Mithat SANCAR
Bir yakınınızın, sevdiğiniz birinin, canınız ciğeriniz olan bir insanın yaşayıp yaşamadığını bilmemek; ölüm acısından öte bir yaradır. Hayatından umudu kestiğinizde, ölüsünü görememek ve gömememek de öyledir.
Kayıplar, yakınları için sürekli kanayan bir yaradır. Bu yarayı açmak, bir toplum için utançtır. Bu yarayı hep açık tutmak ise daha büyük bir utançtır.
Musa Anter’in ilk eserinin adı Birîna Reş, yani Kara Yara’dır. Anter, 1959’da cezaevindeyken Kürtçe kaleme aldığı bu tiyatro metninde, yaraların en kötülerini anlatır.
Kayıplar, bu ülkenin “kara yarası”dır. Bu yara sarılmadıkça, bu toplum huzur bulamaz, barış yüzü göremez.
Topraktan kafatasları çıkıyor, kemikler fışkırıyor. Toplu mezarların yerini gösteren haritalar çiziliyor. Toprak bile isyan ediyor, lakin onun üstünde yaşayanlar bir türlü sarsılmıyor.
1990’larda insanları kaçırıp hunharca katledenlerin kimler olduğu biliniyor aslında. Bir sürü itiraf, yığınla delil var ortada. Zaten o kadar pervasızdılar ki, geride iz ve delil bırakıp bırakmamayı umursamadılar bile. O korkunç cinayetleri işleyenlerin ve işletenlerin büyük bir kısmı aramızda yaşıyor.
Evet, bu kara yarayı açmak bir insanlık suçudur. Bu yarayı kapatmak için gerekenleri yapmamak, bu suça ortak olmaktır.
Bu yarayı onarma sorumluluğu öncelikle hükümete aittir. Hükümet, bugüne kadar bu konuda jestler dışında ciddi bir icraatta bulunmadı.
Yapılması gereken şey bellidir: Hakikati ortaya çıkarmak ve sorumluların hesap vermesini sağlamak!
Bunun hangi yollarla yapılabileceği de aşağı yukarı bellidir: Tek tük açılmış ve çoğu birbiriyle bağlantısız yürütülen soruşturma ve yargılamalar, hakikati ortaya çıkarmaya yeterli değildir. Kayıplar ve “faili meçhuller” için Meclis’in ve hükümetin destekleyeceği geniş yetkili bağımsız bir komisyon kurmak, en uygun yöntemdir. CHP ve BDP, böyle bir komisyon için önergeler verdiler. Hükümet, buna karşı çıktı. Hükümete tekrar soruyoruz: Neden?
Hükümet, kayıpların ve “faili meçhuller”in aydınlatılması konusunda istekli ve kararlı olduğunu göstermek istiyorsa, BM Kayıplar Sözleşmesi’ne taraf olmak için derhal harekete geçmelidir. Tam adı “Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme”, 2006’da BM Genel Kurulu’nca kabul edildi, 2010’da yürürlüğe girdi. Bugün itibariyle Sözleşme’yi 91 devlet imzaladı, 30 devlet de onayladı.
Sözleşme’yi kabul etmek, uluslararası topluma karşı taahhütte bulunma anlamına gelecektir. Türkiye açısından ise, idare ve yargı mensuplarına yönelik bir siyasi kararlılık işareti olacaktır. Hükümete tekrar sormak lazım: Neden harekete geçmiyorsunuz?
Tam bu noktada toplumdan güçlü sese ihtiyaç var. Bu kara yaranın açık kalması, susanları da suça ortak ediyor. Onca hikâyeden, Cumartesi Anneleri’nin haykırışlarından sonra; “kayıplar” konusunda kimse “haberim yok, bilmiyordum” gibi bir bahanenin ardına saklanamaz.
Bu ülkenin insanlarını dinlemek istemeyenler olabilir. Mesela yıllardır kayıp oğlunu arayan Fatma Morsümbül’ün “Oğlumun kemiklerini bulsam, sırtımda taşıyacağım. Çünkü kokusunu çok özledim” sözlerine kayıtsız kalanlar olabilir. O zaman “kayıp” denen şeyin ne demek olduğunu başka toplumlardan seslerle aktaralım. Mesela Arjantinli şair Juan Gelman’a söz verelim. Oğlu ve gelini cunta döneminde kaçırılan, biri katledilen diğeri kaybedilen Gelman, oğlunun cesedi bulunduktan sonra ona bir mektup yazar, adı “Yitik Oğula Mektup” olan bir mektup:
“Sevgili Oğul,
Arjantin askerî diktatoryası eşin Claudia ve kızkardeşin Nora ile birlikte seni, 24 Ağustos 1976’da kaçırdı. 14 yıl kadar sonra, bir antropolog grubunun inatçı çalışması sonucunda kalıntıların bulundu.
Senden kalanları 7 Ocak 1990’da gömdük. Claudia kaçırıldığında yedi aylık hamileydi. Ne kendisinin ne de kız ya da oğlan olup olmadığını bilmediğimiz çocuğunun kalıntıları bulundu.
Nora kaçırıldıktan dört gün sonra bir toplama kampından serbest bırakıldı. Yaşıyor ve sana çok yaramaz ve akıllı bir yeğen verdi. Bizim cesur askerlerimiz silah bile taşımayan seni, 1976 ekim ayı başında ensene kursun sıkarak öldürdüler.
Bir ozandın. Daha sonra seni çimentoyla doldurdukları 200 litrelik bir varilin içine koydular ve Lujan Nehri’ne attılar. Ve sonra “kimliği bilinmeyen” adı altında seni gömdüler.
14 yıl boyunca KB olarak kaldın. Kimbilir nerede geçti bu boş zaman. Belki dilsiz kemiklerin anlatır. Babamın tabutunu mezarına ben taşımıştım. Simdi sıra senin tabutunu kendi mezarına taşımakta. Yalnızca senin yerine düş görmeye devam ediyorum. Sen dünyada adaleti düşlemiştin, yoksul ve baskı altında olmayan özgür bir ülkeyi düşlemiştin. Çoğu insan güzel olunacağını unuturken, güzeli daha güzel kıldın.
Bir süre önce Buenos Aires’te bir işkenceciyle karşılaştım. Toplama kampında sana öldürmeden önce işkence yapanlardan biri. Özgürce elini kolunu sallaya sallaya geziyordu.
Önce öfke, sonra güçsüzlük, sonra utanç duydum. Kendimden, utanç dolu ülkemden dolayı. Ölmediklerini ileri sürerek ölülerini gömmeyen bir ülkenin ulusal utancı. Menem ve Alfonsin’e ihtiyaç duymadan, katilleri yüreklerinde gizlice affedenler için...
Tek bir tesellim var: Ölümünü asla hatırlamayacaksın. Bana inan.” (http://bianet.org/bianet/kultur/63619-neruda-odulu-juan-gelmanin 2)
Yazarlar
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2015
22.03.2015
12.02.2015
5.02.2015
27.01.2015
20.01.2015
13.01.2015
6.01.2015
29.12.2014
23.12.2014