Mümtazer TÜRKÖNE
Başbakan memleketi keyfince ne güzel yönetiyordu. Nerden çıktı bu hukuk? Havuz problemleri ile içinden çıkılmaz hale gelen ve Hükümet'in tam saha pres yaparak kilitlediği yolsuzluk soruşturmaları karşısında, Başbakan'ı savunanların bir türlü içinden çıkamadığı soru işte bu.
Kestirme çare ise hukuku yok saymak. Duruma "Türkiye'de her şey hukukun esareti altındadır" diye itiraz eden Yusuf Kaplan (Yeni Şafak, 26.1.14), sıkıntı içinde bulunanlara felsefî bir kapı aralamış oluyor. Yalnız küçük bir problem var: Medeniyet zaten her şeyin hukukun emrinde olmasını söylüyor. Bu emrini de "hukukun üstünlüğü" veya "hukukun egemenliği" (rule of law) prensibi ile evrensel hukuk kuralı olarak dayatıyor.
Toplumda bireylerin birbirleriyle veya kamu erki ile ilişkilerini düzenleyen, kişilerin temel haklarını ve güvencelerini garanti altına alan ve devlet gücü ile desteklenen bağlayıcı, genel, soyut ve sürekli kurallara hukuk adını veriyoruz. Özellikle devlet bu kuralların esareti altına girmeden bizler başımıza gelecek hiçbir şeyden emin olamayız. Başbakan elindeki yetkileri muhaliflerini yok etmek için sonuna kadar kullanırken hukuk dışında sığınabileceğimiz hiçbir merci yok. Yürütme yargıyı esaret altına aldığı için maalesef o da işlemiyor.
Dikkati yolsuzluklardan başka yere çekmek için "hukuk yerine siyaset konuşalım" itirazının, "Başbakan'ın keyfine ne karışıyorsunuz?" demek dışında bir anlamı yok. Aslında siyasete dair de kimsenin keyfine göre değişmeyen hukuk kuralları var. "Paralel devlet" hakkında sınırsız siyasî geyik yapma hakkınız var. Hukuk size, tıpkı Hayati Yazıcı'nın dediği gibi "kanıt nerede?" diye sorduğu zaman "susma hakkı"na sığınmak da bir çare.
Yolsuzluk batağına saplanmış bir hükümeti savunanlar, hukuk dışında çıkış ararken mecburen hukuku değersiz kılmaya çalışıyor, böylece hukuk sorunlarını tartışma ehliyetlerini kaybediyorlar. Ahmet Taşgetiren'in önceki gün köşesine aktardığı bana ait "tutarsızlığı", onun hukukuna saygıda kusur etmeden düzeltelim. Kişiselleştirmeden yapılan tartışmaların gündeme ışık tutması mümkün; ne de olsa diyalektik faydalı bir yöntem.
2009'da yazdığım yazı "yargıç güvencesi" (hakimlik teminatı) hakkında idi. Yargı bağımsızlığının, en önemli unsurlarından olan bu prensipten Taşgetiren'in haberinin olmadığı, yorumlarken "yargıç güvenliği" tabirini kullanmasından belli. Fırsat doğduğuna göre düzeltelim. 2009 yılında HSYK, yaz kararnamesi ile Ergenekon gibi kritik davaların savcı ve hakimlerinin görev yerlerini değiştirerek, bu davalara müdahale etmeye kalkıştı. Sadullah Ergin'in dirayetli tavrı ile bu müdahale engellendi. Sonra, bu tür müdahaleleri önlemek için 2010 Anayasa Referandumu'nda HSYK'nın yapısı değiştirildi. Hiç kimse, HSYK'yı kullanarak yargıyı etkileyemez hale geldi. Ta ki bugünün yolsuzluk soruşturmalarına kadar.
"Yargıç güvencesi", Anayasa'nın 139. maddesinde düzenlenen ve savcı ve hâkimler üzerinde tayin veya azil yoluyla baskı kurulmasını engelleyen bir prensip. Tanımı şöyle yapılıyor: "Hâkimlik teminatı, hâkimlerin bağımsızlığını tam olarak gerçekleştirebilmek için, hâkimlerin her türlü maddî ve manevî baskıdan uzak olarak, huzur ve sükun içinde görev yapabilmeleri için hâkimlerin kendilerine tanınan kişisel güvencelerdir." HSYK'nın varlık sebebi, otonom bir özlük işleri kurumu oluşturarak bu güvenceleri sağlamaktan ibaret. 2009'da askerî vesayet yanlısı HSYK üyeleri, Ergenekon davasını etkilemek için hâkimleri tayin ederek bu güvenceyi ihlal etmeye kalkmıştı; bugün ise aynı işi Hükümet, kendisini konu alan yolsuzluk soruşturmalarını engellemek için yapıyor. Savcılar ve hakimlerin kişilik hakları Başbakan'ın ağzından kamuoyu önünde ihlal ediliyor. Hükümet, yürüyen soruşturmaları etkileyecek görev değişiklikleri için 2009'un temsilcileri ile ittifaka giriyor. 2009'dan bugüne değişen Hükümet'in kendisi; ben değilim. Bendeniz her iki durumda da aynı prensibi, yani yargı bağımsızlığının vazgeçilmez unsuru olan "yargıçlık güvencesi"ni savunuyorum.
Görüldüğü üzere hukuka saygım gereği kimseye karşı orantısız güç kullanmıyorum; sadece basit hukuk bilgilerini hatırlatıyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
17.06.2025
1.06.2025
27.05.2025
23.05.2025
13.05.2025
12.05.2025
6.05.2025
5.05.2025
5.05.2025