Mehmet Y. Yılmaz
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e çok kızdı.
Kızmasının nedeni mezuniyet töreninde subay yeminine öncülük ettikleri için ordudan atılan altı teğmen ile ilgili disiplin soruşturması sırasında yaşananları eleştirmesi.
Bu normal bir şey. İktidar sahipleri, muhalefete kızabilirler. Zaten “fikir başka başka olmasa, koyun kurt ile gezerdi.”
Ancak Cumhurbaşkanı’nın bu kızgınlığını ifade ediş biçimi kabul edilebilir değil. Evet, biz de biliyoruz yalandan bir demokraside yaşadığımızı ama bu kadarı da tuhaf.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Özel’e şöyle seslendi:
“Başkomutan olarak sana sesleniyorum; ayaklarını denk al, denk almazsan denk getirmesini biz biliriz!”
Bu cümlenin neresini düz tutabilirsiniz, bilemiyorum.
Bizim yarım yamalak demokrasimiz için bile bu çok aşırı.
Cümlede “başkomutan” var, “ayaklarını denk al” diye sert bir uyarı var, “denk getirmesini biz biliriz” diye tehdit var.
Tabii Cumhurbaşkanı’nın çok sevdiği bir şeyi yapıp şunu söylemek de mümkün: Siyasete meraklıysan, başkomutanlık görevini bırak, siyasete gir!
TÜSİAD Genel Başkanı ve YİK Başkanı’nın sözlerine kızdığında da kendisi böyle konuşmuştu çünkü.
Başkomutanlık makamı, Anayasa gereği cumhurbaşkanının devletin başı olmasından kaynaklanıyor; sembolik bir sıfat yani.
Ama belli ki Cumhurbaşkanı ayaklarına çizmeyi çekip, yalın kılıç düşman ordularına dalmaya hazır.
Gençliğinde içinde kalmış bir askerlik tutkusundan mı kaynaklanıyor diye merak etmedim de değil.
“Her Türk asker doğar” ya, kim bilir belki de orduya zamanında intisap edememiş olması boğazına takılmış bir ukde.
Önerim bu baş komutanlık konusunu o kadar ciddiye almaması.
Orduda onca kurmay varken savaş planlarını filan kendisi yapmayı düşünmüyor umarım.
Baş komutanlığı da ekonomistliği gibi çıkarsa yandı gülüm keten helva!
Hem sivilleşiyoruz, sivil Anayasa yapacağız diye ortalık yerde konuşurken işin içine “başkomutanım ben” lafını sokuşturmak, iyi olmadı.
Ayağında çizme, elinde kılıçla sivil olunmuyor maalesef.
Zaten bunlar olmasa da üniforma yerine takım elbise giymiş olmak, bir emir komuta zinciri içinde askerlik görevinde olmamak sivil olmak anlamına da gelmiyor.
“Sivilleşebilmek” demek her şeyden önce hesap verebilir olmak demek.
Eğer “gerçek siviller”, idareden hesap soramıyorlarsa, o rejimin sivil bir rejim olduğunu söyleyemeyiz ki Türkiye’deki durum da tam olarak bu.
“Ayağını denk almazsan biz denk getirmesini biliriz” tehdidi ise bu sivilleşememe durumunu daha açıktan vurguluyor.
Normal demokrasilerde ayağını denk almayan birileri çıktığında bu ayakları yeniden bir hizaya sokma görevi yürütmenin değildir. O görev yargıya düşer.
Bu cümle Türkiye’deki somut durumun net bir tanımını da vermiş oldu: Yargı, artık yürütmeye bağlı bir organ!
Öte yandan ordunun üst düzey komutanlarına “Özel’e dava açın” talimatı vermek de hoş olmamış.
Koca bir orduyu yöneten komutanların kendi iradeleri yok mu ki Özel’e dava açmaları talimatı veriliyor?
Şimdi onlar da mecburen bu talimata uyacaklar ve yine talimatla Ekrem İmamoğlu’na dava açan eski YSK üyelerine benzeyecekler.
Oldu mu şimdi?
* * *
Hırsızları çıkarın, gazetecilere yer açılsın
2023’te bir “infaz düzenlemesiyle” suç örgütü yöneticilerini bile serbest bırakmışlardı. Amaç yine aynı: Hapishaneleri boşaltalım ki topladığımız gazetecileri, politikacıları tıkacak yer açılsın |
Gazeteci Nevşin Mengü, PYD yöneticisi Salih Müslim ile röportaj yaptığı için 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Mahkeme cezanın ertelenmesine de karar verdi ki bundan sonra herhangi bir nedenle Mengü’yü bir kez daha mahkûm etmeyi başarırlarsa cezaevinde uzun uzun istirahat etsin diye!
