Leyla İPEKCİ
Dün olduğu gibi bugün de barışa giden kanlı yol çeldiricilerle, provokatörlerle, sol gösterip sağ vuranlarla dolu. Böyle bir gündemde biraz geri çekilip, son beş altı yazıdır yaptığım gibi 'biz' ruhuna dokunabilme çabasıyla sosyolojik terminolojinin sınırlarını tevhidin diliyle genişletmenin imkanları üzerine düşünmeye devam edeceğim.
Tevhidî bakışı bugünün sosyolojik diline tahvil edebilmek için 'biz'in yapıtaşlarını tasavvuf kültürümüz üzerinden döşemeye yönelik bir ilk adım olarak Yunus'un dizeleriyle başlamıştım. Kesreti vahdette, vahdeti kesrette yaşamanın 'biz'i gerçekleştiren anlamlarını yine Yunus'la aralamayı sürdüreyim. Buradaki 'biz' kuşkusuz sosyolojinin kavramlaştırdığı 'biz' olgularından çok daha katmanlı bir anlam ihtiva ediyor çünkü.
Kesreti vahdette vahdeti kesrette yaşamak derken bunu topluma uyarladığımızda somut olarak ne bulabiliriz? Örneğin bir toplumdaki onlarca farklı unsurun tüm çeşitliliğiyle ve sonsuz değişimiyle bir arada o toplumun duyarlılığını veya duygusal arka planını oluşturduğunu yakinen gözlemlemeye başlayabiliriz. Kendini 'biz'den seyredeni bilebildiğimiz ölçüde...
Sosyolojinin çok sevdiği 'öteki' kavramını bir 'ayırt edici nitelik' bağlamında kullanmak durumunda olsak bile ikiliği meşrulaştıran anlamına yaslanma gereği duymayabiliriz artık. Hiçbir alt kültürü veya topluluğu 'yabancı' ilan etmeye gerek duymayacağımız gibi. Yine Yunus'un dizeleriyle: 'Eğer ayine bin olsa bakan bir / Gören bir görünen bin bin göründü.'
Siyaset ne kadar hakikati 'çoklu' gösterirse göstersin, ne kadar bizi kutuplaştırırsa kutuplaştırsın, duygu birliği fikri düzlemden daha derine çapalamıştır gerçeğinin köklerini. Birbirinden farklı ideolojilerin, kimliklerin, etnik unsurların ve yaşam tarzlarının birbirini tahakküm etmeden iç içe yaşayabilmelerini sağlayan ana madde kuşkusuz bu duygu birliğinden yayılan bir simyada saklı. Aynı dinden, hayat tarzından, kökenden, ideolojiden, sınıftan gelmeyen insanların birbiriyle ilişkisini hakkıyla sürdürecek olan bu simyanın özü ise adalet duygusu.
Bir topluluk isterse padişahlıkla yönetilsin, adaletle hükmetmek / hükmedilmektir aslolan. Ve bu iki kişilik ilişkilerde başlıyor, küçük dünyamızda. Yaptığımız her işi Hakk yolunda, nefsimizin rızası için değil, kişisel yararcılık ve çıkar için değil, ilahi rıza için yapabilme gayretinden bahsediyorum. Bu halis niyet, kasti olarak kötülük yapmaktan insanı korur. Kötülüğün görünür ve görünmez şiddetinde bölen ve parçalayan duygular dış çeperde kaldıkça, 'iç içe geçişler'in izleğinde iyiliğin, merhametin, diğergamlığın, dayanışmanın öne çıkmaya başladığını görürüz.
Toplumlardaki adalet duygusu ancak böyle bireysel nefs eğitimiyle gelişebiliyor, yaygın talebe dönüşebiliyor. Toplumsal gerçeklikleri (yaraları, aksayan yanları) hakkıyla teşhis edebilmek için toplumun aynası olan iç dünyalarımıza eğilmek gerekiyor o yüzden öncelikle.
