Hasan CEMAL
Diplomaside dört büyük imparatorluk geleneğinden söz edilir. İngiliz, Fransız, Rus gelenekleriyle birlikte ‘Osmanlı-Türk diplomasi geleneği’dir bunlar. Cumhuriyet, imparatorluğu yıkmıştır ama Hariciye’ye dokunmamıştır, neredeyse olduğu gibi devralmıştır Osmanlı’dan.
Hükümetin bir gece yarısı ‘torba kanun’la yapıverdiği baskın düzenlemeyle Dışişleri’nin kurumlaşması büyük bir darbe yemiş durumda. Dışarıdan atanan büyükelçiler artık merkeze döndüklerinde genel müdür, müsteşar yardımcısı ve müsteşar da olabilecekler.
Bir günde diplomat, bir günde büyükelçi olunmaz. Herkes doktor, herkes yargıç, herkes savcı, herkes subay olabiliyor mu? Emekli bir diplomat soruyor: "Bakalım, kendi başarılı Dışişleri Bakanlığı döneminde Dışişleri’ne güvenerek çalışmış Cumhurbaşkanı Gül şimdi ne yapacak..."
Dışişleri Bakanlığı’yla ilgili son talihsiz gelişmeler, Tayyip Erdoğan’ın sadece ‘monşer kompleksi’nden değil, özellikle son zamanlarda kendisine musallat olan tavizsiz-uzlaşmasız siyaset anlayışının da bir başka ürünüdür; ‘uzlaşma’yı bir zaaf olarak gören bir haleti ruhiyenin eseridir.
Tayyip Erdoğan’ın monşer kompleksi, öyle anlaşılıyor ki, Dışişleri Bakanlığı’nı gittikçe daha çok etki alanı içine alacak ve Dışişleri’nin gerçekten kurumlaşmış, ‘liyakat’e dayanan yapısını sulandıracak, vasatlaştıracak...
Yazık.
Dışişleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin en kurumlaşmış bakanlığıdır. Disipliniyle, adabıyla, hafızasıyla, dosyasıyla, yani gelenekleriyle bir ‘imparatorluk mirası’dır.
Cumhuriyet, imparatorluğu yıkmıştır ama Hariciye’ye dokunmamıştır, neredeyse olduğu gibi devralmıştır Osmanlı’dan.
Diplomaside dört büyük imparatorluk geleneğinden söz edilir. İngiliz, Fransız, Rus gelenekleriyle birlikte ‘Osmanlı-Türk diplomasi geleneği’dir bunlar.
İmparatorluk coğrafyasında Birinci Dünya Savaşı sonrası kaç devlet kurulduğu göz önünde tutulursa, Osmanlı-Türk diplomasi geleneğinin zenginlik kaynakları daha iyi anlaşılabilir. Türkiye’nin Osmanlı’dan devraldığıtarih ve coğrafyası da bu ülkede diplomasinin ve geleneğinin ne kadar önemli olduğunun altını kalın olarak çizer.
Bu tarih ve coğrafyadan kaynaklanan hassas, netameli, bazen de bıçak sırtındaki dengeleri korumak ve kollamak hiç de kolay olmamıştır.
1960’lı ve '70'li yılların başarılı Dışişleri bakanlarından Adalet Partili İhsan Sabri Çağlayangil, diplomasiyi sınai-i nefise diye, yani güzel sanatlar olarak tarif eder.
Bir günde diplomat olunmaz
Diplomasi okuldan çok mesleğin kendi içinde öğrenilir. Diplomatlık bir bakıma çıraklık gibidir. Elbette tahsili vardır ama neredeyse bütün incelikleri kariyerin kendi içinde yıllar geçtikçe öğrenilir. Ustalık ancak zamanla kazanılabilir, hizmet içi eğitimle tam kıvama varılabilir diplomatlıkta. Bakanlığa girişten itibaren özel sınav sistemleri vardır.
Bir başka deyişle:
Bir günde diplomat olunmaz, bir günde büyükelçi olunmaz.
Ayrıca, herkes doktor olabiliyor mu?
Herkes yargıç, savcı olabiliyor mu?
Herkes asker, subay olabiliyor mu?
Bu mesleklere sahip olabilmenin uzun ve zahmetli bir yolu vardır, öğrenim ve eğitimden geçen...
Başka türlü kurumlaşma olmaz.
Bir ülkede kurumlaşma olmadan da doğru dürüst demokrasi olmaz. Kurumlaşma çıtasını yükseltemeyen ülkelerin demokrasi çıtası hep alçaklarda kalmıştır.
