Mensur Akgün
Türkiye AB’ye üye olmak istedi. Seçmenler de istedi, seçilmişler de, seçkinler de. Bazen kendinden, ama en çok da üyesi olmaya çalıştığı kulübün üyelerinin kendisi hakkındaki önyargıları yüzünden üyelik bir türlü gerçekleşmedi. Kimi zaman ekonomik performansı, kimi zaman da demokrasi karnesi öne sürülürdü. Demokrasisinde atılım, ekonomisinde atak yaptığında ise başka sorunları ön plana çıkartıldı.
Kıbrıs’taki çözümsüzlüğün faturasını Annan Planı’na evet demelerine rağmen pek çok AB ülkesi Türkiye’ye ve Türk tarafına kesti. Gümrük Birliğinden kaynaklanan sorumluluklar yerine getirilmiyor gerekçesiyle müzakere başlıkları askıya alındı, açılıp-kapanmasına diğer adaylara uygulanmayan sınırlamalar getirildi. Türkiye’ye özgü bir üyelik statüsü icat edilmeye çalışıldı.
***
Üyeliğimizi güya en çok destekleyen ülkelerin ve liderlerin bile aslında samimi olmadıkları zaman içinde anlaşıldı. Ama Türkiye anlamamış gibi yapmayı, kendine karşı uygulanan ayrımcılığı görmezden gelmeyi tercih etti. Tavırları ve politikaları zaman zaman eleştirse de günün birinde üye olacakmış gibi davranmayı seçti. Çünkü böyle davranmanın pek çok getirisi vardı.
Üyelik perspektifi sayesinde Türkiye demokratikleşmekte, insan haklarına daha saygılı bir yer haline gelmekte, askeri bürokrasinin sistem üstündeki ipoteğinin kalkmasına yardımcı olmakta, ekonomisinin disiplinine ve yatırımların artmasına katkıda bulunmaktaydı. AB üyelik perspektifi ve uygulanan diğer politikalarla birlikte Türkiye bölgesinde bir istikrar adası, hepsinden önemlisi de bir model olarak ortaya çıkmaktaydı.
Ancak artık AB üyesi olacakmış gibi yapmanın yararı da yok, anlamı da. Kimseyi ne model olarak cezbetmemiz ne de bu sayede daha fazla yatırım çekmemiz söz konusu. Türkiye hem kendi içinde, hem de yakın çevresinde zor sorunlarla uğraşıyor. Ciddi risklerin tehdidi altında yaşıyor. ABD ile yaşadığımız gerilimler her tür varsayımsal AB üyelik perspektifini sıfırlamaya aday.
Ayrıca AB de eski AB değil. Eskiden bir Sarkozy, bir de Merkel vardı, şimdi sayılar arttı. Avrupa terör saldırıları ve mülteci akınlarının da desteğiyle iyice içine kapandı. Popülist liderler istisna değil neredeyse kural oldu. Avusturya’da hafta sonunda yapılan seçimler ve bu seçimler sonunda kurulacak hükümet büyük bir olasılıkla yeni bir dalganın, güçlü bir eğilimin habercisi.
Birleşmenin, bütünleşmenin ideal olduğu günler geride kalmaya başladı. Birleşik Krallık AB’den çıkmaya fakat aynı zamanda kendini muhtemel bir parçalanmadan korumaya çalışıyor. İspanya ciddi bir sarsıntı yaşamakta. Katalanların bağımsızlık talebinin ülke ve AB içindeki diğer ayrılıkçılıkların fitilini ateşlememesi çok zor. Bu gidişata bir şekilde dur denmezse AB de, pek çok AB üyesi de eskisi gibi olmayacak.
***
Türkiye, kendisinden beklenen her şartı yerine getirse bile AB kendisini bulana, durulana kadar belli ki üye olamayacak. Fakat ticaretini ve siyasi alandaki ortak çıkarlarını koruması gerekecek. Terörün her türlüsüne karşı değilse de birkaç türlüsüne karşı ortak mücadeleyi devam ettirmek zorunda olacak. İhracatımızın sanırım sürmesi beklenecek ve istenecek. Tıpkı Irak ve Suriye örneğinde gördüğümüz gibi bazı tehditlere ve risklere karşı geçici ittifaklar kurmamız kaçınılmaz hale gelebilecek.
Bunun için de hem Türkiye’nin, hem de AB’nin olmayacak üyelik işini bir kenara koyup, onun üstünden siyaset ve etki üretmeyi bırakıp, hangi ortak noktalarda uzlaşabiliriz diye düşünmesinde yarar var. Artık iki taraf da “üye olmak” ya da “olmamayı” konuşulması gereken konu olmaktan çıkartmalı. Takibini teknokratlara bırakmalı. Yıllık ilerlememe raporlarıyla yetinmeli. İlişkilerin geleceği, geleceğin kurtarılması için karşılıklı yapılması gerekenler ve diğer çıkarlar konuşulmalı ki kalıcı zararlar ortaya çıkmasın…
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.07.2025
13.07.2025
18.06.2025
4.06.2025
11.05.2025
12.02.2025
29.01.2025
8.01.2025
25.12.2024
15.12.2024