Kadri GÜRSEL
Türkiye’de COVID-19 salgınının daha da derinleştirdiği ekonomik kriz ortamında, başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere iktidar sözcüleri ve medyası ana muhalefet partisi CHP’yi “darbe kışkırtıcılığı” yapmakla suçlamaya başladı.
Bu yöndeki en sert iddia, en yetkili ağızdan 4 Mayıs’ta dile getirildi. Erdoğan’ın, salgın döneminde ikamet ettiği İstanbul’daki Cumhurbaşkanlığı köşkünde tele-konferans yöntemiyle düzenlediği kabine toplantısının ardından bir konuşma yapması ve bunu, hükümetinin atması planlanan “normalleşme adımları”na ayırması bekleniyordu. Buna karşılık Erdoğan konuşma süresinin önemli bir bölümünü CHP’yi suçlamak için harcadı ve şunları söyledi: “Milli iradenin üstünlüğünü, demokrasiyi, hakkı, hukuku, adaleti, sandığı hazmedemeyen bu faşist zihniyet hâlâ vesayet, darbe, cunta özlemiyle yanıp tutuşuyor.”
CHP’yi “Demokratik yöntemlerle iktidara gelmek yerine, darbeyle ülkenin yönetimini gasp etme hevesiyle hareket etmekle” itham eden Erdoğan, “CHP yöneticilerinin sadece son bir haftadaki beyanlarını alt alta koyduğunuzda ortaya çıkan tablo bize bunu söylüyor” dedi.
Cumhurbaşkanı, hedef aldığı CHP yöneticilerinin isimlerini zikretmemişti ve diğer yandan son bir haftadaki demeçler objektif bir gözle değerlendirildiğinde, “yönetimi darbeyle gasp etme hevesiyle hareket edildiği” iddiasını destekleyen bir görüşün CHP tarafından açıkladığına rastlamak da mümkün olmuyordu.
Buna karşılık iktidar sözcüleri ve medyasına bakılırsa, “darbe özlemi” içerdiği iddia edilen bir beyan mevcuttu ve sahibi de CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu idi. Kaftancıoğlu, 29 Nisan’da CHP’ye yakın muhalif yayın çizgisiyle tanınan Halk TV kanalında, “önümüzdeki süreçte bir erken seçimle ya da başka bir şekilde, bir iktidar değişikliğine, hatta bir sistem değişikliğine gidileceğini gördüğünü” beyan etmişti.
Never miss another story
Haber bültenimize üye olun
İktidarın, özellikle de kontrol ettiği sosyal medya hesapları ve köşe yazarları aracılığıyla agresif biçimde yaydığı suçlamaya göre Kaftancıoğlu’nun ağzından çıkan, “iktidarın başka bir şekilde de gidebileceği” yönündeki ifade, “darbe iması”ydı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da CHP’yi, “ülkenin yönetimini darbeyle gasp etme hevesinde olmakla” suçlarken şüphesiz ki Kaftancıoğlu’nun beyanını ima ediyordu.
Kaftancıoğlu suçlamalar üzerine 8 Mayıs’ta katıldığı bir programda sözlerine açıklık getirdi. 29 Nisan’daki TV programında kendisini ağırlayan gazetecilerden birinin “Bir erken seçim görüyor musunuz?” şeklindeki sorusuna cevap verirken kullandığı “iktidarın başka bir şekilde de gidebileceği” ifadesini muhtemel seçimlerin niteliğini tarif etmek amacıyla kullandığını belirtti ve şöyle konuştu: “Erken ya da başka bir şekilde, erken olabilir, normal olabilir ya da baskın seçim şeklinde olabilir iktidarın gideceğini ve bir sistem değişikliğini bugünden öngördüğümü söyledim”.
Kaftancıoğlu’nun iktidarın “bir erken seçimle ya da başka bir şekilde gideceği” şeklindeki ifadesi, televizyon yayınlarını denetleyen ve gerekirse yaptırıma tabi tutan Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından “toplumu kin ve düşmanlığa tahrik” olarak görüldü ve CHP İstanbul İl Başkanı’nın çıktığı programa beş hafta süreyle yayın yasağı getirilmesinin bahanesi olarak kullanıldı. İktidar ortakları AKP ve MHP’nin kontrolündeki RTÜK, Halk TV’ye ayrıca bir aylık reklam gelirinin yüzde beşi oranında para cezası uyguladı.
İktidar çevrelerinin CHP’nin darbe kışkırtıcılığı yaptığını açık ve somut kanıtlara dayandırmakta zorluk çektikleri bir gerçek. Bunun sonucunda iktidar, nesnel bulgular yerine, ortaya attığı iddialarla ilgili kendi duygu durumunu ana muhalefetin darbeciliğine kanıt olarak göstermeye çalışıyor.
İktidarın CHP’yi darbecilikle suçlaması bir “darbe korkusu atmosferi” yaratma amacına hizmet ediyor. İktidar, bir “darbe hazırlığını” gerçekten de algıladığına ve dolayısıyla varsayılan komplonun sahici olduğuna kendi kamuoyunu inandırmak için propagandasını çok güçlü bir duygu durumu ile destekliyor. Bu “duygu hâli gerçekliği” sayesinde, AKP tabanının “darbe hazırlığı” iddialarının gerçekliğine ikna olarak iktidara desteğini mevcut ekonomik kriz şartlarında da sürdürmesi hedefleniyor.
