Kemal CAN
Reklam metinlerinde çok kullanılan bir vaat vardır: “……, her zaman yanınızda”. “Bir telefon kadar yakın”. “Hep sizinle”. Otomobil, sigorta, perakende hatta ilaç veya deterjan, hiç fark etmez. O marka, o şirket, o hizmet, size lazım olduğu anda yanınızda bitiverecek. Siz bu “güvenceyi” satın alırsanız, asla kimsesiz ve çözümsüz kalmayacaksınız. En temel korkulardan yalnızlık ve çaresizliği hedef olan bu “güvence”, elbette çok cazip. Sinemanın korku ve gerilim konulu senaryolarının çoğunda en etkileyici sahnelerinin, kimseye ulaşılamadığı anlar olması boşuna değil. Bu yüzden, reklam sektörünün en eski ve en çok müracaat edilen sloganları hep bu temanın etrafında dönüyor. Ancak alt metninde bu hizmete ihtiyacınızı hatırlatan bir yalnızlık kaderi de var.
Bugün, baş döndürücü iletişim hızına ve akla ziyan temas-ilişki aparatlarına rağmen, kronik ve derin bir yalnızlık çağındayız. Kimse yanında birileri olduğunu veya gerektiğinde olacağına güvenemiyor. Ancak bunu satın alabileceklerine ikna oluyorlar. Bu durum, sadece bütün insani ihtiyaçların ve temasların ticarileşmesiyle sınırlı değil üstelik. Başka türlü işlediği varsayılan, en azından eskiden öyle gibi olan pek çok şey, “hizmet” başlığı altında artık bir alış-veriş konusu oldu. En başta da geniş anlamda “siyaset”. İşten okula, sanattan spora bütün kurumsal yapılar, bütün örgütlenmeler, gerçek politik varlık sebeplerini ya unutmuş, ya kiraya vermiş ya da yerine getirmekten aciz halde. Bu özelliklerini hatırlatan da yok.
Yazdıklarımı, söylediklerimi takip edenler, siyasetin teknik bir mesele, bir hizmet ilişkisi haline getirilmiş olmasından hatta bunun zaten lüzumlu olduğunun söylenmesinden rahatsızlığımı bilir. Hatta tekrar pahasına, bu konu üzerine sık sık bir şeyler söyleme ihtiyacı duyduğum, her vesileyle bu sıkıntıyı bir kenara iliştirdiğim oluyor. Ancak sorun, sadece kurumsal (reel) siyasetin -ve özellikle onun geniş profesyoneller ağının- zaafı olmaktan çıkalı çok oldu. Neredeyse bütün örgütlenme ve dayanışma ağlarında, bunu amaçlayan kurum ve zeminlerde benzer sıkıntı var. Sendikaların üye sayıları ve toplam çalışan içindeki örgütlülük payı dramatik biçimde düşerken, etkinlikleri ve daha önemlisi etkinlik niyetleri de eriyor.
1 Mayıs’ta Taksim’e yapılan çağrıyı ciddiye alanları, Unkapanı köprüsü önünde polis dayağıyla baş başa bırakıp gidenler, Erdoğan’ın Mavi Marmara olayında yaptığı gibi, “bize mi sormuşlar” demekte sakınca görmedi. Benzer şekilde meslek kuruluşlarının bazıları da, iktidarlarla tavassut ilişkisi kuran kulüpler haline getirilmek, olmazlarsa da kapatılmak isteniyor, Avukatlara yeşil pasaport vaadiyle Barolar Birliği Başkanı olanlar, kendilerine büyükelçilik ayarlayıp çoktan yollarına gittiler. Benzer bir durum, enflasyonun sebebi sayılan, bölücü, dış mihrak suçlamasına uğrayan üyelerine arka çıkamayan, iktidarın politik talimatlarına hassasiyeti aşamayan esnaf örgütleri için de geçerli.
