Melih ALTINOK
Hatırlıyorsunuz değil mi, Ergenekon deşifre edilirken “Yapılmışı varken (12 Eylül) olası darbelerle uğraşıyorlar” diye yakınıyorlardı. Balyoz’uydu Kafes’iydi derken, korkunç katliam planlarının delileri ortaya serilirken, “Peki ya olmuş katliamlar, faili meçhuller, Susurluk...” diye soruyorlardı.
Bizlerse dünle hesaplaşılmasını engelleyen askerî ve bürokratik yapıdaki vesayetçi unsurların etkinliği kırıldıkça geriye doğru bir sürecin başlatılmasının da mümkün olabileceğini söylüyorduk.
Öyle de oldu. Siyasal iktidarın ve parlamentonun hareket alanındaki “kısmi” rahatlama bile Türkiye demokrasisine tatlı meyveler armağan etti.
12 Eylül Referandumu’nun ardından, konuyla ilgili iddianame hazırlayan savcıların görevden alındığı Türkiye’de, darbeciler hakkında yargısal süreç başladı.
AK Parti iktidarda yokken aydınlatılsın diye “Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık” kampanyaları düzenlediğimiz Susurluk’ta önemli gelişmeler yaşanıyor. Dönemin aktörleri, siyasi iradenin desteğiyle oluşan olumlu havadan etkilenip itiraflarda bulunmaya başladılar.
Kısmen özgürleşen parlamento da dikkatini 90’lara yoğunlaştırdı, mağdurları dinliyor. Geçenlerde de Yeşil hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Tüm katil kontraların ölüleri ya da ruhlarında yaşadığı dirileri de hesap verecek.
Ne var ki, girişte kulaklarını çınlattıklarım istedikleri gerçekleşmesine rağmen yine huzursuzlar. Geçenlerde onlardan birisi “bugünü bırakmışlar dalmışlar arşive” diye söyleniyordu.
Evet, şimdi de, KCK operasyonları çerçevesinde, stajyer muhabirlik yapan gazetecileri gözaltına alarak işi komediye indirgeyen yargının bazı unsurlarının kepazeliklerini protesto etmenin, bu sonucu doğuran askerî vesayet rejimin kodlarını deşifre etmekten daha önemli olduğunu söylüyorlar.
Dünle hesaplaşılacağını ve yüzleşileceğini göstererek bugünkü devlet aygıtına mesaj verilmesi perspektifinin, gündelik arızlara karşı verilen mücadeleye ne gibi bir zararı olabilir, anlamak gerçekten zor.
Kaldı ki, bir yandan dünü unutturmamaya çalışırken öte yandan bugün yaşanan insan hakları ihlalleri, siyasal iktidarın ve yargının sorunlu politikaları üzerine gitmekten imtina etmeyen bir muhalefet de pekâlâ mümkünken.
Ama tüm sorun sanırım eski yapının tasfiye edildiğine dair bu cenahtaki ulusalcı sanrıdan kaynaklanıyor. Üzülerek bildiririm ki çok ama çok yanılıyorlar.
Ayrıntılarına ilerde girmek üzere şimdilik bir olayı hatırlatmakla yetineyim.
Hatırlıyor musunuz 2008 yılında Meclis’te başörtüsüyle ilgili bir düzenleme görüşülüyordu. Aynı saatlerde ulusalcılar Sıhhiye’de bir miting yapacaklardı. İşte o miting alanının göbeğindeki Osmanlı Camii’nde bir bomba bulundu. Allah’tan büyük bir katliama ve sonrasında provokasyona (tıpkı Danıştay saldırısı gibi) neden olabilecek bomba patlamadan bulundu.
Savcının o bombanın envanterlerinde olup olmadığı sorusuna yanıt bile vermeyen askerî bürokratlar görevlerinin başında. Olayı soruşturan savcıya işi bırakması için baskı yapan yargı bürokratları da bugün yüksek yargıdaki müstahkem mevkilerinde. O savcı ise genç yaşına rağmen savcılık “yapamıyor!”
Elbette tek örnek bu değil. Askerî vesayet paradigması kısmen zayıfladı ama Anayasal kurumları, sivil bürokrasideki müttefikleri, siyasi destekçileri ve medya güçleri hâlâ etkinliklerini koruyor.
Kısacası aldığı “sansasyonel” darbelere rağmen Ergenekon’un tasfiye edildiği ham bir hayal. Ergenekon yaşıyor, savaşıyor!
Sahi siz yine neden sus pus oldunuz? Eski kotralar suçlarını, devletin pisliklerini itiraf ediyorlar, mezarlar kazılıyor... Gazetelerinizden çıt yok. Sokaklar bomboş.
Nedir bu sessizlik, eskilerin dediği gibi hayrola kız mı doğdu?
Kemik çıkmazsa para yok mu Nazlı Hanım
Demokrat tavrından şüphe etmediğim Nazlı Ilıcak geçtiğimiz günlerde Ayhan Çarkın’ın ifadelerini değersizleştirmeye çalışan garip bir yazı yazdı. Çarkın’ın daha önceki bazı yer göstermelerinden “kemik” çıkmadığını iddia eden Ilıcak soruyor: “Çarkın Tarık Ümit’in öldürülüp gömüldüğü yeri göstereceğini söyledi. Bakalım ne olacak?”
Birincisi Ilıcak’ın yazısında verdiği isimlerin tümümün yalnızca kemikleri değil cesetleri bulundu. Üstelik de Çarkın’ın cinayetlerin işlendiğini söylediği mıntıkalarda.
İkincisi ve daha da önemlisi Çarkın bizler için yeni bir isim değil. Yıllardır konuşsun diye bas bas bağırıyoruz. Bereket vicdanının sesini dinledi. Hepimizin çok iyi bildiği cinayetleri ayrıntılarıyla anlatıyor. Çarkın’ın tanıklığı neredeyse 20 yıl öncesine ait. Cesetlerin gömüldüğünü söylediği yerler de tabiri caizse bostan olmuş. Kimbilir kaç cenazenin nakli yapıldı o bölgelerde. Şu saatlerde kazılar sürüyor. Ne yani, şimdi Çarkın’ın aylar önce gösterdiği yerden Tarık Ümit’in kemikleri alınıp saklanmışsa. “Ümit öldürülmedi, faili meçhul cinayetler işlenmedi” mi diyeceğiz?
90’larda cesetler ortadaydı, failler yoktu. Şimdi ise failler ortaya çıkıp “Katil biziz, devlettir” diyor, birileri ise anlaşılmaz şekilde kemik peşine düşmüş.
Du bakalı n’olecek?
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019