Leyla İPEKCİ
Afrin harekatına toplumsal desteğin büyüklüğünü neyle açıklıyor -soğukkanlı ve mesafeli olmak adına- analiz yapanların pek çoğu? Cumhuriyetin mayasına sinmiş beka korkusuyla öncelikle. Bu beka korkusu muhakkak vardır evet. Ama şimdi en sıcak gerekçeler ortadayken, gerçeği buna nasıl mahkum ederiz diye şaşırıyorum. Genel bir paranoya evet, ama şimdi, böyle sıcak bir savaş ortamına gelmemizin onlarca gerekçesi yokmuş gibi, sanki durup dururken!
Barışı ilk kez devlet adına inisiyatif kullanarak savaşan taraflarla yapmaya cesaret eden bir hükümeti barış masasından devirmek için yapılan kanlı hileli bütün girişimlerden beri olanlara bakın. Buna bir de bölgemizdeki hegemonik savaşların üslubunu (provokasyonlarla çatıştırma moderasyonunu) ekleyin.
Sanki katliam, canlı bomba, terör, işgal hareketi, onca darbe kalkışması, suikast, hile, şantaj, algı operasyonu, provokasyon hiç olmamış, coğrafyamızda herkes yerli yerinde ve demokrasinin gereğini yapmaktaymış gibi. Böyle ele alındığında mesafe korumak adına entelektüel jimnastiğe hizmet etmekle kalıyor bu analizler. Ama herhalde farkında değil yapanlar, şaşırdığımla kalıyorum.
***
Gerçi bu tarz analizlerin olmazsa olmazıdır bu Cumhuriyet paranoyamız ve tabii gerçektir. Uzun dönemimizin önemli bir kısmına ışık tutan tek gerekçe yine de bu olamaz toplumsal analizlerde. Dedikleri gibi evet başka da olmalı. Ama diğer mesafeli gerekçeye geçmeden biraz sorgulayalım:
Belli bir tarafı tutmamak, tarafsızlığı mutlaklaştırmak, adaleti tesis etmeye hizmet eder mi her zaman? Ya gerçekten bir taraf temsil ediyorsa bazen de hakkaniyeti? Ya apaçıksa buradaki zulmete karşı durma olgusu? Ya çoktan acı bir biçimde kan kusa kusa alenileşmişse bir tarafın mazlumiyeti? Yıllardır terörden, provokasyonlardan usanan ve zarar gören halkın vicdanı isyan etmez mi pasif kalmaya? Adaletin tecellisi bazen belli bir tarafta durabilenler üzerinden gerçekleşiyor olamaz mı?
***
Afrin harekatına toplumsal desteğin büyüklüğünü yıllardır dökülen kanlar pıhtılaşmamışken ve harita çoktan değiştirilmeye başlamışken sosyolojik gerekçe üretmeye indirgeyen analizler... Uzaklaştırmıyor mu bizi vicdandan?
Bu topraklarda yaşayan ve yaşadığı yeri sevenlerin olmazsa olmaz bir mücadele / direnme dürtüsü üzerinden harekatı açıklamaya yanaşmayanların işi aslında kolaylaşıyor: Son 15 yılın yeni yükselen muhafazakar sınıfının sosyolojisi. Gerekçelerin olmazsa olmazı elbette.
Bugün onca bombalarla hayatımız felç edilmeye çalışılmışken, 15 Temmuz gibi çok korkunç bir senaryoyu sivil iradeyle atlatabilmişken bile kaba / sarkastik bir genelleme ile bu AKP sosyolojisini analizlerin içine illa yedirmek mi gerekiyor?
Ne kadar ifrata kaçan, romantik, paranoyak, kahramanlık destanlarıyla kendimizi dolduruşa getiren bir millet olduğumuzun analizini yapmakla yetiniyorlar. Milletçe verdiğimiz mücadelenin hakikatini böyle tabir etmiş olduklarını sanıyorlar. İlla mesafeli bir duruş sergilemek adına bu romantik mizacımızı, karakter özelliklerimizi filan da sosyolojiye dahil etmekle işin içinden çıkmış oluyorlar.
Harekatın geniş kitleler tarafından desteklenmesi evet böylelikle açıklanmış oluyor. Yeter ki kendimizi savunma konusundaki haklılığımız küresel güçlerin zihniyet şablonlarıyla çelişmesin. Yeter ki evrensel olan o meşum cümle (barıştan yanayız) bir ezber olarak bütün somut haklılıkların üzerini örtsün!
***
AKP’li vatandaşların başarılı olma ve coğrafyasının hamisi kesilme dürtüsü üzerinden bugün bölgemizde yaşanılan zulmü okumak: İşlevsel bir mesafesizlik getirebiliyor mu peki? Arap baharı başarılı olsaydı Türkiye muhafazakarlığı kalıcı bir ego rahatlaması yaşardı diyerek varsayımlara dayanana kadar bir an gerçeğe yaklaşmak istemez mi bu kalem erbabı?
Son derece yakıcı bir gerçek hem de. 15 Temmuz’da, hepimizin hayatını esir alacak sıcak bir işgal operasyonunda geleceğini canı pahasına savunmuş bir halkın çoktan kemale ermiş demokrasi anlayışı yetmez miydi bu ego rahatlatmasına? Mesele bundan ibaret olsaydı?
Yıllardır devletin siyasi partilerin ordunun ve tüm sivil hayatın iliklerine dek bir amaç ve gündem ile hileli biçimde girmiş ve elan bilinemeyen kripto elemanlarını yerleştirmiş bir örgütün küresel bağlantılarından hiç bahsetmeden üstelik? Bu olgunun sosyolojisini yapmaya gerek duymadan Ohal’i eleştirmekten ibaret bir anlayış yeter miydi bugünün örgütlü zulmünü anlamaya?
***
Gerçeği kendi mesafeli tarafsız soğukkanlı (hamasetten uzak olmak adına) algılarıyla sınırlayanlar: Nasıl oluyor da çok sıcak bir işgal ve ilhak sürecinde haklı olarak direnmenin insan ve toplum gerçeğindeki yansımasını hiç okumuyorlar? Sırf ordudaki ve devletteki vesayet savaşları yüzünden yıllarca ocaklarına ateş düşmüş halkın direnme ve mücadele etme azmini neden bir cümleyle bile hesaba katma gereği duymuyorlar?
Başkalarının ocağına ateş düşmesin diye direnme yürekliliği gösterenlerin mertliğini neden görmezden gelerek bunu küçümsemeye kalkıyorlar? Neden şehit denildiği an sadece hamaset çağrışımı yapıyor onlarda?
Bu nasıl bir yaklaşımdır ki “geleceğin bizden sorulacak olmasının heyecanı”na çok kaptırdık demekle içinden geçtiğimiz yakıcı gerçeğin basitliğini fark edemiyor da harekatın haklı gerekçelerine hep uzak kalıyorlar?
Böyle pasif / soğukkanlılıkla yapılmış yan gerekçelerden ibaret analizlere sığmayan bu sosyolojik gerçekliği okumaya... Biraz da kalp gözü gerekmiyor mu? Vicdanın analiz yapmadan görebildiği...
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.09.2018
4.02.2018
1.02.2018
28.08.2018
25.08.2018
21.08.2018
7.02.2018
4.02.2018
31.07.2018
28.07.2018