Markar ESAYAN
Herkes kâbus gibi bir döneme girdiğimiz konusunda hemfikir. En azından bu konuda bir uzlaşma var. İkinci uzlaşma konusu da 'bu durumun' böyle sürüp gitmeyeceği. Kâbus gibi bir döneme girmişsek, bir şeylerin değişmesi gerektiği konusunda uzlaşı zaten zorunlu görünüyor.
O zaman, bu uzlaşı noktalarından yola çıkarak geleceğimizi bu kâbusun elinden kurtarmak mümkün mü?
Henüz dünyamıza hızla yaklaşan bir göktaşının haberini almış değiliz. Tarih devam ediyor ve bizler toparlanmak zorundayız.
Ve evet, bu kâbustan kurtulmak mümkün.
Ancak ciddi sorun şu ki, ortasından karpuz gibi yarılan kesimlerden birisi bu kâbustan Erdoğan'ı mesul görüyor ve onun gitmesi için büyük bir arzu besliyor, aşkın bir çaba gösteriyor. Diğer kesim ise, paralel devletin ciddiye alınması gerektiğini nihayet anlamış vaziyette. Bu kesime göre, Erdoğan arkasında durulması gereken en kritik kaledir. O kale düşerse, bir 80 yıl daha sürebilecek yeni bir vesayet dönemine girebiliriz.
Çoğumuz bu süreçten kendimizi sıyırarak, yara almadan geçme arzusu duyuyoruz. Keşke tüm bunlar hiç yaşanmasaydı. Ama yaşanıyor. 'Anlamaya, anlatmaya çalışma süreçlerimizi' temiz tutabilir miyiz? Hata yapmamaktan bahsetmiyorum; sadece, gerçeği görmek eğer ciddi bir risk gerektiriyorsa, ne yapmak gerekir? Yazılarımızı, düşüncelerimizi hangi kritere göre oluşturacağız? İçgüdümüz, kendimizi korumak mı, yoksa gerçeği anlamaya, anlatmaya çalışmak mı olacak?
İki tarafa da 'atar' yaparak nereye kadar idare edebiliriz? 'Taraf tutmak zorunda mıyım?' ile 'İki tarafın bu tarafgirliği tarihe geçsin diye yazıyorum' yazıları arasındaki ahlaki mesafe ne kadardır? Herkesin sorması gereken soru bu.
Devletin içinde bir grubun, kimsenin kayıtsız kalmayacağı yolsuzluk iddialarını siper ederek başkaldırdığı bir dönemi normal mi sayacağız? Konu Erdoğan'ın şahsı dairesinde kısıtlı olsaydı. Romalı Vali Pilatus gibi 'gümüş tasta elimizi yıkayarak' idamdaki sorumluluğumuzdan o an için belki kurtulur, 'cinayetten' sonra beylik sözlerle bir yandan kurbanın hatalarını cilalar, bir yandan da vicdanlarımızı rahatlatırdık.
Belli ki, 1960, 1971, 1980, 28 Şubat ve her seferinde aynı şeyi yapmış medyadaki ve diğer etkili yerlerdeki bazı büyüklerimiz. Aslında kendilerini kayırmışlar. Ben bir ülkede bu kadar reel politik tutkunu, bu kadar doğal seleksiyon müptelası ve bu kadar inanmış pozitivist olduğunu bilmiyordum. Bu 'elitin' nasıl olup da her dönemin itibarlı kesimleri olabildiğini bu krizde çözdüm. Sürekli kendilerince kazanacak tarafa oynuyorlar. Sürekli sağ gösterip sol vuruyorlar. Hatta, yüzleşme dönemlerinde bile, geçmişte yaptıkları darbecilikler, onların gurur kaynağı, güvenilirlik kariyerleri oluyor. Her zaman 'demokrat gören saf köylü' kitlesi ise hazır. Bu müthiş bir yetenek! Fırtınanın gözündeler. O en sakin yerde. Hiç zarar görmüyorlar ve her zaman 'doğru' yerdeler.
Ama hikâye bu sefer başka türlü gelişebilir.