Bahse konu “ruh hâli”nin, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere tüm hükümet yetkililerinin konuyla ilgili performansını gölgede bırakan bir tezahürü, 3 Mayıs’ta iktidarı destekleyen Ülke TV kanalının canlı yayımladığı bir sohbet programında yaşandı.
Program sırasında sunucu Esra Elönü, “yazar” olarak takdim edilen Sevda Noyan’a varsayılan “darbe hazırlığı”nı ima ederek, “Tehdit var, ‘Şöyle yapacağız, böyle yapacağız’ gibi, tehdit karşısında ne demek istersin?” diye sordu. Noyan, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin bastırılması sırasında istediklerini yapamadıklarını ve 15 Temmuz’un kursaklarında kaldığını söyledikten sonra, şöyle devam etti: “Yanlış anlaşılmasın, doğru anlaşılsın; bizim aile 50 kişiyi götürür. Bu konuda çok donanımlıyız maddi ve manevi olarak. Liderimizin yanındayız ve asla yedirmeyiz bu ülkede, onu söyleyeyim. Ayaklarını denk alsınlar. Bizim sitede hâlâ üç-beş var, benim listem hazır.”
Noyan, “maddi ve manevi olarak donanımlıyız” derken “silahlara ve bunları kullanmaya elverişli bir psikolojiye sahip olduklarını” ima ediyordu. “Yanında olduklarını” söylediği liderleri de Erdoğan’dı. “Listem hazır” dediğine göre, fırsatını bulduklarında kimleri öldüreceklerini belirlemişlerdi. Bir o kadar endişe verici olan da yayın sırasında sunucu Esra Elönü’nün program konuğunun şiddete övgü içeren sözlerini onayladığını ima etmesiydi. Sevda Noyan “darbecileri” kast ederek “Ayaklarını denk alsınlar” demiş, sunucu Elönü de “dört ayaklarını denk alsınlar” cevabını vermişti.
Kamuoyunda artan tepkiler üzerine Ülke TV kanalı, söz konusu programdan altı gün sonra Sevda Noyan’ın sözlerinin “yayın ilkelerine aykırı olduğunu” kabul ederek özür diledi ama sunucu Elönü’nün Noyan’ı onaylaması karşısındaki sessizliğini korudu.
Darbe kışkırtıcılığına kanıt olarak gösterilmesi mümkün olmayan beyanlarda “darbe iması” arayanlara kıyasla, darbe olacağını rüyalarında gördüğünü söyleyebilenlerin işleri elbette daha kolay. Bunu yapanlar, müritleri tarafından rüyalarına büyük anlamlar atfedilebilen tarikat şeyhleri olunca, söz konusu kişilerin “darbe korkusu atmosferi” yaratma şansı da artıyor.
Kamuoyunda “Cübbeli Ahmet Hoca” olarak tanınan Ahmet Mahmut Ünlü, çok sık ekrana çıkan, popüler bir Müslüman “tele-vaiz”. “Cübbeli”, 11 Mayıs’ta bir YouTube kanalında yayınlanan söyleşisinde, “Darbe tehlikesi var diyorum, ben rüyalar gördüm, var” diye konuşarak sansasyona neden oldu. Altı-yedi ay kadar önce rüyalarında askeri darbe gördüğünü söyleyen “Cübbeli”, “Durduruldum, indirildim, kimlik soruldu, askeri bir darbe, Allah muhafaza buyursun” dedi ve buna mukabil tehlikenin bu kez “FETÖ ve destekçilerinden gelmediğini” söyledi.
Erdoğan iktidarının Türkiye’de bir “darbe korkusu atmosferi” yaratmakta birden fazla çıkarı olabilir. Bunlardan biri, derinleşen ekonomik kriz tarafından tetiklenmesi muhtemel toplumsal muhalefete karşı daha fazla otoriterleşme için meşru zemin oluşturmaktır. Yine ekonomik kriz nedeniyle iktidarın zayıflayan tabanını kutuplaşma ve darbe korkusu yoluyla diri tutarak liderinin etrafında bütünleştirmek de bir amaç olabilir.
Bir diğeri, toplumda uyanabilecek değişim talebinin yapay bir darbe tehdidi yoluyla ertelenmesini sağlamaktır.
Nihayet, CHP’yi gayrimeşru ilan ederek baskıladıktan sonra bir erken seçime gitme hesabı da “darbe korkusu atmosferi” yaratma nedenlerinden biri olabilir.
Buna mukabil, planları ne olursa olsun, Erdoğan iktidarının ana muhalefete yönelttiği darbecilik suçlamasının umulan etkiyi yaratması hiç de kolay görünmüyor.
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.03.2020
5.03.2020
26.02.2020
20.02.2020
17.02.2020
4.02.2020
19.01.2020
9.01.2020
6.01.2020
3.01.2020