Hakan AKSAY
Benim Bakırköy’de yaşadığım yıllarda, semtin adı sık sık “akıl hastanesi”ni getirirdi akıllara.
“Demek Bakırköy’de yaşıyorsun” derlerdi bize bıyık altından gülerek.
Sözlerinde veya tavırlarında çılgınlık ifadesi gördükleri kişilere “Seni Bakırköy’e göndermeli” diye takılırlardı.
Bazen de “Seni Mazhar Osman’a göndermeli” diye.
Kimdi bu Mazhar Osman?
Kimine göre “deli”, kimine göre “deli doktoru”...
Bir arkadaşım “Tımarhanede onun bir heykeli varmış galiba”, demişti, “düşünceli bir heykelmiş”...
Mazhar Osman (1884-1951), Türkiye'de ilk modern ruh sağlığı hastanesini kuran ünlü ruh ve sinir hastalıkları uzmanıydı.
Bakırköy'de terk edilmiş durumdaki Reşadiye Kışlası, Atatürk’ün de onayı ile 1924’te kendisine verilmiş, üç yıl sonra o arsada onun yıllarca başhekimlik görevinde bulunacağı Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi (halk arasındaki deyişiyle, “Mazhar Osman Hastanesi”) açılmıştı.
* * *
1953 yılında, dönemin hastane başhekimi Fahri Celal Göktulga bir dergide “düşünen adam heykeli”ni gördü ve çok beğendi.
Aklına “çılgınca bir fikir” geldi.
Yardımcılarına sordu:
“Bizim Kemal Bey (Kemal Künmat) heykeltraştı, değil mi?”
“Evet, efendim...”
“Bize böyle bir heykel yapamaz mı acaba?”
“Neticede hastanemizde yatan bir akıl hastası, efendim. Hem güzel sanatlar mezunu falan da değil. Ondan nasıl böyle bir şey isteriz?”
İstediler ve Kemal Bey de kabul etti.
Bakırköy’deki taş ocaklarının birinden çıkartılan devasa kaya, askerî birliklerin de yardımıyla bugünkü heykelin durduğu yere getirildi.
Kemal Bey uzun süre çalıştıktan sonra heykeli yaptı.
Daha doğrusu büyük bölümünü yaptı.
Sıra heykelin kolunu yapmaya gelmişti. Kimine göre Kemal Bey “emeğinin karşılığını alamadığı için” kızdı ve bıraktı, kimine göre taburcu oldu ve bir daha dönmedi.
“Düşünen kolsuz adam” uzun süre tamamlanmayı bekledi.
Aylar sonra, yine hastanede tedavi olan bir başka hasta, Yüzbaşı Mehmet Pişdar eksik kalan kolu yaptı ve heykel tamamlandı.
* * *
“Düşünen adam”, Fransız heykeltraş Auguste Rodin’in en önemli eserlerinden biriydi. Ve belki de dünyada en fazla kopyası yapılan heykeldi.
İyi güzel de, bizim akıl ve ruh sağlığı hastanesi için neden özellikle bu heykel seçilmişti?
Kim bilir...
Belki de gerekçe, o dönemin hastane yöneticilerinden biri olan Faruk Bayülkem’e mal edilen bir şakacı cümlede gizliydi:
“Hastane dışındakilerin durumu içerdekilerden daha kötü; bu heykel, onların durumu ne olacak diye düşünüyor.”
Ne olursa olsun, sonunda bu heykelle “düşünmek” veya “fazla düşünmek” ile “delilik” ya da “kafayı bozmak” arasında hafızalara sımsıkı kazınacak bir bağlantı kurulmuş oluyordu.
Bir ara bilimsel-teknik buluşları özendirmesi gereken bir devlet büyüğümüzün “icat çıkarmayın başımıza” demesi gibi...
* * *
Memleket yangın yeri. Suriye’de savaştayız. İçerde kan ve terör cirit atıyor. Ekonomi tepetaklak. Farklı siyasi görüşlerden insanlar birbirlerini boğazlamak istiyor.
Bu şartlarda Anayasa jet hızıyla değiştirilmeye çalışılıyor ve belki de son demlerini yaşayan Meclis’te kavga gürültüden geçilmiyor. Kavgaya karışmayanların bir bölümü de kenarda kikirdiyor.
Burnu kırılanlardan bacağı ısırılanlara kadar bir sürü “anormal haber” siyasi gündemimizi işgal ediyor. Neyin oylandığı ve nasıl bir rejime geçildiği üzerine bilgi sahibi olanlar epeyce az.
Toplumun çoğunluğu, kavga gürültüyle oyalanarak (hatta bazen bundan zevk alarak) yarınını feda etmeye dünden hazır.
Birileri yokuş aşağı giden kamyonun gaz pedalına sonuna kadar basıyor. Milyonlarca insan bunu ya alkışlıyor ya da sadece seyretmekle yetiniyor.
“Düşünen insan” pek yok gibi. Belki de düşünenler, daha çok “hastanenin içinde” kalmış durumda. Ve galiba gerçekten de “dışardakilerin durumu içerdekilerden daha kötü”...
* * *

Meclis arbedelerini izlerken yüz ifadelerine, tavırlara, seslere dikkat ediyorum. “Bu insanlar nasıl bu hale geldi” diye iç çekerek...
Mesela, Anayasa görüşmelerinde “gizli oyunu açık eden” Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın, kendisini “Suç işliyorsun” diye eleştiren CHP’lilere bağırırken nasıl bir “cırtlak ses” çıkardığı ilgimi çekiyor. Oysa sakin bir insana benzerdi. Ne var ki “koskoca bir bakan” olması duygusuyla yüklenince, karşılaştığı “incitici tavır” (!) onu nasıl da değiştiriverdi!..
Söylediklerinin içeriği de ayrı bir mesele tabii:
“Hadi lan! Suç işliyorum... Seni ne ilgilendirir, sana mı soracağım lan?..”
Aslında galiba bundan sonra her aşamada bizi bekleyen hayatı gösteren bir model tablo Meclis’teki: Kavga, çoğunluk gücüyle abanma, “kanırtma”, sorunları toplumla paylaşmadan bir çırpıda halletme, en ufak bir muhalif çıkışı da “Sana ne lan!” diye bastırma...
Her neyse. Bütün bunların analizini ciddi ciddi yapmaya çalışmak bazen nafile görünüyor. Bu tür yorumları artık baştan sona okuyamıyorum.
Ama mizahi yaklaşımları, anekdotları, özellikle de karikatürleri kaçırmamaya çalışıyorum. Şu dönemde bana en büyük enerjiyi veren şey onlar.
En çok beğendiğim karikatürler arasında “hunililer” var.
Yiğit Özgür’ün kaleminden çıkan “deliler”in abartılı öykülerine önceden gülüp geçerdim. Şimdi de gülüyorum, ama kolayca geçemiyorum. Toplumca nerede durduğumuzu artık pek de abartılı sayılamayacak biçimde ortaya koyuyor bu karikatürler.
Belki de ihtiyacımız olan bu: Huniler!..
Kendimizi ciddi, akıllı, normal insanlarmış gibi görmekten tümüyle vazgeçmemiz gereken aşamaya geldik sanırım.
Onun için devlet yöneticilerinden isteğim, yeni Anayasa henüz kabul edilmeden bize 80 milyon adet huni hazırlayıp dağıtmaları!..
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
17.07.2025
26.06.2025
22.06.2025
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025