Kemal BURKAY
Değerli arkadaşlar dostlar,
Son dönemde piyasada yine bazı yanlış ve Kürt halkının haklı davasına hiç de hizmet etmeyen söylemler sık sık arzı endam ediyor. Bazıları, Kürdistan’ı bölüşmüş devletlerin ve bu ülkelerdeki şoven güçlerin Kürt halkına yaptıklarına bakıp, öfkelerini “halkların kardeşliği” gibi hümanist bir söyleme ve sosyalist düşünceye yöneltiyorlar.
İşin garibi bu tür söylemler, yıllarca Kürdistan Sosyalist Partisi’nde yan yana mücadele ettiğimiz bazı yoldaşlarda da görünüyor. Bunda son HAK PAR - PSK ayrışmasının da payı var. Bizim, legalde yeni bir PSK kurma girişiminde bulunan arkadaşlarla elbet yolumuz ayrıldı. Bize göre PSK miadını çoktan doldurmuştu ve legale çıkarken hazır parti, HAK-PAR vardı, ayrı bir parti kurmaya gerek yoktu. Bu arkadaşlar, evet yanlış yaptılar, böylece hareketi böldüler. Üstelik bunu sosyalizmin ya da başka bir şeyin hatırına yapmadılar. Onların böyle bir derdi yok ve bu işi sadece HAK-PAR’ın 7. Kongresi’nde yönetimi alamadıkları için yaptılar. Böylece, “küçük olsun, bizim olsun” anlayışıyla ayrı örgüt kurdular ve PSK’nin adını da buna alet ettiler, mirasına konmak istediler.
Ama onlar böyle yaptılar diye biz, papaza küsüp oruç bozacak değiliz. Biz yine sosyalistiz ve HAK-PAR sosyalistleri de kapsayan, Kürt halkının özgürlük mücadelesini hedefleyen, daha geniş, yurtsever, demokrat bir örgüttür; bir birlik projesidir. Eğer dar düşünseydik, legal planda sosyalist bir partide yolumuza devam ederdik. Kanımca doğru yaptık ve bunu yaparken daha önce savunduğumuz değerlerden, sosyalist düşünceden ve diğer hümanist değerlerden asla vazgeçmedik.
Tüm bu nedenlerle, son dönemde yeniden piyasada arzı endam eden, hatta yaygınlaşan söz konusu anti sosyalist söylemlerle ve halkların kardeşliği gibi bir hümanist kavramla ilgili kendi görüşlerimi tekrar kamuoyuna iletme gereği duydum. Ancak bunun için yeni bir yazı yazmama gerek yoktu. Bir yıl kadar önce yazdığım ve hem Dengê Kurdistan ve HAK-PAR sitelerinde, hem de sosyal medyada yayınlanan aşağıdaki yazımı tekrar okura sunmayı yeterli buldum. Söylemek istediğim, ya da söylenmesi gerekli her şey bu yazıda var.
SOSYALİZM VE HALKLARIN KARDEŞLİĞİ ÜZERİNE
2015-09-08
Zor olan kaos dönemlerinde sağduyuyu yitirmemektir. Çünkü en çok da bu dönemlerde sağduyu (eskilerin tabiri ile “akl-ı selim”) ile hareket etmeye ihtiyacımız vardır.
Şimdi böylesi öfkelerin bilendiği, kinin nefretin yükseldiği zor bir dönemden geçiyoruz.
Bir önceki “Suçluyu Yanlış Yerde Aramak” başlıklı yazımda şöyle demiştim: “Zor dönemlerde, karşılaşılan felaketler karşısında öfkeler kinler bilenir ve sağduyulu, serinkanlı yaklaşımların yerini öfkeden, nefretten kaynaklanan duygusal, kolaycı, çoğu kez de yanlış saptamalar alır. İnsanlar olup bitenler karşısında bir suçlu ararlar ve bu suçluyu, yani nedeni -hem de çareyi- çoğu zaman da yanlış yerde ararlar.”
