Hadi ULUENGİN
İLBER Ortaylı Türkleri ve Kürtleri kastederek enfes bir “anti-benzetme” yaptı.
1918’de sona eren ve bir çift başlı monarşi olan Avusturya- Macaristan İmparatorluğu’na atfen “ne biz Avusturyalıyız, ne de arkadaşlar Macar” ifadesini kullandı.
Burada iki temel tespit yan yana duruyor ki, birincisinden başlıyorum:
***
CERMEN kökenli Habsbourg hanedanının yukarıdaki adı alması 1867 yılına uzanır.
1848 Milletler Baharı’ndaki Macar ayaklanmasına rağmen Viyana o an taviz vermedi. Vidayı ancak Prusya karşısındaki 1866 Sadowa hezimetinden sonra gevşetti.
Yenilgi ertesi Budapeşte’ye karşı da geri adım atan emperyal başkent iki ayrı meclis ve yönetimle donanan ama Avusturya’da imparator, Macaristan’da da kral tacını taşıyacak hükümdar vasıtasıyla bütünlüğünü koruyan bir Çift Başlı Monarşi için mutabakat imzaladı.
Teorik egemenlik sınırı da orta boy bir ırmak olan Leitha Suyu kıyısından çizildi.
Buradan itibaren İlber’in “anti-benzetme”sindeki birinci unsura geliyorum…
***
HER ikisinin de şamarı ağır indiği için ilk bakışta sanki Habsbourg ve Osmanlı imparatorlukları arasında bir paralellik varmış gibi gözüyor.
Hattâ hâkim milliyet konumunda oldukları için Türklerin ve Avusturyalıların bu yönde de ortaklık paylaştığı düşünülebilir…
Yanlış! Böyle bir benzerlik yok! Hele hele Macarlarla Kürtler açısından hiç yok!
***
BİR kere Avusturyalılar kendilerinden çok daha büyük bir etnik yekpareliğe, yani bugün Almanya denilen genel kültür ve dil coğrafyasına dâhildiler.
Cermen âlemi birleştirmek fikri Frankfurt’ta olduğu gibi Viyana’da da burjuvazinin ilericilik tasavvurunu belirliyordu. Eh, herhâlde bunun bizdeki ikizi de “Turan” değildi!
Artı, o ağır şamar geleneğine rağmen Tuna monarşisi ve halkları daha 18. asırdan itibaren siyasî, ilmî ve beşerî moderniteyle yine bizimle kıyaslanamaz ölçüde bütünleştiler.
- yüzyıl sonu Viyana’sı da, Budapeşte’si de, Prag’ı da Kıta’ya yakamoz saçıyordu.
Dersaadet ise ancak “Hasta Adam”ın “geri” payitahtı addediliyordu.
Diğer taraftan, doğru, geçmişte Kürtler de Macarlar gibi ayaklandılar. Ama bu isyanlar asla o Macarların 1848 ihtilalindeki gibi liberal ve anti-feodal bir milli karakter yansıtmadı.
Aksine, merkezî otoriteye başkaldırılar daima derebeylik ekseninde gelişti.
Üstelik aynı Macarlar Çift Başlı Monarşi’nin Leitha Suyu ötesindeki diğer ana ögesine dönüşmeden önce de sivil ve yarı-demokratik tecrübe ve organizmalarla haşır neşir olmuşlardı.
Ve tabii, batısı bile sözkonusu değilken Dicle’nin doğusu böyle bir şeyi hiç yaşamadı.
Dolayısıyla, Ortaylı’nın dediği gibi “ne biz Avusturyalıyız, ne de arkadaşlar Macar” ki, bir de bu “anti-benzetme”nin öteki boyutuna, yani insanî dokusuna değinmek gerekiyor.
***
İKİ Orta Avrupa ulusundan bahsediyoruz. Hattâ aynı imparatorluğa dâhil oldukları için onlara bir de dün evlenip bugün boşanan Çekleri ve Slovakları da ekleyebiliriz.
Şimdi eğri oturalım doğru konuşalım… Kendimizi ve ötekini dobra dobra tarif edelim.
Şöyle ki, Türk ve Kürt “asabiyetleri” yukarıdaki kavimlerden sonsuz farklı olduğu; artı, sarp ve kaprisli coğrafyamız Tuna havzası gibi düz ve mutedil bir ovaya tekabül etmediği için bizlerin “çift başlı” evlenmesi de, dostane boşanması da oradaki emsallerle benzeşemez.
Olsa olsa nikâh tazeleyebiliriz! Maazallah boşanma gündeme gelirse de, birbirimizi değil Avusturya’yla Macaristan’ı ayırmış orta boy bir Leitha Suyu’nda, herhangi bir kuru ve kıraç derenin bir kaşık suyunda boğmak için karşılıklı olarak gırtlağa sarılırız.
Ne bizler Avusturyalıyız, ne arkadaşlar Macar, ne de o Leitha Suyu Dicle- Fırat hattı.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.02.2016
12.02.2016
6.02.2016
29.01.2016
22.01.2016
18.01.2016
15.01.2016
8.02.2016
1.02.2016
25.12.2015