Markar ESAYAN
Türkiye'de de son 14 yıllık radikal demokratik hamlelerde neler yaşandığını dün özetledim. Soğan zarını soyarcasına katman katman ilerlendi. Kervan biraz da yolda düzüldü. En nihayetinde tartışma temele indi, “yerlilik ve millîlik” taşına çarptı. Elmas uç kırıldı.
“Tabii bu hengamede en büyük hasarı eleştiri kurumu aldı.”
Bu yaptığım son tespit doğru değil. Sadece herkesin nedense sorgulamadan alıp kullandığı bir ön varsayım. Türkiye'de hiçbir zaman eleştiri kültürü kurumsallaşmamıştı. (Sadece kahramanlarımız vardı.) Sanki dün Türkiye'de böyle bir değer üretebilmişiz de, son 14 yılda zarar görmüş gibi davranmak yine bir değerin iktidar kavgasında araçsallaştırılmasından ibaret.
Türkiye demokratikleştikçe, halk daha fazla karar hakkı, özgürlük ve nitelikli eleştiriyi talep/hak ediyor. Ama ülkede bir iktidar kavgası var ve kavgayı veren diğer blok ahlaki olmayan suiistimallerle tartışmayı nesnellikten uzaklaştırıyor. Yani AK Parti, tabanının ve şüphesiz tüm ülkenin ihtiyacı karşılanmadığı oranda, bu sorunu çözmenin yükü de AK Parti'nin sırtına biniyor.
Muhalefetin bunu özellikle (veya sezgisel olarak) yaptığını düşünüyorum. Çünkü iktidarı meşrulaştıracak her adımdan kaçınmak onlar için zaruri. Eleştiriye olumlu katkıda bulundukları oranda, zaten AK Parti'nin önünü açacaklarını düşünüyorlar. Bu doğru, ama ahlaksızca bir tespit. Temel ilkelerden saptıkları için tarihin de yanlış yerinde duruyorlar.
Laikçi iktidar bloku kendi seçmenlerini negatif duygularla rehin aldığına göre, muhafazakârlarda, özellikle de genç nesilde doğan eleştiri ihtiyacı nasıl karşılanacak?
Bu durumda, belki de matruşkanın en küçük bebeğine, muhafazakârlar içindeki eleştiri müessesesine gelip dayanıyoruz.
Burada durum biraz karışık… Hattı sağlam tutmak isteyenlerle, o hattı çökertmek isteyenler arasındaki şiddetli kavga durumu karmaşıklaştırıyor, ama çok da değil.
Hattı sağlam tutmak nedir? Körü körüne bir tarafçılık sergilemek midir? Hayır… Halk iradesine dayalı, sivil, şiddetten uzak, demokrasinin temel prensiplerine göre hak mücadelesi veren, belirli ahlaki kıstaslara kendisini bağlamış, seçimlerde hesap veren ve kaderi halkın elinde olan aktörün benim adıma verdiği meşru mücadeleyi desteklerim. Bu ilkeler, hedefin kendisi kadar önemlidir. Mesela bir sosyal demokrat olsam bile, kendisine sosyal demokrat diyen bir hareket ya da bir Kürt olsam bile kendisine Kürt partisi diyen bir oluşum, bu temel ilkelerden saparsa, onunla akdim sona erer.
Ancak son zamanlarda yaşanan muhafazakarlar içinde, “eleştiri”, “linç”, “yalaka”, “yandaş”, troll”, “jöleli” anahtar kelimeleriyle geçen mesele bence eleştiri dışında, çok daha pespaye bir durumun tezahürü...
Her türlü hakareti yaparak, ya da iler tutar tarafı olmayan eforik çıkışlarla “Onu değil beni alın” sinyalleri verdikten sonra dokunulmazlık zırhı istemenin, eleştirinin herhangi bir tarafıyla ilgisi yok. Tartıldılar ve eksik bulundular. Milletin gönlünden düştüler.
Olayın diğer yönü ise, kendisini doğrudan karşılarına almaya cesaretleri olmadığı için, ona yakın insanları vurarak Erdoğan'ın itibarını, popülerliğini indirgeyebileceklerini varsayıyorlar. Ne sinsice, ne ucuz bir tutum bu? Buradan iyi birşey çıkar mı?
Gerçekten çok ilginç; bu ülkede bir Erdoğan'a vurmak serbest. Hatta bu sağlıksız kabul, ifade özgürlüğünün bir kriteri haline geldi. Onun dışında herkesin dokunulmazlığı var.
“İrtica tehdidi”nin yerini “Yaşam biçimleri tehlikede” söylemi aldı demiştim. Dünün “Göbeğini kaşıyan adam”larının yerini de “troller/troliçeler” aldı.
Keşke Gezi'de, 17/25 Aralık ve devamında o trollerin onda biri kadar cesaret ve dürüstlük sergileselerdi.
Bu vefalı millet onları ölene kadar sırtında taşırdı.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Operasyon çökünce...
9.05.2019 - Kızgın demiri soğutma yöntemleri...
2.05.2019 - Müzik ve terör örgütü listelerinin benzerlikleri...
24.04.2019 - Taşın altına elini yine Erdoğan koydu...
21.04.2019 - Millet İttifakı neye kuluçka oldu?
18.04.2019 - Organize kötülüğün peşini bırakmayacağız...
16.04.2019 - CHP'nin 2019 resmi
13.04.2019 - Mazbata fetişizmi neye delalet?
10.04.2019 - 31 Mart’ta Türkiye neyi başardı?
3.02.2019 - Bu seçimin adaletsizliği…
28.03.2019
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
mehdi avis
Allah razı olsun,nurları neslimize hakkı ile verebilsek asırlık problemlerimizden eser kalır mı?