İlhami IŞIK
ABD’nin Suriye’den asker çekme kararı almış olması, Irak’tan çok İran üzerinde ciddi bir baskı unsuru olacak gibi görünüyor. ABD’nin Irak’ta askeri yığınak yapması her şeyden çok İran’ın çıkarlarını tehdit eder. Son dönemde İsrail’in Suriye’de İran ve Hizbullah hedeflerine dönük yoğun, askeri saldırısı, sanki bir büyük planın iki ayrı taktik düşüncesi gibi duruyor. Zira bir anda Suriye’den çekilme kararını açıklayan ABD, İsrail ile koordineli olarak, Suriye ve Irak’ı, İran için iki cepheli savaş alanına dönüştürme çabasını sürdürüyor.
İsrail, Ortadoğu’da İran’ı püskürtme konusunda yakaladığı psikolojik ve siyasal iklimi kaybetmek istemiyor. ABD’yi, ortak İran stratejisinde sabitlemek birincil öncelik. İran ve Suriye’yi kışkırtan hamleler, ABD’ye “Suriye’de kal” demenin başka bir yolu. Gerçi Trump yönetimi, Suriye’den çekilseler bile Ortadoğu’daki bütün üslerden İsrail’i koruyacakları taahhüdünü yineliyor. Yine de Suriye’deki Amerikan varlığı, İran’ı dizginleme stratejisini canlı tutmaya, bölgeyi bu tehditle şekillendirmeye ve Suriye’nin toparlanmasını önlemeye yarayacak bir faktör.
İkincisi “İran bizim kadar Arapların da düşmanıdır” algısını yayarken, Suriye üzerinden koparılan fırtına kararsızları etkiliyor. Fars-Arap zıtlığı İsrail’in Arap ülkeleriyle ilişkileri normalleştirme hedefini kolaylaştırıyor. Bu salvolar, Umman’dan sonra Arap turuna yeni halkalar ekleyen Netanyahu’nun Çad ziyaretine denk geldi. Netanyahu, İran’ın Suriye’de askeri tahkimatına izin vermeyecekleri mesajını Çad’da verdi.
Üçüncüsü “İran hedeflerini vuruyorum” diyerek Suriye ve müttefiklerine kendi koşullarını dayatıyor. Suriye’nin tek parça halinde ayağa kalkması İsrail’in umduğu bir sonuç değildi. Öngörüldüğü üzere Suriye içten patlama senaryosuyla çökertilemeyince doğrudan müdahaleyle kırmızı çizgileri kabul ettirme evresine geçildi.
ABD Başkanı Trump’ın, yılbaşı öncesinde Irak’taki Ayn El-Esad Üssü’nü ziyaretinde yaptığı açıklamada “Suriye’de bir şey yapmak istersek, Irak’taki üssü kullanabiliriz” ifadesini kullandığını herkes biliyor.
Nitekim halihazırda ABD’nin Suriye’deki askerlerinin bir kısmını Irak’taki üslere yerleştirdiği biliniyor. Aslında ABD’nin Irak’ta resmi olarak elde ettiği bir üs yok. Irak’ta resmi olarak DAEŞ’le mücadele koalisyonunun 5 üssü bulunuyor. Bunların 4’ünde (El-Asad, Besmaya, Taci, Bağdat) ABD’nin askeri sorumluluğu bulunurken, Erbil’deki üssün sorumluluğu İngilizlerde. Ancak bunun dışında fiili olarak ABD’nin Bağdat ve Basra Havalimanlarında askeri birliği, Umm Kasr'da sahil güvenlik birliği bulunuyor. Spyker, Duhok, Şengal’deki askeri üslere de ABD askerleri yerleşmiş durumda. Erbil'de de inşaatı devam eden yeni ABD başkonsolosluğu yakınlarına yeni bir askeri üs inşa edildiği biliniyor. Trump’ın Suriye’den çekilme kararı sonrasında da K1 ve Beyci'deki (K2) askeri üslere ABD askerlerinin geldiği, Iraklı kaynaklar tarafından doğrulanıyor.
DAEŞ sonrası süreçte özellikle Şii milis gruplar üzerinden hem Irak’ta hem de genel olarak Ortadoğu’da önemli bir güç elde eden İran, Irak’taki hükümet kurma sürecinde de ABD’ye nazaran daha etkili bir pozisyon almış durumda. Bu anlamıyla Irak’ın İran için bir harekat üssü haline geldiği görülüyor.
ABD, 2003’ten bu yana siyasi ve askeri olarak yatırım uyguladığı ve ciddi bir maliyet yüklendiği Irak’ta da etkisini kaybetme tehdidi ile karşı karşıya kalmış görünüyor. Bu nedenle Irak’taki askeri varlığını arttırmanın ve böylece siyasi etki üretmenin de yollarını arayan ABD, Suriye’de DAEŞ’e karşı operasyonlarını Irak’tan yürütebileceğini açıklayarak, terörle mücadele bahanesiyle Irak’taki varlığını meşrulaştırmaya çalışıyor. Ancak bu askeri varlığını şimdiden İran’ı sınırlamak için de kullanacağının işaretlerini veriyor.
Zira geçtiğimiz günlerde Kerkük’te Haşdi Şabi içerisindeki milis gruplarla Irak Başbakanlığı’na bağlı Terörle Mücadele Birlikleri arasında ölü ve yaralıların olduğu bir çatışmanın yaşanması, riskin boyutunu gösterir nitelikte. Bu çatışmanın tamamen ABD’nin eğittiği özel birlikler olan Terörle Mücadele Güçleri ve Haşdi Şabi içerisindeki milis gruplar arasında yaşanmış olması da dikkat çekici.
Öte yandan Trump’ın DAEŞ’e karşı operasyonları Irak’tan yürütebileceklerine yönelik açıklaması sonrası, Haşdi Şabi’nin Irak’ın sınır bölgesinden Suriye’ye girerek DAEŞ’e karşı operasyon yapması da büyük bir meydan okumayı gösteriyor. Bu meydan okuma ABD’nin Irak’taki askeri varlığını arttırmaya devam etmesi durumunda karşılıklı çatışma riskini de beraberinde getiriyor. Bu risk Irak iç politikasındaki istikrarsızlıkla birlikte ele alındığında idari, siyasi ve askeri güç boşluklarının ortaya çıkmasına neden olabilir.
DAEŞ’le savaşın dumanları halen tüterken, bu durum Irak’ı yeni bir kriz sarmalına sürükleyebilir ve bu kriz sadece terörle mücadele ile de sınırlı kalmayabilir. Irak iç politikasında yaşanan gelişmeler ve ABD-İran çekişmesi de dikkate alındığında terör gruplarının yeniden ortaya çıkmasından, ülke içi silahlı grupların çatışmasına, hükümet krizinden ülke rejiminin tartışılmasına kadar varabilecek gelişmelerin yaşanması muhtemel görünmektedir.
*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.
Yazarlar
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025
18.05.2025
8.05.2025
28.04.2025
21.04.2025
13.04.2025
1.04.2025
16.03.2025