Mehmet Y. Yılmaz
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “başbakan deviren sivil toplum kuruluşu” Boğaziçi Küresel İlişkiler Merkezi’ni (Bosphorus Global) ziyaret etti.
Habere göre Cumhurbaşkanı burada 1,5 saat geçirmiş ve merkezin yurt dışı faaliyetleri ile ilgili bilgiler almış.
Böylece “Dünya Trol Tarihi” için yepyeni bir sayfa da açılmış oluyor.
Siyaset trollerinin bir Cumhurbaşkanı tarafından ziyaret edilmesine daha önce dünyanın her hangi bir yerinde rastlanmamıştı.
Bu “sivil toplum kuruluşu”nun adını Pelikan Dosyası olayı ile duymuştuk.
Seçimden zaferle çıkmış, iki kişiden birinin oyunu alarak iktidar olmuş Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun bir yıl bile geçmeden bir saray darbesi ile istifa ettirilmesi bu sayede mümkün olabilmişti.
Bizim kanunlarımızda “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini iş göremez hale getirmek” diye tanımlanan bir suç var. Bildiğiniz “darbe” suçu.
Ancak hiçbir savcı, bu darbenin arkasında kimin olduğunu, kimden işaret alındığını ve hangi süreçlerden geçildikten sonra Başbakan’ın istifa ettirildiğini merak etmedi.
Bu da bugünkü siyasi konjonktürde normal.
Günün birinde iktidar değişince bu da yargının gündemine gelecektir elbette.
Seçimle iş başına gelmiş bir Başbakan istifaya zorlandı diye 28 Şubatçılar hakkında yıllar sonra davalar açıldı. Arada ne fark var? Ha askerler, ha kimin finanse ettiğini bilmediğimiz bir kurum. Sonuç aynı çünkü: Başbakan, istifa etmek zorunda kaldı.
Neyse, konumuz bu değil. Belki Ahmet Davutoğlu siyasi partisini kurunca o günlerde nelerin yaşandığını anlatır, savcılarımızın gözü o zaman açılır.
Cumhurbaşkanı’nın 1,5 saat gibi önemli bir zamanını bu gruba ayırması da ilginç tabii.
Cumhurbaşkanı’nın vakti bu kadar bol muymuş?
Yurt dışında ne gibi trolleme faaliyetlerinde bulunduklarını ise henüz bilmiyoruz ama yakında kokusu çıkar.
Grubun internet sitesinde faaliyetlerinden biri şöyle tanımlanıyor:
“Küresel ve yerel ölçekte bastırılan toplumsal gruplar (mülteciler, engelliler, azınlıklar, çocuklar, kadınlar, işçiler vd.) adına lobi faaliyetleri yürütmeyi ve bu sayede siyasi karar alma süreçlerine pozitif etki yapmayı hedefliyoruz.”
Güzel bir şey tabii!
İnternet sitesini inceledim, grubun operasyon kısmı oldukça maliyetli görünen faaliyetlerini nasıl finanse ettiği ile ilgili aydınlatıcı bir bilgi yok.
TRT’ye işler yapıyorlar, bazı faaliyetlerinin oradan sağlanan gelirle çevrildiğini düşünebiliriz.
Ama TRT de sonuç olarak babasının parasını harcamıyor.
“Siyasete müdahaleyi” hedeflerinden biri yapmış bir organizasyona bizim vergilerimizden ne ödeniyor, bunu öğrensek iyi olur.
Grup, Boğaz’da bir yalıda faaliyet gösteriyor. Güzel, ahşap bir yalı.
Yalı kiraları hakkında fikriniz var mı bilmiyorum ama şunu söyleyebilirim ki çoğumuz hayal edemeyiz, benim diyen şirketler bile bu kirayı ödemeyi göze alamaz.
Ve belli ki çok sayıda çalışanı da var.
Peki bu nasıl finanse ediliyor? Gelir kaynakları neler? Yılda ne kadar gelir topluyorlar? Bağışçıları kimlerdir, bir listesi yok. Oysa bu tür STK’larda şeffaflık esas olmalı.
Erdoğan’dan sonra roketlenmişçesine artan örtülü ödenek harcamalarından da pay alabiliyorlar mı diye merak etmedim de değil.
Şimdi bunu yazdım diye kızıp, beni de trollemek isteyeceklerdir ama bana sökmez.
Şu şeffaflık meselesini artık çözelim diyorum.
***
Bu “RTE” işi olmadı Binali Bey
Binali Yıldırım hafta sonunda Malatya’ya gitti ve gençlerle buluştu.
Bu haberi ilk gördüğümde Malatyalı Ak Gençler adına ne kadar mutlu oldum, anlatamam.
“Tamam” dedim kendi kendime, “Binali Bey Malatyalı gençlere, kendi çocuklarına verdiği öğütleri verecek, kısıtlı bütçeler ile nasıl girişimci olunabileceğini anlatacak.”