Farkında mısınız? Türkiye tarihinin en aşağılık darbe döneminin canlı tanıklarıyız. Halka fısıldanan ahlaksız teklif ise şu: 'Erdoğan kırmızıçizgileri geçti. Dünyanın egemenlerinin, reel politik kurallarını çiğnedi, dediklerini yapmadı. Artık onun için çok geç. Doğrunun ne olduğunu hiçbir önemi yok. Dünyanın kuralları değişmez. Kardan olmaksa, bir adamı kurban etmek evladır. Kurtarın kendinizi, bu tarafa geçin.'
Ama gerçek şu ki, bu durum Erdoğan'ın şahsi akıbetinden ziyade, bizimle ilgili tarihi bir karar anı. Bizler, böyle bir krizi hak etmek için bir şey yapmadık. Neden bu kadar şiddetli bir krizin içindeyiz o zaman? Gezi'de bir içsavaşın eşiğine gelmek, bugünlerde ise ülkeyi altüst edebilecek, PKK savaşını yeniden başlatacak, devleti yine IMF'ye dilenir hale getirecek bir krizin içine yuvarlanmanın karşısına hangi siyasi hataları yazarsanız yazın, hesap tutmuyor.
Büyük bir algı operasyonunun hedefindeyiz. Bizlere Truman Show dünyasına bedava bilet verilmiş gibi; üstelik popcorn ve Alaska Frigo da bilete dahil.
Krizimizin küresel boyuttaki bağlamı şu: 20. Yüzyıl'ın paradigması, kendisini 21. Yüzyıl'da da vitrin düzelterek devam ettirmek istiyor. Cephe savaşlarından bazılarını, Mısır'da olduğu gibi kazanabilirler. Çünkü muarızlarının acemiliği yanında, çok köklü, koordine ve tecrübeliler. 'Daha fazla demokrasi, köktendincilik, yolsuzlukla mücadele' gibi, kimsenin reddedemeyeceği parlak eldivenleri var. Ama o eldivenlerin içinde 'vesayet muştaları' gizli. Bizlere ise, daha fazla demokrasi, temiz toplum, şeffaf devlet arayışlarımızı istismar ettirmeden, vesayet tuzaklarına düşmemek gibi zor bir görev düşüyor.
İyi haber ise şu: 20. Yüzyıl paradigması kazanamayacak. Sorun ne kadar daha ve ne süreyle acı çekeceğimizle ilgili.
Peki, Erdoğan ve hükümet ne yapmalı? Yapılan hatalarla cesurca yüzleşmek, böyle bir dünyada, bu kadar saf olmanın, idealist özgüvenin tek başına yeterli olmadığını öncelikle tesbit etmek şart. Dindarlar bu dünyanın hep kandırılan saf köylü çocukları olmamalıdır. Adalet, Yeşilçam filmlerindeki delikanlı kahramanımızın birkaç Osmanlı tokadı ile sağlayabileceğinden öte bir çaba gerektirir. Dindarlık adaleti savunmayı içerir, ama adaletsizlikle mücadelede aklı, stratejiyi dışlamaz.
Akıl, strateji hiçbir zaman olmadığı kadar önemli şu sıralar. Dünyayı iyi tanımak, iki, üç değil, 10 adım sonrasını hesap etmek, derinlikli, alternatif politikalar üretmek... ABD ve Avrupa'da bunca düşünce kuruluşu, bunca piar bütçesi boşuna beslenmiyor, harcanmıyor. Çünkü üslubun, içeriğin çok önüne geçtiği bir dünyada yaşıyoruz. El Kaide ile bu kadar mücadele eden bir ülkenin, hem İrancı, hem El Kaide'ye destek veren bir ülke konumuna düşürülmesi birkaç makalelik, manşetlik iş. Haklılığı anlatabilmek, haklı olmak kadar önemli. Tarih tabii ki gerçekleri bir bir ortaya çıkarıyor. Ama iş işten çoktan geçmiş oluyor.
Hükümet sadece iyiniyetin ve seçimlerin yeterli olacağını düşünmemeli. İçerideki ve dışarıdaki ittifakları yeniden tahkim etmeli, düzenlemeli.
25 Aralık darbesi başarılı olsaydı, o operasyonda tutuklanan insanların hepsi bir süre sonra aklansa dahi Türkiye'de rejim değişmiş olacaktı.
Tehlikenin farkında mısınız?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019