Münir AKTOLGA
TÜRKİYE’Yİ 21.YY’IN PARLAYAN YILDIZI YAPAN SÜRECİN DİYALEKTİĞİ..
Filistin sorunu ve Arap baharı-Ortadoğu devrimleri-tartışmalarıyla başlayarak gelişen (Mavi Marmara, Somali ve Suriye üzerinden, Birleşmiş Milletler teşkilatı dahil bütün kurum ve kurallarıyla 20.yy kalıntısı statükoyu eleştiriye yönelen) tartışmaların odak noktası aslında yeni Türkiye ve onun politikalarıdır. İki yüz yıllık bir saptırma ve geciktirme sürecinden sonra yavaş yavaş kendine gelmeye başlayan Türkiye içerde ve dışarda yepyeni politikalar izlemeye başlamıştır. Zamana yayılarak gelişen burjuva devriminin ateşi küresel demokratik devrim rüzgârıyla buluşarak daha da alevlenince, yükselen bu devrimci dalga bir anda Türkiye’yi adeta 21.yy’ın yeni küresel manifestosunu dile getiren güç konumuna yükseltti. Ne oluyordu Türkiye’ye! Sadece İsrail’i, statükonun Batılı güç odaklarını değil, içerdeki milliyetçi-Kemalist-Kürtçü-solcu-sağcı bütün o 20.yy kalıntısı muhalefet odaklarını da (bu arada “solcu liberalleri” de) şaşkına çeviren bütün bu gelişmelerin anlamı ne idi? “Arapların önüne düşerek Osmanlıyı yeniden ihya etmeye mi çalışıyordu” Türkiye! Yoksa “Erdoğan yeni bir Enver Paşa olmaya mı” soyunuyordu! “Daha içerde kendi Kürt sorununu bile çözememiş olan Türkiye nasıl olurdu da Arap Devrimleri hakkında söz söyleme hakkını bulurdu kendinde”[1]! “Azıcık eti budu kanlanan Türkiye, Kapitalizmin Eşitsiz Gelişme Kanunu uyarınca İslamı-din faktörünü de kullanarak Orta Doğu’da-dünya pazarlarında daha fazla yer kapmaya mı çalışıyordu”? “Yeni bir Almanya mı çıkıyordu ortaya”!
Ben bu diyalektiği (The Guardian’ın, bugün, “Türkiye Çağı” başlıyor diyerek ifade ettiği bu yükselen Türkiye diyalektiğini) 1973’de Selimiye’nin o kalın duvarlarının ardında, o büyük hesaplaşma sürecinde farketmiştim! Bir yanda, bütün o İttihatçı-Kemalist geleneği temsil eden (Gürler cuntası) darbeciler ve onların “sağcı”-“solcu” destekcileri vardı ortada, diğer yanda ise, bunların karşısında demokratik parlamenter sistemi ayakta tutmaya çalışan güçler. “Sağmış, solmuş” falan bunların hepsi hikayeydi Türkiye’de! Bunlar, İttihatçı-devletçi geleneğin yarattığı ideolojik toplum mühendisleriydiler sadece. Koca bir ülke, bu ülkenin ağzı var dili yok çilekeş insanları, yüzyıllardır önlerine çıkan bu türden engellere karşı savaşıyorlardı! Hani o, büyük bir barajın ardında biriken suyun kendine has sakin ama derinden gelen-herkesin duyamayacağı- uğultusu vardır ya, ona benziyordu bu halkın duyguları da. Sabır, sabır sabır derken, birgün o sabır taşının da çatlayacağını orada farkettim ben! Ve öyle garip bir şey ki, bir süre sonra farkında olmadan ben kendim de o suyun-sabır denizinin içinde kayboldum gittim uzun zaman!. Bu arada da, hep o taşı çatlatacak-kilidi açacak anahtarı aradım suyun derinliklerinde! Bazan, Kaf Dağı’nın zirvesinde bulunan o nadide çiçeğe benzetiyordum onu; ben de onun peşinde koşan o mitoloji kahramanı oluyordum tabi! Ama bu arada, bütün bu arayış sürecinde, yol boyunca onun-yükselen Türkiye’nin hayali hiç kaybolmadı gözümden. O zamanlar daha 20.yy dı! 20.yy’ın paradigmaları hüküm sürüyordu zihinlerde de; ama ben 21.yy’ı yaşıyordum sanki! Türkiye’nin zihnimde parlayan yıldızının ışığında 21.yy’ın modern sınıfsız bilgi toplumuna giden yolu arıyordum!.
Peki neden Türkiye, Türkiye neden 21.yy’ın parlayan yıldızıdır?
