İlhami IŞIK
Seçimin üzerinden 2 ay geçmesine rağmen iktidar kanadından “mesaj aldık” açıklamalarından başka somut ve elle tutulur bir adım atılmış değil.
Kulis bilgileri ve fısıltılı seslenişler dışında ne tür bir mesaj aldığına dair analizler yapmak böylesi bir durumda pek mümkün görünmüyor.
Bütün gözler Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çevrildiği için her şey kapalı bir kutu gibi duruyor.
Bu uzun yıllardır böyle sürüp gitti ve öyle de devam edecek gibi görünüyor.
Ama, evet aması var.
Hiçbir şey geçmişte yaşananlar gibi sürmüyor artık ve her ne kadar her şey Erdoğan’ın hangi hamleyi yapacağına göre şekillenmiş ise de durum artık tek başına Erdoğan’ın oynadığı satranç oyunu olmaktan çıkmış vaziyette.
Ağır ekonomik koşulların ilk defa bir seçim sürecine direkt etki etmesi ve hele ki AK Parti gibi bir partinin ekonomik refah üzerinden toplumu yıllarca dizayn etmesi düşünüldüğünde oyun kurucu ve oyun bozucu aktörlerin sayısının çoğalması hiç de garipsenecek bir durum olmasa gerek.
Evet doğrudur.
Erdoğan her zaman bir oyun planını devreye sokmuştur ve bundan da başarılı çıkmıştır.
Fakat bu dönem hemen hemen bütün oyun planlarının tükendiği bir dönem olduğu için Erdoğan’ın işi hiç kolay olmayacak gibi.
Uzun yıllar olduğu gibi uluslararası konjonktür ile bölgesel konjonktürün Erdoğan’ın lehine işlemesi ve muhalefetin bir türlü topluma güven vermemesi sonucu oyun kurma kabiliyetini konuşturan bir Erdoğan yok artık.
Ne böyle bir uluslararası veya bölgesel konjonktür ne de muhalefetin toptan yetersizliği bugün için geçerli.
Türkiye’nin 2018 yılından bu yana yavaş yavaş kaybettiği oyun kurma inisiyatifi ile bölgede İran’ın özelikle de Irak üzerinden Kürtler ile girdiği stratejik ilişkinin boyutu düşünüldüğünde ve bunun üzerine ekonomik krizin bütün toplumsal kesimleri derinden etkilenmesini de eklediğimiz zaman ortaya çıkan tabloya bakınca, iktidarın “mesajı aldık” gibi dün için bir anlam ifade eden ama bugün için anlamını yitiren bir sözden çok daha fazlasına ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Burada uzun bir parantez açmak gerekiyor
Bildiğiniz gibi “Ey Mısır”, “Ey BAE”, “Ey Suudi Arabistan”, “Ey İsrail” ile devam eden hesap sorma söylemlerinin yerini, bu saydığımız ülkelerin tümüyle barışma isteğinin Erdoğan’dan gelmesi aldı. Son saydığımız İsrail’le ilgili ise, Gazze nedeniyle girişilen gerginliğin yönetilememesi, bırakın yönetememeyi İsrail’le ekonomik ilişkinin ısrarla inkar edilip sonradan kabul edilmesi her şeyin üzerine tuz biber sürdü.
Bu, yıllarca hesap soran görüntüsü veren ve bunu iç politikada muhteşem derecede kullanan iktidar için kendi kitlesini bile artık ikna etme kabiliyetini kaybettiğini gösterdi.
Mevcut iktidarı, bölgesel düzlemde girmiş olduğu stratejik ve taktik adımların tümünden geri adım atması, düşündüğümüzden çok daha fazla olumsuz etkiledi.
Moral üstünlüğünü kaybeden ve artık bu argümanları iç politikada kullanamayan bir iktidar ile karşı karşıyayız artık.
Sadece bu da değil. Güney Kürdistan yönetiminin ilk defa İran ile girmiş olduğu stratejik işbirliği de iktidarın bölgede atacağı hamleleri yarıda bırakacak pozisyonda.
Bu haliyle iktidarın “normalleşme” adımının kendisine çok fazla zaman kazandıracağını düşünmüyorum, 2028 yılına kadar geçecek zamanı iktidarda geçiremeyeceği inancındayım.
Her şeyin iktidar aleyhine geliştiği bu zaman diliminde muhalefetin bunu kendi lehine kullanmayacağını hiç sanmıyorum.
Burada bu süreci hızlandıracak ve ülkeyi rahatlatacak bir adımdan söz etmemek mümkün değil.
Bu adım da, zaten fiili olarak Türkiye’de silah kullanma kabiliyetini kaybetmiş olan PKK’nın Türkiye’ye karşı silahtan vazgeçmesi ve silaha başvurmaya son vermesi gerekliliği.
PKK’nın varlığı hem iktidarın daha fazla otoriterleşmesine yarıyor hem de Kürt yasal partisinin üzerinde ağır bir baskı aracı olarak duruyor.
Kürt meselesinin terör ve terörizm kıskacından çıkabilmesinin yegane yolu bu ve başka bir yolu da görünmüyor.
Kürt sorununun terörizm ile anılması ve Kürt siyasetçilerinin bu suçlamalarla uzun yıllar hapishanelerde kalması, “Bu sorun benim sorunumdur” diyen hiç kimseyi memnun etmemeli.
Kürtlerin bu coğrafyada huzura ve barışa kavuşmasının yolu açılmalı. Siyaset, yasal ve meşru zeminlerde sürdürülmelidir.
Yazarlar
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025
18.05.2025
8.05.2025
28.04.2025
21.04.2025
13.04.2025
1.04.2025
16.03.2025