Leyla İPEKCİ
Saraybosna'da 90'lardaki savaş sırasında elle kazılan sekiz yüz metre uzunluğunda, bir metre genişliğinde ve bir buçuk metre yüksekliğindeki tünelin ziyarete açık bölümündeydik. Binlerce insanın hayatta kalmasına vesile olmuştu bu tünel. Havaalanı kuşatıldıktan sonra şehrin diğer bölgelerle irtibatı tamamen kesilmiş ve susuz, yiyeceksiz, elektriksiz kalmıştı çünkü şehir halkı. Sadece az sayıdaki kişi silahlıydı ve resmi bir orduları da yoktu.
Sırplara karşı direniş devam ederken tek çıkış noktası olan havaalanından insanlar her gece pisti geçmeye çalışıyordu. Pek çoğu öldürülüyordu. Tünel açma fikri bu yüzden doğmuştu. Ve büyük bir gizlilikle, kazma kürek ve kandillerle, epey zahmetli bir çalışmayla hayata geçmişti. Şehir halkına yiyecek ve silah ulaştırılması bu sayede mümkün olabilmişti.
Tüneldeyken zamanın ruhunu düşündüm. Kanlı geçmişlerin bugünün dilinde yeniden masumiyete bürünmesi belki zordu. Ama tünelin ucundaki ışığa doğru yaklaşmak için kan dökmeye eğilimli yapımızın ardındaki asli tabiatımızı tanımamız, içimizdeki ben duygusunu aslına yönlendirmemiz, yani cevherin farkına varmamız gerekiyordu galiba. İnsanı asli tabiatından koparan ve nefsinin en sığ katmanlarına tutsak eden nefret öfke kınama gibi 'işlenmemiş' duyguların saltanatını sadece güçlü ve gerçekçi bir maneviyat dili yıkabilir diye düşündüm.
Tünelden dışarı çıktıktan sonra, hatta Bosna Hersek'ten Karadağ'a, Arnavutluk'tan, Kosova ve Makedonya'ya doğru devam ederken zihnimizdeki sınırları yıkmanın ne kadar güç olduğunu seyrediyordum hayatın içinde. Adım başı değişen ülke isimlerine, para birimlerine, aynı dilin farklı lehçelerinden oluşan Boşnakça, Hırvatça, Sırpça versiyonunun hem iç dünyalarda hem insanların birbiriyle ilişkilerinde çatıştıran niteliklerine rağmen, çok derinlerde değişmez bir şey vardı. Bir önceki yazımda bahsettiğim 'geniş ölçekli biz'in sırrıydı bu.
Aramızda susarak konuştuğumuz... Bilmeden bildiğimiz... Fıtri bir neşeyle paylaştığımız... Bizi ta derinden 'bir' kılan sır... Bir süredir yazılarımda farklı açılardan yansımalarını ele aldığım tevhidin hammaddesi olan 'bensiz bir ben'in toplumsal hayatı kuşatacak yansıması Balkanlar'da Osmanlı'dan beri mevcuttu. Yitik bir miras gibi de olsa, mayalamaya devam ediyordu dipten dibe buradaki halkları.
Ama insanlar birbirine kalplerinden bağlanmıyorsa fetih değil, ancak toprak işgali oluyordu. Her türlü farklılığı ve çeşidi bir ayrışma ve parçalanma olarak değil kalbin hakikatinde birleşen mana olarak görebilmekle başlamalıydık işe.
Kosova savaşında şehit edilen Sultan Murad'ın Priştine'deki türbesini asırlardır bekleyen ailenin son temsilcisi Saniye hanım şöyle diyordu: 'Türkiye'ye selam söyleyin!' Yıllar önce Mostar'a ilk geldiğimde Türkçe konuştuğumuzu duyup sokakta bizi çeviren iki Kosovalı da aynı şeyi söylemişti. Başkaları da. Bunun anlamını idrak etmek bizim için kolay değildi. Zira Osmanlı dağıldıktan ve tehcirlerden, mübadelelerden, sürgünlerden sonra bizler kendi sınırlarımız içinde bir devlet ve vatan kurmuştuk. Onlar ise orada azınlıkta kalmışlar, komünizm dönemi boyunca ise kendi içlerine kapanmışlardı. Gerçi bu sayede eriyip gitmemişler, kendi geleneklerini koruyabilmişlerdi.
Biz ise büyükannelerimiz dedelerimiz buralardan bir yerlerden gelmiş diyorduk. O kadar. Biz kopmuş olsak da Saniye hanımlar bizden kopmamıştı. Bu sırlı biz'in ruhunu ne 'gelip buralarda etnik Türkçülük' yapıyorsunuz diyenler anlayabiliyordu, ne de 'ebeveynlik yapıyorsunuz' diyenler. Herhangi bir tahakküme, manipülasyona, ebeveynlik taslamamıza zaten ihtiyaç yoktu. Aynı belleğin bahçelerinde yetişmiş, aynı yitikliğin içinden geçmiştik, şimdi aynı duanın içinden birbirimizi işitiyorduk. Gittiğimiz tekkelerde, su kenarlarında, sokak aralarında, birlikte söylediğimiz ilahilerde, usul usul akmaya devam ediyordu bu sırlı biz'in gerçeği.
Balkanlar'daki irfanî geleneğe bir katkı sunabilmek adına Türkiye'den gelen ve Balkan halklarıyla birlikte sohbetlere, konferanslara katılan Mustafa Tatcı, Mahmut Dipşar, Tuğrul İnançer, Levent Bayraktar, Fehmi Özden gibi isimlerin Saraybosna'da, Prizren'de, Usturumca ve Üsküp'teki konuşmalarını dinlerken de bunu düşündüm: Aslında devam eden tarihin bir dönemindeki Osmanlı ruhu değildi. Bu sırlı biz ruhuydu. İçimizdeki evrensellik! Ta derinlerde hiç değişmeyen.
O Türk, bu şeyh, şu tarikat, şu cemaat, bu mürşit, şu etnik unsur, bu etnik unsur dediğimiz için somut yaşamı kuşatan bugünün dilini işitemiyorduk. 'Sanmasınlar biz mülhidiz /?Hem müminiz hem müslimiz / Mucid değil muvahhidiz' diyemediğimiz için! Her şeyi ve herkesi Hakk bildikçe önceki yazılarımda bahsettiğim 'bensiz bir ben'e ve içinde ego olmayan 'biz'e varabileceğiz. Her şeyi 'yerli yerinde' algılayan bir gelecek muhayyilesi ancak bugünün diliyle bu 'biz'in sırrını paylaştıkça anlamına kavuşacak.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.09.2018
4.02.2018
1.02.2018
28.08.2018
25.08.2018
21.08.2018
7.02.2018
4.02.2018
31.07.2018
28.07.2018