Türkiye’nin yetiştirdiği önde gelen diplomatlardan emekli bir büyükelçiyle dün sohbet ederken şöyle dedi:
“Bir ülkede kurumlaşma az, kanunlar çoksa, bil ki, demokrasiye uzak bir ülkedir o. Bizim ülkemizin de kurumlaşma halkası zayıftır. Bu açıdan Türkiye’nin nadir, belki de tek kurumlaşmış bakanlığı Dışişleri’dir. Şimdi bu da ne yazık ki sulandırılıyor. AK Partihükümetinin bir gece yarısı, ‘torba kanun’la yapıverdiği baskın düzenlemeyle Dışişleri’nin kurumlaşması büyük bir darbe yemiş durumda... Vahimdir bu gelişme... Bakalım, kendi başarılı Dışişleri Bakanlığı döneminde Dışişleri’ne güvenerek çalışmış Cumhurbaşkanı Gül şimdi ne yapacak, gerçekten merak ediyorum.”
Torba kanunla vahim düzenleme
AK Parti hükümetinin bir gece yarısı baskınıyla, anlaşılan daha önce verdiği sözü de unutarak, tam Meclis tatile girerken yaptığı ne mi? Konunun inceliklerini bir yana bırakarak neyin ne olduğu şöyle özetlenebilir:
Dışişleri Bakanlığı’nda, dışarıdan atanan büyükelçiler artık merkeze döndüklerinde genel müdür, müsteşar yardımcısı ve müsteşar da olabilecekler.
Hükümet bunun yolunu açtı.
Böylece, Dışişleri Bakanlığı’nda ‘istisnai memuriyet’in kapsamı genişletilmiş oluyor.
Hükümet, daha önce bu kapsamı daha da geniş tutan bir yasal düzenleme getirmek istemişti. Dışarıdan Dışişleri’ne yalnız büyükelçi değil, her kademede çalışacak meslek memuru atanmasını da öngören bir çalışma yapılmıştı Başbakanlık’ta...
Ama bu çalışma, Dışişleri Bakanlığı bünyesi içinde büyük ve haklı tepkilere yol açtı. Dışişleri Bakanı Davutoğlu da huzursuz oldu bu durumdan. Cumhurbaşkanı Gül nezdinde de bazı girişimler yapıldı.
Ama sonunda, bir gece yarısı baskınıyla, tepkiye yol açan kapsam daraltıldı ve sadece ‘dışarıdan büyükelçiler’in merkeze döndüklerinde, eskisinden farklı olarak genel müdür ve üzerindeki görevlere, yani müsteşar ve yardımcılıklarına atabilecekleri yasalaştırıldı.
Dışişleri bünyesinde haklı bir tepki dalgasına yol açan, büyük huzursuzluk yaratan durumun özeti böyle.
Dışardan atamalar genellikle askeri dönemlerde yapıldı
Geçmişi hatırlamakta yarar var.
Dışişleri’nde dışarıdan büyükelçiler, genellikle askeri yönetim dönemlerinde ve sonrasında atanmıştır. Böyle bir uygulama eskiden beri vardır.
27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül darbeleriyle bazı asker kişiler büyükelçi olarak değişik merkezlerde görev yapmışlardı. Bu arada, bazı özel uzmanlık isteyen merkezlere de tek tük sivil kişiler büyükelçi olarak atanmışlardı.
Ama bu konuda hemen her zaman bir ölçü, bir seviye tutturulmaya çalışıldı. AK Parti’nin başlangıç döneminde de buna özen gösterildi.
Ama son birkaç yıldır kantarın topuzu kaçmaya başladı. Dışarıdan siyasi atamalarla yapılan büyükelçi sayısı 17’ye yükselmiş durumda. Bunun çoğalacağına ilişkin belirtiler de suyun yüzüne vurmaya başladı.
Ve şimdi AK Parti iktidarı bir adım daha atarak, dışarıdan tayin edilen büyükelçilerin Ankara’ya döndüklerinde genel müdür, müsteşar yardımcısı ve müsteşar olabilmelerinin de yolunu açtı, demin belirttiğim gece yarısı baskını ile...
Evet, vahim bir durum!
'Monşer' küçümsemesi büyük bir haksızlık
Sözü daha fazla uzatmak istemiyorum.
Diplomatlık dünyanın her yerinde ‘liyakat’a dayanan, geleneği, adabı, disiplini olan, ciddi bir meslek içi eğitim ve deneyim birikimi gerektiren bir meslektir.
Türkiye’de bugüne kadar bütün iktidarlar, Hariciye’ye, Dışışleri’ne özen, dikkat ve tolerans göstermişlerdir. Menderes zamanında da, Demirel zamanında da, Ecevit zamanında da, Özal zamanında da, bazı tek tük istisnalar dışında genellikle böyle olmuştur.
Diplomatlarımızı monşerler diye küçümsemeye kalkışmak büyük bir haksızlıktır. Dışişleri Bakanlığı’nın ta Osmanlı’dan gelen kurumlaşmış yapısına darbe vurmak, ‘liyakat’e dayanan kurumlaştırmasını sulandırmak büyük bir yanlıştır.
Evet, bu sadece Tayyip Erdoğan’ın ‘monşer kompleksi’nden değil, özellikle son zamanlarda kendisine musallat olan tavizsiz-uzlaşmasız siyaset anlayışının da bir başka ürünüdür; ‘uzlaşma’yı bir zaaf olarak gören bir haleti ruhiyenin eseridir.
Twitter: @HSNCML
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024