Türkiye’nin farklı bölgelerinde farklı ürün yetiştiricilerinin başlattığı köylü eylemleri karşısında Ziraat Odaları da aynı durumda. Önce buğday üreticileri, verilen sefalet taban fiyatlardan sonra yollara düştü, peşinden domates yetiştiricileri, ardından bostan sahipleri, çay, fındık, fıstık derken neredeyse her ürün için dört bir yandan itiraz sesleri yükseliyor. Ekonomik, kriz, iklim krizi, enflasyon, çevre felaketleri kıskacındaki üretici, acı reçetenin kurbanları arasına giriyor. Hasat mevsiminde başlayan, kimi yerlerde yüzlerce traktörün katıldığı yol eylemleri, yürüyüşler, tonlarca ürünün yollara döküldüğü gösteriler, çoğu kendiliğinden gelişen çok sayıda protesto, giderek “çiftçi isyanı” başlığını hak edecek şekilde yayılıyor. (Bu konuda fikir verebilecek bir röportaj)
Sadece iflasa sürüklenen köylünün derdi olmaktan öte, giderek derinleşen ve herkesi etkileyecek bir gıda krizinin de habercisi olan bu isyanın da sahibi, örgütleyicisi, sözcüsü yok aslında. CHP, çay, fındık ve fıstık için farklı merkezlerde mitingler düzenledi düzenlemesine ama bunlar -doğru olarak- sahiplenmeden ziyade çiftçiye platform sunmak olarak değerlendirilebilir. Tıpkı zaman zaman bazı partilerin meclisteki grup kürsüsünü, bir sorun ve onun temsilcilerine açması gibi. Elbette bu platformların kalıcı bir baskı dinamiğine dönüşmesi, yani fikri takip anlamında süreklilik arz eden politik ısrardaki ciddi eksikliği söylemek lazım.
Çok eskiden başladığım ve moda olduğu üzere kişilere özel hale dönüştürmediğim “muhalefete muhalefet etme” alışkanlığımı durdurup, konunun yapısal taraflarına biraz değineyim. Her şeyden önce mevzu, bu dönemin küresel iklimiyle fazlasıyla alakalı. İnsanların kronik yalnızlık içinde yuvarlanmaları, bir açıdan dönemin ekonomik, sosyal ve kültürel atmosferinin yarattığı sosyal patoloji. Her anlamda belirsizlik, güvencesizlik ve çaresizlik içindeki insanlar, hayatta kalmalarının sadece ve sadece kendi çabalarıyla mümkün olacağı inancı ve her an buna da yetemeyecekleri korkusuyla kabuklarına büzüldüler. Ancak bu, sistemin çözemediği krizinin ortaya çıkarttığı kontrolsüz rahatsızlıktan ibaret değil. Sonuç olmaktan ziyade bir amaç.
Aynı zamanda sistemin kendi daimi krizinin sürdürülebilirliği için, kontrollü bir ruh hali hakim kılınıyor. Artık hakim kesimler yanında, sıradan -hatta kaybedeceği şeyi olmayanların- bile nedense pek korktuğu “isyanı”, imkansız ve lüzumsuz gösteren bir müsekkin var. Şiddetli tepkilere için başka adresler sunan yönlendiriciler mevcut. İnsanlar katlanılmaz hale gelen eşitsizlik ve adaletsizliğe karşı, tamamen yalnız ve hatta benzerleriyle rekabet (düşmanlık) içinde yaşamak zorunda olduklarına inanıyor, inandırılıyor. Böyle olunca dayanışma, örgütlenme, birlikte mücadele etme, şikayetleri ve haksızlıkları politik talebe dönüştürme, bütün kurumsal yapıları buna zorlama, “ideolojik” lüzumsuzluk veya boş romantiklik sayılıyor. Varlık sebebi ve görevi bu olanlar için de angarya.
Politik aktörler, “sorun çıkarmadan (pozitif) muhalefet yapmayan iktidar olamaz” veya “seçmen yüksek itirazdan korkar” iddialarını güvenli sığınak yapmış. “Aktivizmi” siyaset dışı ve itibarsız sayan yorumcular çok revaçta. Çevre eylemine gelen muhalefet siyasetçileri, “devletle bizi karşı karşıya getirme çabalarına imkan vermeyeceğiz” demeyi, işçi veya çiftçi eyleminde “amaç hasıl oldu gerilim yaratmadan dağılalım” uyarısını incelikli siyaset sayıyor. Fakat insanoğlu yüzyıllardır öğrendiklerini ve kazandıklarını kolay unutmuyor. Dayanışma, mücadele etme ve direnme gibi yollar hala hafızalarda. Çoban ateşleri gibi küçük ve dağınık işçi direnişleri, kendiliğinden doğan ve yayılan çiftçi isyanları, her yerde karşımıza çıkan çevre mücadeleleri, insanlara yalnızlığa mahkum olmadığını hatırlatıyor. Sıkıntıya düştüğünüzde yanınızda bulmayı isteyecekleriniz, sizle aynı sıkıntıyı paylaşan kardeşleriniz olunca hayal kırıklığı ve kandırılma riskiniz daha az. Hele yan yana durmayı devam ettirebilirseniz…
Yazarlar
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.09.2025
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025