Gazeteci Nevşin Mengü
Böylece gazetecilik faaliyetinin cezalandırıldığını bir kez daha söyleyeyim ama biliyoruz ki resmi erkan “kimse gazeteci diye hapse atılmıyor” demeye devam edecektir. “Yerseniz” diye sanırım!
Nevşin Mengü’nün gazetecilik yaptığı için hapse mahkûm edilmesinden bir gün önce de “kısmi af” konusu netliğe kavuştu.
Amaç yine aynı: Hapishaneleri boşaltalım ki topladığımız gazetecileri, politikacıları tıkacak yer açılsın.
2023’te de böyle bir “infaz düzenlemesiyle” suç örgütü yöneticilerini bile serbest bırakmışlardı.
Bu sefer “mükerrer suçluları” çıkartmayı planlıyorlar.
Yani üst üste suç işlemeyi alışkanlık haline getirenleri!
Şu anda Türkiye cezaevlerinde 392 bin tutuklu ve mahkûm var. 92 bin kişi ayakta kalmış, ranzalarda nöbetleşe uyuyorlar.
Her sene yeni yeni cezaevleri yapılıyor ama izdihama yetişmek mümkün olamıyor.
Rabbim bunu da memleketin siyasal İslamcılarına nasip etti.
* * *
Prof. Dr. Serap Yazıcı Özbudun’un yanıtı üzerine
O partide Erdoğan’ın sözünün üzerine söz söylenemiyor ki tek başına bir milletvekili olarak “anayasa hukuku birikimlerinden” bu parti yararlanabilsin |
Prof. Dr. Serap Yazıcı Özbudun, Gelecek Partisi'nden ayrılarak AKP'ye katıldı
Serap Hanım’ın, AKP’ye transferinin nasıl gerçekleşebildiğini anlamadığını yazmıştım, dün de bu yazım üzerine gönderdiği açıklamayı yayınladım.
Serap Hanım “beş yıldan beri siyasetin içinde” olduğunu hatırlattıktan sonra şunu söylüyor:
“En güçlü gerekçelerle savunduğum görüşlerimin hiçbiri, karar alma sürecinde etkili olmadı. 2 Haziran 2023’ten beri Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeyim. Genel Kurulda ve görevli olduğum komisyonlarda en haklı gerekçelere dayanan görüş ve eleştirilerim hiçbir sonuç doğurmadı.”
Bilgi ve kültürü ile siyasette etkili olabileceğini düşünen hemen herkesin başına gelmiş bir durum bu.
Milletvekilliği, siyasette aklınızdan geçirdiklerinizi, hayal ettiklerinizi gerçekleştirebileceğiniz bir makam değil çünkü.
Bu yeni olmadı, AKP öncesinde de bu derecede olmasa bile böyleydi.
Ancak milletvekillerinin görüşlerinin hiçbir anlam ifade etmediği dönemi AKP ile yaşıyoruz.
Sadece muhalif milletvekillerinin değil, iktidar koalisyonu milletvekillerinin de esamisi okunmuyor.
Tayinle göreve gelen bakanların, TBMM’de milletvekillerini fırçalamalarına bu dönemde tanık olduk.
Alaturka başkanlık sistemine geçtiğimizden beri bu daha da bariz bir hâl aldı.
Milletvekilleri, altında imzaları olan kanun tekliflerinin ne olduğunu bile bilmiyorlar çünkü boş kağıtlara attıkları imzaların üstü Saray’da dolduruluyor!
12 Eylül mirası Siyasi Partiler Kanunu da milletvekillerini, parti liderlerinin bir tür memuru haline getirdiği için “yasama” faaliyeti, kaldır parmak-indir parmaktan ibaret.
Çok önemli kanun tekliflerinin görüşüldüğü oturumlarda toplantı çoğunluğunun bile zor sağlandığı bir yasama faaliyeti var.
Onun için Serap Hanım’ın hayal kırıklığına uğraması normal.
Ama bunu giderebileceği yer AKP sıraları değildir diye düşünüyorum.
O partide Erdoğan’ın sözünün üzerine söz söylenemiyor ki tek başına bir milletvekili olarak “anayasa hukuku birikimlerinden” bu parti yararlanabilsin.
Serap Hanım, “evvelce üniversite kürsülerinde hukukun üstünlüğü, insan hakları ve demokrasi değerlerinin korunması için yaptığım bütün açıklamaların ve yayınladığım eserlerin arkasındayım” diyor.
Erdoğan rejimi, bugüne kadar izlediği çizginin içinde kalırsa, o görüşlerini tekrarlamasının zor olacağını düşünüyorum.
Bu partinin içinde sağ duyulu bir ses hiç mi olmayacak diye düşünürdüm.
Dilerim ki Serap Hanım, o ses olabilsin.
Bu konuda karamsarım ama yine de izleyip görelim diyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.05.2025
4.04.2025
2.04.2025
6.03.2025
4.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
5.02.2025
20.11.2024