Hadi ULUENGİN

Twitter hesabı
13.06.2012
2746

 EĞER Pelin Cengiz söylemeseydi haberim olmayacaktı. Veya çok sonra olacaktı.


Geçen cumartesi akşamı hep beraber yemek yiyoruz ki Pelin lâf arasında ‘twitter’ hesabını niyeTaraf’a geçmeden önce açmamıştın” diye sordu. Haydaaa!

BIRAKIN hesabı mesabı, ben sözkonusu “sosyal medyanın” ancak adını duydum.

Ötekisiyle, yani yine ismini bilip cismini bilmediğim “facebook”la da alakam olmadı.

Oysa Cengiz Aktar cep telefonunu tıkladı ve internetten aşırma fotoğraflarımla her ikisinde de site sahibi olduğumu gösterdi. Birileri benim kimliğimi çalarak kendini “ben” kılmış.

Üstelik bana mesaj gönderiliyormuş da bendeniz de bunlara cevap yetiştiriyormuşum.

Pes! Bu nasıl bir cüretkârlıktır? Bu nasıl bir kişilik travmasıdır? Afalladım.

Afalladım fakat aynı zamanda da şu meşum ve şu melun post-modern zamanların sanal âlemine daha baştan beri ihtiyatlı yaklaşmakta ne denli haklı olduğuma tekrar inandım.

EVET, ister demode, ister muhafazakâr, ister gerici damgasını yiyeyim hiç umurumda değil, ben yukarıdaki soyut ve muğlak iletişim sistemine hep şüpheyle baktım ve bakıyorum.

Onunla kendim arasına mesafe koymayı da mantıkî ve ahlakî bir tedbir addediyorum.

Mantıkî, çünkü kısmi eleştirelliğime rağmen yine de özünde modernitenin insanıyım.

Ancak rasyonel zihin mekanizmaları ve somut platformlar ekseninde düşünebilirim.

Hâlbuki doğası gereği sanal âlemi ultra hür bir denetimsizlik ve süper insiyakî bir kendiliğindencilik belirliyor. Şeylerin kalıcılığı da büyük ölçüde dumura uğruyor.

Meritokrasi denen ve uzun sınamalar ertesinde oluşan liyakat skalası sıfıra iniyor.

Üstelik bu serbesti çoğunluk tarafından özgürleşme tezahürü olarak algılanıyor.

Oysa yeni bilişim teknolojileri tecrübeyle ispatlanmamış hipotezler; hayal dünyasında üretilmiş komplo teorileri veya şantaj niyetiyle piyasa sürülmüş “deliller” (!) için de insanlığın bugüne dek sahip olmadığı ölçüde geniş ve kitlesel bir forum sunuyor.

Başka bir deyişle söylersek, son tahlilde bu teknolojileri üretmiş olan rasyonel mantık kendi ayağına ateş ederek gayr-ı mantıkiliğin değirmenine su taşımış oluyor.

ÖTE yandan aynı sanal âlemle mesafe korumayı etik bir tavır olarak da görüyorum.

Çünkü sözkonusu iletişim sistemi tekrar insanlık tarihinde hiç olmadığı ölçüde birey hürriyetine tecavüz ediyor. Mahremle aleni, kişiselle kamusal arasındaki çizgiyi yok kılıyor.

Anonimlik arkasına saklanmak ve yaptırım kaygısı taşımamak imkânını veren ortam, başta zikrettiğim kendi örneğimdeki gibi kimlik gaspını ve kaymasını da zirveye çıkartıyor.

Genç kız “chat” yaparken kendini Nathalie Wood, delikanlı da James Dean gibi tarif ediyor. Dandik firma dev şirket profiliyle internet avanağı tavlıyor. Sahtekârlık sıradanlaşıyor.

Üstelik illâ cinselliği kapsamayan ve hayatın her bağlamda gösterilmemesi gerekeni tanımlayan pornografi de sıradanlık kazanıyor. Hem röntgenci, hem teşhirci açıdan kazanıyor.

Küçük çocuklar vücutlarındaki dövmeyi, manyak nekrofiller tabuttaki kadavrayı yahut tatminsiz çiftler yataklarındaki manzarayı sunarak yeni tür bir arz - talep ilişkisi yaratıyorlar.

Evet evet, şu meşum post-modern zamanların sebebi ve sonucu olan sanal âlem post-gerçekçi değerleri, imajları ve efsaneleri de gayr-ı ahlâki bir tapınmaya dönüştürüyor.

YOĞUM! Kendi hesabıma yoğum! Öyle teknoloji düşmanlığından falan da değil!

Bütün bunların insanlığı yine yeni tür ve yine şimdiye kadar hiç tanımadığımız ve hiç tanışmadığımız cinsten bir totalitarizme götürebileceği endişesini taşıdığım için yoğum.

Ensemde bir değil sonsuz sayıda Büyük Birader’in nefesini hissettiğim için yoğum.

Dolayısıyla “twitter”da yoğum, “facebook”ta yoğum ve bir tek burada varım! 

DÜZELTME: 6 haziran tarihli yazımda “ukte” yerine “uhde” yazdığım için özür dilerim.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar