Markar ESAYAN
Sevgili Gürbüz, dostum...
Bizim kültürümüzde, dolu gelen tabak boş iade edilmez, bilirsin. Hele o tabak içinde elin, yüreğin ve sevginin ürünü çok değerli bir ikram varsa. “Kendinize açtığınız savaş” yazın, böyle zarif bir ziyafetti benim için. Ben de müsaadenle “sorularının”, içimde uyandırdığı yankıları yazmak istedim bu pazar.
Hiçbir iddiam yok anlayacağın. En büyük iddia da bu değil mi zaten?
Neruda’nın dediği gibi, “Sorular, küller denizinde salınıyoruz”. Çoğunlukla da, Neruda’nın kapalı, içi samanla doldurulmuş çuhadan kuğusu gibi hissediyoruz kendimizi. Bir insan ayaklarından, tırnağından, saçının telinden, velhasıl, insan olmanın tüm hâllerinden yorulur mu? Neruda o şiirinde böyle bir insanlığı tarif ediyor. Anlattığı şahsına dair değil sadece, bir insanlık tarihinin yorgunluğudur. İnsan olan bu yorgunluğu duymalıdır desem?
Yoruldum işte insan olmaktan./ Terzilere, sinemalara gidiyorum işte,/ şaşkınım, kapalıyım,/ çuhadan bir kuğu gibi/ sorular, küller denizinde salınıyorum.
Yoruldum ayaklarımdan işte, tırnaklarımdan,/ gölgemden, saçlarımdan,/ yoruldum işte insan olmaktan...
Ama belki biz, daha özel bir şeyden bahsediyoruzdur.
Hangi hâllerimize bakıp öyküneceğiz gerçeğe? Gerçek nedir! Hangi ruh durumumuzdaki ben gerçek, diğeri ise sahte olacak? “Âşık oldun mu hiç? Terk edildin mi” diye soracaklar mesela. Her cevapta farklı yüzler oluşacak imgeleminde, belki. Sen ise her seferinde başka başka sen. İnsan bölü tüm hâller, hâllerin toplamı ise insan...
Bir ömür boyunca topladığın neler var heybende? Ölüler, diriler, diriyken ölüp, ölüp gittiği hâlde tüm canlılığı ile yanında kalanlar... Bir sürü, bir sürü şey, ama hepsi değerli; sana düşman olanlar bile” diyecekler. Sen sadece yorgunca bir gülümseyeceksin. Tarihten bugüne gelen, gittikçe büyüyen bir evet cevabı ruhunda; Ben insanım... Tabii ki, evet!
Nefis bir şey olurdu ama/ bir noteri kesik bir zambakla korkutmak/ ya da kulaktozuna vurup öldürmek bir rahibeyi./ Ne güzel olurdu/ yeşil bir bıçakla koşmak sokaklarda/ soğuktan ölünceye kadar bağırarak...
Can sıkıntısı nedir, hiç düşündün mü Gürbüz? Düşündüğünü biliyorum. Can sıkıntısı, olmanın sorumluluğunu duyanlarda görülen bir insan hastalığıdır. İçinde biraz da ölüm korkusu... Kendinden terk etme isteği ile gösterir kendini. Gittiğin her yere kendini götürdüğünü anlaman çok uzun süre almaz. Nereye gitsen adını elinde yazan bir sen karşılar seni. O zaman başka başka şeyler yapmak gerekir. Yaşarken hep bir şeyler yapmak gerekir, hep bir şeyler yapmak gerekir.
Herkes ayrı bir dünya, ayrı bir evren. İnsanları yargılamak ne beyhude, ne saçma bir uğraş. En benzer yanlarımızla benzemeyiz birbirimize aslında. Yapmak gerekeni ise en son yaparız. Dinlemek ve anlatmak sadece.
İnsan, kifayetsizliği ile yüzleştiği ölçüde kâfi gelir kendine.
Bana göre değil bu rezillikler./ Bana göre değil ot olmak, mezar olmak,/ ıssız bir tünel olmak, bir cesetler mahzeni,/ acı içinde ölmek, kaskatı kesilmek soğuktan.
“Bir insanın kendisine açtığı savaşı bitirmesiyle başlar her şey” demişim, doğrudur. Sen de o savaşı bitiremediğinden bahsetmişsin; o da doğrudur. “Sen bitirdin mi” diye sorarsan, her günkü Markar için başka bir cevap verebilirim sana. Her sabah şaşırarak uyanıyorum bu evrene sevgili Gürbüz. 43 yıldır yaşamaya alışamadım ben. Bu hâlimi sevdim sonunda. Her sabah büyük bir şaşkınlıkla uyanıp, kendi minik evrenimi tekrar kuruyorum. Yersiz yurtsuz bir seyyar satıcı gibi, akşam olunca topluyorum malzemelerimi, gece boyunca kırk haramiler ne kadarını yağmalıyor, hiç bilemiyorum. Sabahları, arta kalanla yeniden kuruyorum tezgâhımı; sadece, bunu huzurla yapmak istiyorum. Evde ne varsa artık, onları sofraya özenle dizmek ve şükretmek, sevdiklerimizle bir akşam yemeği yemek gibi, bir sonraki öğünü hiç düşünmeden.
“Biricik olduğumu biliyorum ama”, demişsin haklı olarak, “âşık olmadan, dostları olmadan, kim bilebilir değerli olduğunu?” Çünkü ben “İçinizi tanzim edin, sevdiklerinize yer açın, kendi değerinizi fark etmeden, âşık olamaz, sevemezsiniz, dağınık, kirli eve misafir çağrılmaz, ayıptır” diye yazmıştım.
“Elimde değil, içimdeki dağınıklıkla gidiyorum sevgiliye, arkadaşlara. Onlar da içlerindeki dağınıklıkla geliyorlar. Darmadağın buluşuyoruz anlayacağın.
Ne düşünüyorum biliyor musun Markar; kendi savaşımızı kendimiz bitirebilseydik eğer, büyük aşklar, tutkulu dostluklar olmazdı sanki.”
Sanırım benim bahsettiğim dağınıklık, kendini sevmek de buydu.
Angela Carter der ya “Bir insanın dostlarla olmasından daha güzel ne vardır ki hayatta”diye...
Sorun veya soru şu; gerçekten gittin mi sevgiliye, dostlarına, eğer gidebildiysen, gerçekten, ama gerçekten, izin verdin mi yaralarına bakmalarına, seni sevmelerine, onları iyileştirmeyi, onları sevmeyi gerçekten istedin mi? Sonu ne kadar iyi veya kötü bitse de, gerçekten gerçek oldun mu o anlarda? Bu soruları hepimize soruyorum tabii...
Hep arar durumda mıyız? Bulmaya vaktimiz kalmasın mı istiyoruz? En nihayetinde, mutlu olmak veya olmamak, başkalarından önce, bizim tercihlerimizle ilgili değil mi?
Her sabah kalktığımızda, malzemelerimiz eksik veya fazla vermiyorsa, her gün aynı beni ve evreni kuruyorsa insan, hep aynı tecrübeleri yaşayacağı ve hep öngördüğü sonuca ulaşacağı kesin değil midir?
Her gün aynı beni bulmak ve hep haklı çıkmak...
Bu, bu dünyanın cehennemi değil mi?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019