Ben'den sen'e, sen'den O'na yükselerek ve sonra bunların hepsini cem ederek içinde kendinin de olduğu 'biz deryası'nda kaybolmak yani vücudun birliğini gerçekleştirmek için: Toplumsal histerilerle, toplu cinnetlerle birbirimize nefret ve öfke yansıtma pratiklerini sona erdirecek olan 'dış'ta 'iç'i görebilen, 'çokluk'ta 'bir'i görebilen tevhid algısıyla mümkün.
Yunus Emre yorumları üzerine İşitin Ey Yarenler adlı kitabından (Kapı yayınları) önceki yazımda alıntı yaptığım Mustafa Tatcı'nın ifadesini açmanın tam yeri o halde: 'Fiiller tevhidini yaşayan kişi faili tanır ve zerreden küreye bütün varlıklarda faaliyet gösteren kudreti bilir. Hayır ve şerrin, kahır ve lütfun Allah'tan olduğunu anlar. Sıfatlar tevhidinde kişi kainatta görünen her şeyin Hakk'ın bir sıfatı olduğunu anlar. Sureti çok, hakikat tek olarak algılar. Her şeyde Hakk'ı görmeye başlar. Zat tevhidinde ise görünen her varlık izafidir. Bir tek varlık vardır. Hakk. Bakmasını bilen kişi aynada tek bir yüz (cemal) seyreder.'
'Nereye dönerseniz dönün Allah'ın yüzü oradadır' ayetinden hareketle tabiattaki her varlığı, kainattaki tüm eşyayı 'semme veçhullah' olarak gördükçe toplumsal hissî arka planda külli ben'likle bir olduğumuzu idrak etmeye başlayacağız. (Yani nefsani ben'likten kurtulup aslımıza yöneleceğiz ve Kur'an'daki 'biz' hitabıyla karşılık bulan vücud birliği'ni idrake yaklaşacağız. Bu müşahedeyi Tatcı'nın sözleriyle 'ilahi benliğin ifadesi olan biz ile toplumsal benliğin ifadesi olan biz'i anlayanlar gerçekleştirebilir. Yoksa insan, gerçeğini görmediği varlığı nasıl sevebilir ve ona bir gözle bakabilir?'
Tasavvufta bu seyr-ü süluk methodunu içselleştirmiş bir kültürden geldiğimizi hatırlayarak sosyolojinin terimlerini buradan genişletebiliriz. Sosyolog Amiran K. Bilgiseven önceki yıllarda bu yaklaşımı önermiştir. (Bkz: Sosyolojik açıdan İslamiyet ve İslami Kavramlar.) Tevhidî bakışı sosyolojinin diline tahvil edebilmek için 'biz'in yapıtaşlarını tasavvuf kültürümüz üzerinden döşeme çabalarına inşallah devam edeceğim.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Kılıcın mızrağın okun acısında Müslüman’ın hüznü
15.09.2018 - Dolar kuruyla oynamaktan daha etkilisi: İnsanın vehimleriyle oynamak
4.02.2018 - Kültür Bakanı’na ve kültüre bakanlara sesleniş (2)
1.02.2018 - Kültür Bakanı’na ve kültüre bakanlara sesleniş (1)
28.08.2018 - Küresel kasabada vahdet denizi!
25.08.2018 - Candaki kurban sırrımız
21.08.2018 - Gezi’den mesire yerine; parkların bi/çim analojisi!
7.02.2018 - Savaşımızın binbir yüzü!
4.02.2018 - Toplumsal gerçekler bazen araştırılmaz, içinde yaşanır!
31.07.2018 - ABD’nin çöküşü işgallerinin mânâsında gizli!
28.07.2018
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları






































Ali KALAN
PKK melek değildi ama onu yaratan ve şeytanlaştıran onlara da hak doğdu dediğin askeri kesim değil mi sorunun kaynağı yargılanıyor bundan daha tabii ne olabilir