Söz konusu yazımda, bazılarınca sık sık vurgulanan “Bir devletimiz olsaydı başımıza bütün bu belalar gelmezdi” tarzındaki söylemi tartışmıştım. Özetle şunu demiştim: Tabi ki Kürtlerin de bağımsız ya da federal bir devleti olabilir, olmalı. Onların da kendi kendilerini özgürce yönetmeye hakları var. Ama devlet ulusları ya da halkları tüm belalardan koruyan bir aygıt ya da sihirli değnek değildir. Irak, Suriye, Mısır, Libya, Yemen gibi Arap devletlerini, Afganistan’ı, Pol Pot Kamboçyası’nı, hatta Türkiye’yi örnek vererek, bir devleti olan bu ülkeler halklarının yaşadığı nice felaketi, yıkımı, kıyımı, sürgünü örnek vermiştim. Ve bu felaketler çoğu zaman da söz konusu “devletleri” eliyle başlarına gelmişti.
Yaşadığımız felaketlere ve dertlere konan yanlış teşhis, ister istemez yanlış tedavi önerilerini de gündeme getiriyor ve bu tür yanlış yargılar bir süre sonra ezbere, yani önyargıya dönüşüyor.
Kürt hareketinin geçmişinde çokça yaşadığı zor zamanlarda bu tür yanlış söylemler orda burada uç verdi ve bazı çevrelerde ezberlere dönüştü. Bu tür ezberler ve önyargılar ise insanların gerçeği kavramasını zorlaştırır ve onları yanlışa yöneltir.
Uzun siyasal yaşamımda, 40-50 yıl öncesinden başlayarak aynı zamanda bu tür yanlışlar, ezberler, önyargılarla mücadele ettim. Şimdi, bunca yıl sonra, artık saçlarım ak kesmişken bir kez daha bu konular üzerinde yazmak, doğrusu bana sıkıntı veriyor. Ama dönem dönem bir moda, bir salgın gibi yayılan bu yanlışlara seyirci kalmayı, susmayı da kabullenemiyorum.
Bunlardan biri de sosyalizm üzerine bazı çevrelerde var olan önyargıdır.
Daha 1960’lı 70’li yıllarda Kürt ulusal hareketinin bir bölümü sola yönelince, o zamanlar Kürt hareketinde kendisini “milliyetçi” diye niteleyen bir kesim buna karşı çıkmış, bunu Kürt ulusal hareketinin bölünmesi gibi görmüştü.
Kürtler de sınıflardan oluşan, ağası-topraksız köylüsü, patronu-işçisi, diğer bir deyişle sömüreni-sömürüleni olan bir halktır. Bu nedenle bir bölümünün, emekçi kesiminin ve onlardan yana aydınların sola yönelmesinde, bir bölümünün ise sol karşıtı bir tutum takınmasında şaşacak bir şey yoktur.
Öte yandan, Kürtlerin bir bölümünün sosyalizmi istemesi, onların ulusal amaçlardan koptuğu, ulusal birliği bozduğu, böylece ulusal mücadeleye zarar verdiği anlamına gelmez. Aksine, onların daha özgürlükçü olduğunu, hem ulusal baskının, hem sınıfsal sömürünün sona ermesini istediklerini gösterir. Rusya’da, 1917 Ekim Devrimi’nin ardından ulusal sorun komünistlerin öncülüğünde çözüldü, 16 federe cumhuriyetten ve yüze yakın otonom bölgeden oluşan Sovyetler Birliği oluştu. Çin, Vietnam, Küba halklarının kurtuluş mücadelelerinin başını da sosyalistler çektiler, bu mücadelelere çoğu durumda komünist partileri öncülük ettiler. Nitekim Kürt sosyalistleri de tüm parçalarda özgürlük mücadelesinin içinde veya önünde oldular.
