İlhami IŞIK
ABD gibi devasa küresel bir güç, uluslararası ilişkiler ve bağlamlar üstüne ‘’düşünmekten’’ çok, esasen o ilişki ve bağlamları ‘’yönetmekle’’ meşguldur. Bu geleneksel alışkanlığın pratikte izdüşümü şudur; ABD ne düşündüğünüzle ilgilenmez, onlar için ilgiye değer olan öncelikli şey, yönetilebilir konumunuz ve işbirliğine yatkın, yararlı ve elverişli pozisyonunuzdur. Eğer beyaz ve batılıysanız merkezdesiniz. Ama eğer beyaz ve batılı değilseniz, ‘’ötekiyseniz’’ kenarda ve çeperde olmak sizin kaderinizdir.
Hiç kuşkusuz bu bir tespittir ve uluslararası ilişkilerin sert ve soğuk yüzünü ifade eder. Ama durum bu kadar berbattır diye kendi aidiyetimiz, geleneğimiz ve geleceğimiz üstüne düşünmekten ve bu makus talihi değiştirecek çabaları yoğunlaştırmaktan bir an bile vazgeçmemeliyiz. İnsanların özgürlüğe ve harekete ihtiyaçları varsa bir tür geleneğe ve aidiyetlere de ihtiyaçları vardır.
15 Temmuz, Türkiye için artık hem bir gelenek hem de bir aidiyettir. 2013 yılında hem Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hem de AK Parti egemenliğine son vermek üzere kurgulanan siyasi konjonktür, 15 Temmuz’da yenilgiye uğratıldı. Darbe ve darbecilerin karakterine dikkatle bakıldığında hedefin sadece Erdoğan’sız bir Türkiye değil, hem Erdoğan’sız hem de AK Parti’siz bir Türkiye olduğu açıktır. Gülenist darbe ‘’Humeyni modeli’’ ile Erdoğan yerine Fettullah Güleni, AK Parti yerine cemaati ikame etmeyi hedefliyordu.
Darbe ve darbeciler yenildiler. Bu büyük zafer Türkiye’ye büyük bir meşruiyet alanı yarattı. Uluslararası meşruiyet açısından Barak Obama ve partisi Demokrat Parti ile Erdoğan ve partisi AK Parti arasında şimdi artık fark kalmadı. Almanya’da Merkel ve partisi uluslararası ilişkiler nezdinde ne kadar meşru ise AK Parti ve cumhurbaşkanı Erdoğan uluslararası arenada o kadar meşru ve saygındır.
Nitekim 2013 yılından bu yana bir türlü sağlanamayan uluslararası destek ve işbirliklerinin 45 güne sığdırılmasının sırrı bu büyük aidiyet duygusunda saklı. 15 Temmuz aidiyeti, bir büyük demokrasi haresi olarak kendi büyük cazibesini harekete geçirmiş durumda. Bir çağdaş filozofun dediği gibi ‘’.. günümüz dünyasında merkez bir günde değişebilir; hiçbir şey ve hiç kimse vazgeçilmez değildir, partiler ve devletler bile. Küresel sistem için önemli olan şey neyin ya da kimin anahtar rolü oynama beceresi gösterip gösteremeyeceğidir’’..
Küresel sistemin kendi amaçları uğruna sıklıkla bölünmeler yaşadığı ya da aynı oranda dışlanmalar yarattığı bilinen bir gerçektir. Bu durum bazen bir vakum hissi yaratsa bile bazen de aslında bir fırsat da yaratır. Gözümüzün önünde çözülüp eriyen eski dünyayı geri getirmek pek mümkün değil. Kendi gelenek ve aidiyetimize sıkı sıkıya bağlı kalarak yeni durum ve imkanlara odaklanmak sadece yararlı değil aynı zamanda akla en uygun olandır.
Türkiye’yi yeniden, üstelik askeri varlığıyla, Suriye politikasına önemli bir aktör olarak dahil eden güç, 15 Temmuz gelenek ve aidiyetidir. Bu noktanın çok doğru şekilde idrak edilmesi çok önemlidir. Yeni Suriye politikasının perspektifi mutlaka 15 Temmuzun ruhuna uygun olmak zorunda. Burada hamasete, sıcakkanlı ve aceleci tavırlara ya da hiç ihtiyacımız olmayan yeni düşmanlıklara yol açacak, irrasyonalist motivasyonlara gerek yoktur.
ABD, AB, Rusya ve İran’ın onay ve olumlamasıyla Cerablus’a giren Türkiye, varlığı ve ÖSO hamlesiyle Suriye’deki bütün dengeleri şimdiden değiştirmeyi başarmıştır. Öncelikli tehdit ve tehlike olarak algılanan PYD ve YPG’nin yekpare bir toprak parçasına sahip olma stratejisinin önü kesilmiştir. Bir yanıyla asıl amaç daha şimdiden hasıl olmuştur. Bu hamle herşeyi yeniden hem yorumlamaya ve hem de pazarlıklara tabi hale getirmiştir.
(Pazartesi günü bu konuya kaldığım yerden devam ederek nelerin değiştiğini ve Rakka’nın neden çok önemli hale geldiğini anlatmaya çalışacağım.)
Yazarlar
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025
18.05.2025
8.05.2025
28.04.2025
21.04.2025
13.04.2025
1.04.2025
16.03.2025