İhsan YILMAZ
Orlando katliamı ve fıkıh sorunumuz
		
	
						14.06.2016  
					
					
					
						
						1735
					
					
				
	 ABD’de Müslüman kimlikli bir ruh hastasının 50 kişiyi cinsel tercihlerinden dolayı öldürmesi üzerine, “Müslüman dünyasının fıkıh sorunu var” ifademi tekrar etmek istiyorum. Elbette, bu tipe, fıkhın bu katliamın fetvasını verdiğini söylemiyorum. Olayın pek çok başka boyutu da vardır. Ancak, 50 masumu katleden zalime karşı “Bu vahşeti benim adıma yapma, benim dinim adıma yapma” diyerek ayağa fırlaması gereken Müslüman dünyası, İslam uleması, Diyanet teşkilatı, ilahiyat fakülteleri ne yapıyor? Neden hâlâ sessizler? Bunun, pek çok faktör yanında fıkha bakan yönünün de olduğunu düşünüyorum.
	
	
	 Öldürülen insanların homoseksüel oldukları için dünyevi cezalar çekmesini gerektiğini ileri süren bir fıkıh anlayışı devam ediyor. Sadece Ebû Hanife: "Bunlar azarlanır, levmedilir fakat hadd uygulanmaz" derken, diğer  mezhepler yapan kişinin durumuna göre sopa ile dövmek, sürmek ya da öldürmek şeklinde cezaları şart koşuyorlar. “Bunlar, İslam devleti olunca, devletin yapacağı şeyler, kişiler ceza veremez” diyecek olanlarınız çıkabilir. Sorum şu olur: Gerçekten bunları yapacak bir İslam devleti mi hayal ediyorsunuz? Bir de şunu derim, siz her ne kadar kişi ceza veremez deseniz de görüldüğü üzere, birisi bu cezayı verince, büyük çoğunluk da bu fetvalardan dolayı vahşeti sıradan bir hadise gibi seyrediyor. En azından, psikolojik sorunlu olduğunu düşündüğünüz (dünya böyle görmek zorunda değil) insanlara şefkatle “hasta” diye acımanız gerekmez mi; hasta diye öldürülür mü?
	
	
	
	 İlmihal kitaplarında ya da internette namaz kılmayanın hükmüne bakınca şunları bulacaksınız:  Şafii ve Malikilere göre tembellikten dolayı namaz kılmayan tevbeye çağrılır, tevbe edip namaz kılmazsa hadden öldürülür. Hanbelilere göre, namaz kılmayan kafirdir ve bundan dolayı öldürülür. Bu konuda da diğerlerine göre en az rahatsız edici fetvayı aklı kullanmayı teşvik edip kuru ezberciliğe ve nakilciliğe karşı çıktığı için zamanında türlü hakaretlere ve iftiralara uğrayan İmam-ı Azam Ebu Hanife vermiş: Uyarılarak tövbeye çağrılır, kötü örnek olmaması için toplumdan tecrid edilir ve te'dib amacıyla dövülür.
	
	
	
	 Maksadım anakronist bir şekilde bugünün aklı ve mantığı ile bakıp da geçmiştekileri karalamak değil. Ancak şunu sormak hakkımız: Yıl olmuş 2016, bu miadı dolmuş fetvalar hâlâ fıkıh kitaplarımızda, zihinlerimizde ve bilinçaltlarımızda ne arıyor? Şunu sormazlar mı “fırsatı bulup, gücü ele geçirince, kendinize göre bir İslam devleti kurunca, insanlığa bunları mi teklif edeceksiniz?” Ayrıca bu tedbirler insanları münafıklaştırıcı zorlamalar değil mi? Bu fetvalar, içtihada yani kişisel yoruma dayalı yaklaşımlar. Bu zamana asla hitap etmeyen görüşler. Dayandıkları temeller de zayıf. Bu görüşlerde siyaset hakim. Yani, siyasi görüşler, itikadileşmiş ve fıkıhlaşmış.
	
	
	
	 Bu durumda olması gereken, fıkhı oluşum zamanlarının siyasi etkilerinden kurtarmak ve Kur’an ve sünnetin temel prensiplerine ve ruhuna uygun olarak insanı, aklı, hürriyetleri ve adaleti merkeze alarak baştan sona bu zamana göre tekrar yorumlamak. Elbette her önüne gelenin mikro-müçtehit takılarak yapacağı bir iş değildir bu. Zira, El-Kaideciler de geleneği by-pass edip kendi korkunç radikal fikirlerini fıkha projekte ediyorlar. Ancak, Hz. Ömer kadar, İmam-ı Azam kadar takva ile ve cesur davranacak, içinde psikoloğun da sosyal ve pozitif bilimlerin farklı dallarından alimlerin de olduğu içtihat heyetlerinin bir an önce çalışmaya başlayıp ilmihal kitaplarını (ve Kur’an meallerini) “ulema nakliyat”ın elinden kurtarması lazım.
	 
	 Müslüman dünyası şu anda kritik eşikte. Tüm dünyanın gözleri de üzerimizde. Sorunlarımızı es geçerek ve müphemlikten yararlanarak var olmaya devam edemeyiz. Batılıların zulümlerini ve ecdadımızın iyi yönlerini hamdele salvele gibi sabah akşam tekrar edelim ama bunun sorunlarımızı çözmeye yetmeyeceğini de bilelim. Somut sorunlara, aklın önündeki blokajları kaldırarak somut cevaplara aramaya bir an önce başlamak gerekiyor. 
Yazarlar
- 
			
			Bahadır ÖZGÜRSavcı ‘İngiliz casusu’ olmakla suçluyor! Yöneticisi olduğu şirkete siber güvenlik ihalesi verildi 30.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Fehmi KORUHakem ile hakim adaletli davranmazsa… 30.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Ahmet TAŞGETİRENDağdakilerin siyasete girmesi 30.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			İbrahim KahveciHaram paranın faizi helal midir? 30.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Ali BAYRAMOĞLUKürt çözümüne neden olumlu bakmalı? 30.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Mensur AkgünTürkiye üstündeki baskı artar mı? 29.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Taha AkyolCumhuriyetin evrimi 29.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Mümtazer TÜRKÖNESiyasî casusluk suçu 29.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Fırsata Sahip Çıkalım... 29.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Yıldıray OĞURMami, IKE ve Hüseyin-1 29.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Akif BEKİİmamoğlu'na casusluk tutuklamasının akla getirdikleri 28.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
- 
			
			Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.07.2016
8.02.2016
7.02.2016
3.02.2016
26.06.2016
22.06.2016
18.06.2016
16.06.2016
14.06.2016
12.06.2016