Lale KEMAL
MİT-Yargı-Emniyet üçgeni arasında yaşanan kriz, MİT görevlileri hakkındaki soruşturmaları zaten Başbakan’ın izniyle mümkün kılan ilgili yasa maddesinin değiştirilerek izin mekanizmasının güçlendirilmiş biçimde Meclis’ten çıkmasıyla şimdilik durulmuş görünüyor. Ama bu kriz, arkasında yatan gerçek nedenler berraklaşmadıkça devam edecek gibi görünüyor. Ancak şu aşamada berraklaşan husus, yargının, Kürt sorununa barışçıl çözüm bulmak amacıyla MİT yöneticilerinin kimi PKK üyeleriyle bir dizi görüşmeler yaptığı Oslo sürecini odağa oturtmuş olması. Oslo görüşmelerinde, Kürtlere özerklik, federasyon gibi hakların tanınması gibi hususların ele alınmış olması, “suç nedir, ne değildir,” ayrımının yapılamadığı Türkiye’de yargı sürecine takılmış olabilir. PKK ile soruna silahsız çözüm amaçlı ilk görüşmeleri başlatan MİT eski Müsteşarı Emre Taner’in de, yasal değişiklik ile şimdilik durdurulsa da ilk başta şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılmış olması, krizin görünen yüzünde, hükümetin, barış adımlarını torpillemek olduğu çok net ortaya çıkıyor.
Oslo barış sürecinin başlatılmasının siyasi kararını veren kişi olarak, Başbakan Erdoğan’ın, gerek şimdiki MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile eski Müsteşar Taner ve eski Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş’i kapsama alanına alan yargı tasarrufunu kendisine saldırı olarak görmüş olması çok doğal. Kriz süresince açıklama yapmaktan kaçınan ancak siyasi direktifiyle barış görüşmelerini başlatan ekibin korunması için izin yetkisini güçlendiren yasal değişikliğin yapılmasını sağlayan Erdoğan, hafta sonunda suskunluğunu bozarak, MİT-Emniyet-Yargı üçgeni arasındaki krizi nasıl okuduğunu şöyle açıklıyordu;
“Sınırları aşan her türlü girişim yetki gaspıdır....Gücünü milletten almayan, milletle aynı yöne, aynı istikamete bakmayan her girişim millet nezdinde Anayasa ve yasalar nezdinde gayrı meşrudur. Biz bu ülkede gayrı meşruluğa izin vermeyiz. Hiçbir zaman seçilmişleri atanmışlara kul etmeyiz.”
Erdoğan’ın bu açıklaması, siyasi irade katında, MİT krizinin, atanmış, siyaseten sorumsuz bürokrasi ile seçilmiş sorumlular arasındaki güç kavgasının tezahürü şeklinde okunduğunu ortaya koyuyor. Başka nasıl okunabilir ki. Geçmişte kimi mensuplarının adı suçla özdeşleşen MİT de gerçek anlamda arınma süreci başlatılması gerekirken, Türkiye’yi istikrara kavuşturacak Kürt sorununa barışçıl çözüm arayan tepe yöneticilerin, yargı üzerinden hedef alınıyor olmaları çok ama çok garip.
Daha mikro analiz yapıldığında, krizin, MİT ve Emniyet’teki ruh haline yansımasının çok sıkıntılı olduğunu söylemek lazım. MİT’teki tepe isimlerin ifadeye çağrılmış olmalarının –ki icabet etmediler– hemen akabinde, İstanbul Emniyet’inde KCK soruşturmalarını yürüten iki isim, ardından dokuz isim daha bu görevlerinden alınarak farklı birimlere atandılar. Malum, MİT yöneticilerinin ifadeye çağrıldıklarının açıklanmasının hemen ardından basına sızdırılan soruşturmada, bazı MİT görevlilerinin KCK’ya sızdıktan sonra bu örgüt ile birlikte hareket edip, suç işledikleri iddiaları da yer alıyordu.
Emniyet’te, MİT krizi ile yaşanan süreçte, şamar oğlanına çevrildikleri düşüncesi hâkim, motivasyonlarını kaybettikleri söyleniyor. Bazı Emniyet yetkililerinin farklı görevlere atanmalarıyla birlikte KCK soruşturmasının seyri de merak ediliyor, öyle ya görev yerleri değiştirilen ekip, bu soruşturmayı yürütüyordu.
MİT için yasal düzenleme yapılmasıyla birlikte biraz da ironik bir biçimde bir kaynağım diyor ki; “Artık MİT de kurumsal bütünlük sağlanmıştır”.
Emniyet ve MİT arasındaki gerilimin, ülke istikrarı için giderilmesinde yarar var.
Bakan’ın dikkatine: Hastaneler, ağır hastaları geri çeviriyor
Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın uygulamaya koyduğu, sağlığa erişimi önemli ölçüde kolaylaştıran reformlar, genel doktor sayısı içinde sayıları az olmakla birlikte etkin olan Prof. doktorların tepkilerini çekmeye devam ediyor. Ancak, geçmişte de yaşamakta olduğumuz şimdi ise krize dönüşen ve acilen çözüm bulunması gereken önemli bir sorun var, o da gerek özel gerek devlet ve üniversite hastanelerinin artan biçimde ağır hastaları tedavi için artık kabul etmemekte ciddi bir direnç gösteriyor olmaları. Bir doktor tanıdığım, kendi hastalarının da başına gelen ve çoğu zaman kendisinin de çaresiz kaldığı ağır hastalara yönelik bu muameleye dikkat çekilmesi gerektiğinin altını çiziyor
Bu doktorun anlatımıyla, hiçbir hastanenin kabul etmediği üstelik de varlıklı bir hastasının durumu şöyle;
“M.A. isimli hastayı, bir cins akciğer zarı kanseri nedeniyle takip ediyorum. Hastanın başında özel hemşiresi var, ev bir hastane odası şeklinde. Tüm cihazlar var. Kontroller sırasında makine ayarları gerekiyor. Evde bakım servislerinin bu ayarları yapması mümkün değil. Yetişmiş respiratuar teknisyen yok. Hastanın yatırılarak bu ayarların gözden geçirilmesi gerekiyor. Hiç bir özel hastane böyle hastaları kabul etmiyor. Yoğun bakımlarında geri ödeme alamayacaklarını düşünüyorlar.Devlet ve üniversite hastanelerini ne zaman arasam, ‘Hastanın nesi var,’ diye soruyorlar. Anlattığınız zaman hemen yerleri doluyor. Özellikle solunum yetmezliğinde olup, mekanik ventilatör ihtiyacı olan hastalar çok zor durumdalar”.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.02.2016
25.06.2016
18.06.2016
11.06.2016
4.02.2016
28.05.2016
14.05.2016
7.02.2016
30.04.2016
24.04.2016