Ama sol karşıtı Kürt milliyetçi kesiminde bu anlayış tümden son bulmadı. Hatta bir ara moda gereği onların tümü sola savrulup bu alanda bizi de sollamış olsalar bile. Sosyalist sistem çöktükten ve Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra ise apar topar sol düşünceden yüz geri ettiler; bununla da kalmadılar, eski anlayışla Kürt sol hareketini suçlar oldular. Sola bulaşmakla Kürt hareketi Kürtleri kandırmış, yanlışa sürüklemiş gibi…
Ne var ki dostlar, biz bunu yapmakla yanlış yaptığımız kanısında değiliz. Tersine çağımıza göre en iyisini, en doğrusunu yaptık. Sosyalizme inandık –bugün de inanıyoruz- sosyalist görüşleri yaydık, Kürdistan’ın Kuzey parçasında ilk sosyalist örgütlenmeyi gerçekleştirdik. Bundan onur duyuyoruz. Biz elbet Kürt halkının özgür olmasını istiyoruz ve bunun ideolojik ve örgütsel öncülüğünü de yaptık. O dönemi yaşayan ve vicdan sahibi her insan bunu bilir. Ayrıca şunu da ekleyelim, Kürt ulusal hareketlerini yanlışa, maceralara itmedik.
Sosyalist devrimler çağı olan 20. Yüzyılın sonunda sosyalizm bakımından işler kötü gitse de, sosyalist sistem çökse de bu sosyalizmin kötü olduğunu göstermez. Sadece insanlığın bu eşitçi, sömürüsüz sistemi kurup yaşatacak kadar olgunlaşmadığını gösterir. Sosyalizme varamayan bir insanlık gerçek özgürlüğe ve eşitliğe de ulaşamaz. Fidel Castro, “Ya barbarlık, ya sosyalizm!” derken son derece haklıydı.
Sosyalist düşüncenin diğer bir önemli değeri ise enternasyonalizmdir. Diğer halkları kardeş sayma, uluslar arası sorunlarda emekçilerin, ezilen halkların yanında yer alma, gücü yettiğince onlara destek verme…
Uluslar arası ölçekte sosyalizme ve enternasyonalizme karşı olan en güçlü akım ise nasyonalizmdir. “Nasyonalizm” kavramının Türkçe karşılığı “milliyetçilik” ya da “ulusalcılık”tır.
Başka halkları baskı altında tutmanın bir aracı olarak milliyetçi ideoloji, bencil ve saldırgandır, kolaylıkla ırkçılığa varır. 1930’ların Alman ırkçılığı, Nazizm bunun en tipik örneğidir. Bu tür milliyetçilik Alman halkına da dünyaya da felaket getirdi.
Buna karşılık, ezilen, baskı altındaki bir halkın milli hareketi, milli duyguları, baskıya karşı oldukça, özgürlük istedikçe anlaşılır bir şeydir, haklı ve meşrudur. Ama bu durumda bile, milli ya da ulusal hareket özgürlükçü sınırlar içinde kaldığı sürece meşrudur. Çünkü milliyetçilik kolaylıkla başka halklara karşı kine, nefrete dönüşebilir, ırkçılığa yönelebilir. Bu ise hoş görülecek bir şey değil. Ezilen halkın yurtseverleri, devrimcileri buna dikkat etmeli.
Son dönemde “halkların kardeşliği” söylemine karşı Kürt kesiminde yoğunlaşan tepkiler hiç de anlayışla karşılanacak türden değil. Bu eğilim yanlıştır ve Kürt halkının haklı mücadelesine sadece zarar verir.
Tabi ki tüm halklar kardeştir. Buradaki kardeşlik tanımı mecazidir, aynı kandan gelme anlamına gelmez. Ama halkların birbirlerine düşman olmaları, birbirlerinden nefret etmeleri için bir neden olmadığı, özgür ve barışçı bir ortamda bir arada kardeşçe yaşayabilecekleri ve bu bakımdan çıkarlarının ortak olduğu anlamındadır. Halklara baskı yapanları, onları sömürenleri, zalim otokratları, hükümet ve devletleri, sömürgeci ve emperyalist güçleri halklarla eş tutmamak gerekir. Onlar kendi halklarına da zulmederler ve ediyorlar.
Kürt halkının özgürlük mücadelesi bakımından da şaşılmaması gereken ilkesel tutum budur. Ülkemizi bölüşmüş ve halkımıza zulmeden devletlerden baskı gördükçe Türk, Arap ve Fars halkını düşman gibi görmek, göstermek yanlışına düşmeyelim.