Sonra da güzel ülkem adına sevindim: Onlarca genç armatörümüz olacak, denizlerimiz gemi dolacak diye!
Ama olmadı. Binali Bey, bir memur ailesinde yetişmiş çocuklarının hangi iş yapma süreçlerini izleyerek hatırı sayılır armatörler olabildikleri ile ilgili bilgileri yine kendine sakladı.
Halbuki bu AKP’nin muhaliflerine de kapak olacak bir “örnek olay” olarak gençlerimizin yolunu aydınlatabilirdi.
Binali Bey, gençlerden bu sırrı sakladı ama bir büyüklük gösterip Cumhurbaşkanı’nın sesini telefondan duymalarını sağladı.
Cumhurbaşkanı’nı aradı, telefonunu mikrofona yaklaştırdı ve dünya radyoculuk tarihine geçti ama o da ne?
Cumhurbaşkanı’nı RTE diye kaydetmiş!
Cumhurbaşkanı’nın, gazete sütunlarında kendisinden böyle söz edenlere çok sinirlendiğini biliyoruz.
Şimdi en yakınındakinin bile böyle yazmış olmasına kim bilir ne diyecek?
Bence Binali Bey, Cumhurbaşkanı’na kendisini affettirmek için AK Gençlere, çocuklarının iş idaresi sırlarını açıklamalı.
Belki ucundan kıyısından öğrenebileceğim bilgileri ben de kullanır ve kendime bir “bonzai mega yat” alabilirim.
***
Yoktunuz!
Cumartesi günü Viyana’daki çağdaş sanat müzesi Kunstforum’un tarihi binasında bir arkadaşımın, Ahmet Güneştekin’in sergisinin açılışına katıldım. Kunsthalle Rostock’un başküratörü Ulrich Ptak’ın küratörlüğünü yaptığı bu sergi, müzenin bütün salonlarında 27 Ağustos’a kadar izlenebilecek.
Bizde böyle durumlarda, “Türkün başarısı”edebiyatı yapmak geleneksel tutumdur.
Türkiye’den çıkmış bir sanatçının, Viyana gibi bir kültür – sanat kentinde, çok önemli bir merkezde solo bir sergi açması elbette önemlidir.
Ama bunu “Türkün başarısı” çığırtkanlığına indirgemek, başarının aslında beklenmedik bir durum olduğu düşüncesini de içinde barındırır.
Bu tür bakışlar ırkçı bakışlardır, oryantalist zihinlerin ürünüdür.
Evrensel işler yapabilen her önemli sanatçıya bu tür yerlerin kapıları açılır.
Nitekim Güneştekin’in, Pecz’de, optik yanılsamayı resmin içinde bir büyücü gibi kullanan Vaserely müzesinde sergi açabilmiş olmasının nedeni de bu, Viyana’da Kunstforum’un bütün salonlarını tek başına doldurabilmesinin nedeni de bu!
Evet, Ahmet Güneştekin bizimle aynı pasaportu taşıyor ama başarılı olması, evrensel olmasından kaynaklanıyor.
Sergi, “Mitoslar Evreni” adını taşıyor.
Yaşadığımız toprakların karakterini oluşturan mitler ve efsanelerden esinini alan, optik sanatın zirvelerine ulaşan eserlerden oluşuyor.
Benim için serginin en özel parçası ise, büyük bir salonu tek başına dolduran bir enstalasyon.
“Yoktunuz” adını taşıyor ve bir “toplumsal hafıza” mekanı yaratıyor.
Yerleştirmedeki bütün parçalar, PKK’nın “hendek savaşı” nedeniyle yıkılmış, yanmış Diyarbakır Sur’un binalarından toplanmış parçalar.
Çaydanlıktan tutun, sandalyeye, elbise askısından buzdolabına, piknik tüplerine kadar günlük yaşamımızda kullandığımız her şey!
Anıtsal boyutlardaki bu enstalasyon, sadece yerelin değil zorla yerinden edilen tüm insanların unutulmamasını, toplumsal hafızamıza kazınmasını amaçlıyor.
Ahmet’in canlı renkler dünyasının içinden geçip, bir zamanlar insanlarla birlikte yaşama tanıklık etmiş bu kalıntıların kasvetli grisiyle karşılaşınca şok geçirmemek mümkün değil.
Eser, küratörün deyişiyle “Dehşetin çarpıcı bir tasviri olmaktan çok derin bir felsefi sorgulamayı yansıtıyor.”
Keşke günün birinde bizim modern sanat müzemizde de sergilenebilse!
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
6.08.2025
26.06.2025
23.06.2025
12.05.2025
4.04.2025
2.04.2025
6.03.2025
4.03.2025
28.02.2025