de gelecekte bir ucu serseri ve hırsız; diğer ucu ise IŞİD, El Kaide yahut benzeri desperados yapılanmalara taraftar ve militan üretecek bir sosyal taban oluşuyor.
Üstelik hercümerç bitince onların geri döneceklerine dair boş hayale kapılmayalım.
Nasıl ki yağmurdan ve soğuktan titremesine rağmen metropol şehrin ışıltısı Taksim’deki küçük kızın gözlerini kamaştırıyordu, bütün durumlarda eski yurda oranla sonsuz defa daha cazibeli olan ülkemiz bundan böyle Suriyeli sığınmacıların da yeni yurduna dönüşecek.
Büyük çoğunluk bir yolunu bulup burada kalacak. Türkiye onların da vatanı olacak.
O hâlde ne yapıp yapıp küçük kızı karnı tok ve sırtı pek okula gönderelim.
Ama tabii ki eğer yine de dilenciliğe zorlayan çıkarsa onu da kodese gönderelim ki, yeni yurttaşlarımıza karşı insani, vicdani ve idari yükümlülüklerimizi yerine getirmiş olalım...
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.02.2016
12.02.2016
6.02.2016
29.01.2016
22.01.2016
18.01.2016
15.01.2016
8.02.2016
1.02.2016
25.12.2015