İzlenen baskı ve sömürü politikaları ülkeyi yöneten egemen sınıflarındır. Onlar “kendi” halklarının (Türk, Arap ya da Fars) bir bölümünü de koşullandırıp kendi baskı ve zulüm politikalarına angaje edebilirler ve etmekteler. Örneğin Türkiye’de devlet tarafından beslenen, yönlendirilen ırkçı örgütler her zaman vardı, şimdi de var. Bunlar Kürt halkının haklı özgürlük mücadelesine karşı düşmanca davranan ve baskı çarkının yanında yer alan kesimlerdir. Geçmişte pek çok ırkçı saldırı da kullanıldılar ve şu anda da kullanılıyorlar. Ama buna karşı yapacağımız şey egemenlerin yaptığının aynısı olamaz. Bunun karşılığı Türk halkını düşman gibi görmek, “halkların kardeşliği” gibi hümanist bir söyleme karşı çıkmak değildir. Karşı tarafın oyununu bozmanın yolu bunun tam tersini yapmaktır ve Türk halkının sağduyusuna, insani yanına seslenmektir. Egemen sınıfların, sömürgeci kesimin oyununu bozacak olan budur.
Onlar kendi bencil çıkarları için halkları karşı karşıya getirip savaştırıyor ve her iki taraf da bundan büyük zarar görüyor, acı çekiyor. Kürt halkının özgür olmasında, kendi temel haklarına kavuşmasında Türk halkının hiçbir kaybı olmaz, aksine çok kazanımı olur. Böylece on yıllardır yaşadığımız gerginlik ve çatışma ortamı sona erer. Barışı, özgürlüğü böyle kazanabiliriz; demokratik ve gelişkin çağdaş bir toplumu böylece, el ele vererek inşa edebiliriz.
Bu nedenle sevgili dostlarım, arkadaşlarım, egemen sınıfların ve onların Kürt toplumu içindeki piyonlarının yaptıklarına bakıp “halkların kardeşliği” gibi ilkesel, güzel bir söyleme karşı çıkmayalım. Biz Türk halkını kardeş gibi gördük, onun için başımıza bu iş geldi, demeyelim. Suçluyu yanlış yerde aramayalım.
Öte yandan, Türk halkını kardeş gibi görmek başka şeydir, bunu Kürt varlığını –ülkesi ve ulusuyla-reddetmenin, “Türkleşme”nin veya “Türkiyelileşme”nin aracı yapmak başka şeydir.
Evet, Türk egemen sınıfları, “biz kardeşiz” derken, bunu hep Kürt kimliğini yok saymak için yaparlardı, “siz Türksünüz” derlerdi. Bunun gerçekle bir ilgisi yoktu; bu, Kürtlere hak tanımamanın bir gerekçesiydi ve Kürtleri budala yerine koymaktı. Bugün de onların ağzındaki “kardeşlik” lafı böylesine boş ve aldatıcı bir laftır. Tabi ki bizim kastettiğimiz böylesine zırva bir kardeşlik değildir. Kardeş olmak, en meşru, en insani haklarımızdan feragat etmek değildir. Bugün Kürt kesiminde de, hem de “Kürt Siyasi Hareketi” diye nitelenen birileri, bu oyunu hayata geçirmenin aracı olmuştur. Üstelik bir yandan bunu yaparken, öte yandan karşılıklı olarak ortalığı kana ve ateş boğmaktadırlar. Tavır alacaksak bu oyuna ve bu oyunun senarist, aktör ve figüranlarına karşı tavır alalım.
Evet, halklar kardeştir ve onlar aynı zamanda devredilemeyecek, vazgeçilemeyecek eşit haklara sahipler. Kendi kendini yönetme, bağımsız ya da federal biçimde kendi devletini kurma hakkı da bunlar arasındadır. Bu gerçekleştiği zaman federal bir statüde, bir arada barış içinde yaşayabilirler.
Bizim istediğimiz de tam budur.
8 Eylül 2015
Yazarlar
-
Fehmi KORUTrump kuzulara şah olunca… 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsıl sorunumuz TL değil dolar enflasyonu 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanTrump’ın Gazze Planının Ak Parti çevresinde yarattığı derin çatlak 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasOrtada aslında bir ‘plan’ yok 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.02.2022
28.08.2021
16.05.2020
12.05.2020
8.05.2020
4.05.2020
29.01.2020
18.10.2019
10.10.2019
24.03.2020