Hasan CEMAL
Tehlike çanları: Erdoğan, pazar gecesi televizyonda Nuray Mert’le ilgili olarak konuşurken “Özgürlüğün de bir sınırı vardır” dedi.
Özgürlüğün sınırı... Hassas bir meseledir. Nereden çekilecek bu sınır? Kim, nasıl çekecek?
Hele bu mesele siyasetçilere, başbakanlara kalırsa daha hassas, daha netameli bir hal alır.
Ne zamanki bir iktidar sahibi, “Özgürlüğün de bir sınırı vardır” diye konuşmaya başlarsa ben huylanırım.
Ne zamanki bir başbakan, “Özgürlükler sınırsız değildir” demeye başlarsa, gıcık kapar rahatsız olurum.
Kötü anılar canlanır.
Darbe dönemlerini hatırlarım.
Hep özgürlüklerin günah keçisi ilan edildiği, öncelikle özgürlüklerin tırpanlanarak eleştirinin susturulduğu o devirler bir korku filmi gibi gözümün önünden geçer gider.
Pazar gecesi Kanal D’de Mehmet Ali Birand’ın sorularını yanıtlarken Başbakan Erdoğan öyle dedi:
“Özgürlükler sınırsız değildir!”
Nuray Mert’le ilgili söyledi bunu.
Nuray Mert sivri dillidir.
Düşündüğünü evirip çevirmeden zank diye söyler ve yazar. Ben de o sivri dilden ara sıra nasibimi almışımdır.
Aynı düşünmek zorunda değiliz.
Nuray Mert’le Tayyip Erdoğan da farklı bakabilir politikanın hallerine. İkisi birbirine ters düşebilir.
Son zamanlarda düşüyorlar da.
Olabilir.
Ama burada, Başbakanlık koltuğunda oturan siyasetçi eğer üslubuna ince ayar yapamazsa...
Gözdağı veren, hatta tehdide varan bir üslupla yazarın üstüne giderse...
Bununla da yetinmez, bir de şöyle derse:
“Özgürlükler sınırsız değildir.”
İşte zurnanın zırt dediği yer burasıdır. Bir iktidar sahibinin, bir başbakanın iki dudağının arasından bu söz çıktı mı, bize de dur bakalım demek düşer.
Kaygılanırız.
Çünkü bu söz masum değildir.
Siyasal iktidar canibinden özgürlüklerin sınırsız olmadığına dair sözler işitilmeye başlandığı vakit, demokrasi konusunda tehlike çanları çalıyor demektir.
Abartıyor muyum?
Hayır, tecrübeyle sabittir bu.
Çok yaşadık bunları...
Yalnız bizde değil, bütün demokrasilerde yaşandı.
Bir noktayı bir kez daha belirtmek isterim. 2007 seçim döneminin Erdoğan’ıyla 2011’in Erdoğan’ı arasında ciddi farklar dikkati çekiyor.
Demokrasi, özgürlük, kimlik ve Kürt sorunu, asker ve siyaset konularında daha muhafazakârlaşmış, yer yer daha gerilemiş bir Erdoğan var 2011’in seçim sahnesinde.
Evet öyle.
Demokrasiyi ileriye götürmek konusunda çok fazla yutkunan...
Özgürlükleri sınırlamayı kafasına takan...
Kılıçdaroğlu’nun Aleviliğini bile seçim malzemesi yapabilen...
Kürt meselesinin ince ayar gerektiren konularına kaçamak yaklaşan...
Askerle siyaset ilişkisine taşlar yerli yerine oturdu gözüyle bakabilen, hatta -pazar gecesi Mehmet Ali Birand’a dediği gibi- Genelkurmay’ın Savunma Bakanlığı’na bağlanmasını bile artık zamansız bulmaya başlayan...
Ya da örneğin önceki seçimlerde kendisini desteklemiş olan ciddi The Economist dergisi, bu kez Kılıçdaroğlu CHP’sini işaret edince hiç yakışık almayan, olmadık tepkiler gösterebilen...
Bugün bütün bunları düşünen bir Erdoğan’ın 2007’nin Erdoğan’ı olmadığı açıktır.
Yarın ne olacak?
12 Haziran sonrası değişir mi?
Bilemiyorum.
Ama benim bugün için çektiğim ve beni ne yazık ki fazla heyecanlandırmayan fotoğraf budur.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024