TÜRKİYE’Yİ 21.YY’IN PARLAYAN YILDIZI YAPAN SÜRECİN DİYALEKTİĞİ
Davutoğlu’na soruyor gazeteciler: “Neden her taşın altından hep Türkiye çıkıyor; hem ‘sıfır sorun’ diyorsunuz, hem de-görünüşe bakılırsa-Türkiye hep sorun çıkaran bir ülke durumunda; neden, bu bir çelişki değil midir”?
Davutoğlu’nun verdiği cevap çok ilginç: “Herşeyin merkezinde Türkiye var da ondan”!..
Sanırım bütün mesele burada işte, bu “herşeyin merkezi” olma konusunda yatıyor! Bir kere bu kavranılamayınca da başka hiçbirşey kavranılamıyor! Güncel olaylara-politikalara göre yön tayin edilmeye çalışılıyor. Mavi Marmara olayı ve İsrail meselesi de bununla ilgili, Arap Baharı-Suriye konusu da. Aslında Kürt meselesi de öyle[2]..O halde biz de önce bu “herşeyin merkezi” olma olayından başlayalım:
Batı’da gelişen kapitalizm, 19.yy’ın başlarından itibaren artık kendi kabına sığamaz hale gelince dünyaya açılmaya başlar. Bu bir devrimdir-küresel düzeyde bir devrimdir- “dünya kapitalist sistemi” oluşmaktadır. Kapitalizmin ana vatanlarının “merkez” diğer ülkelerin ise-bu arada Osmanlı’nın da-“çevre” ülkeler olarak yer aldığı bir sistemdir doğan.
Daha önceki çalışmalarda Osmanlı’da kapitalizmin gelişmesi sürecini[3] Osmanlı toplumunun yavaş yavaş dünya kapitalist sistemine entegre olması ve bu sistemin bir “çevre” ülkesi haline gelmesi olayı olarak ele almıştık. Bu süreç aşağı yukarı iki yüz yıl sürdü. Bu arada Türkiye, bir yandan, sistemin içinde bir “çevre” ülkesi olarak varlığını sürdürürken, diğer yandan da, kendi içinde barındırdığı potansiyelden dolayı (farkında olmadan) ilerde yeni tipten bir demokratik küresel dünya sistemine geçişte öncü rolünü oynamaya hazırlanıyordu! Sistemin ana rahminde geçen (hiçkimsenin farkında olmadığı) sürecin diyalektiği budur.
Peki neden? Neden Türkiye? Bilgi Toplumuna giden yolda demokratik küresel bir sisteme geçişte Türkiye’ye öncü rolü veren o “potansiyel” ne idi-nedir? Neden bir Amerika, ya da Avrupa ülkeleri, veya bir Çin-Brezilya değil de Türkiye üstleniyordu bu rolü? Buradaki ölçü “gelişmişlikse” eğer, bir Amerika’nın, ya da Avrupa’nın Türkiye’ye göre daha gelişmiş oldukları açıktı! Yok eğer “gelişmekte olan ülke” olma ise işin altında yatan, o zaman neden bir Çin ya da Brezilya veya Endonezya değildi de Türkiye üstleniyordu bu rolü; “herşeyin merkezi” neden Türkiye haline geliyordu?
İsterseniz, daha o Yunan ve Roma Medeniyeti’nin falan ortalıkta görünmediği, demirin keşfedilmediği dönemden-antika tarihten bahsedelim biraz[4]!
Bütün o antika tarihin akışını düzenleyen diyalektik, Hint-Çin ve Mezepotamya’nın “bitkisel-ırmaksal ana medeniyetleriyle”[5] bunlara karşı akınlar düzenleyerek tarihsel devrimler çarkını döndürmeye çalışan Ortaasya’nın göçebe barbar kavimleri arasındaki etkileşmelerden oluşuyordu. İlkel komünal toplumun inkârı olarak doğan köleci-sınıflı yerleşik toplum-Medeniyet- köle emeğine dayanarak taş taş üstüne koyuyor, yapıyor ediyor, sonra, halâ ilkel komünal toplum aralığında yaşayan barbar akıncılar da gelerek bütün o yapılanları yerle bir ediyorlar, insan üretici gücünü köleci sınıflılığın ördüğü o esaret ağlarından kurtarıyorlardı!. Bir yanıyla gerici saldırılardı bunlar. Çünkü “maddi üretici güçleri” tahrip etmeyle sonuçlanıyordu süreç; ama diğer yanıyla da ilericiydiler, çünkü asıl üretici güç olan insanı köleci ilişkilerin içinden çekip çıkararak kurtarıyor-özgürleştiriyorlardı. Bütün o antika tarih bu türden altüstlüklerle doludur. Onun-antika tarihin-sanki hep kendi kendini tekrar ediyormuş gibi anlaşılmasında belirleyici olan da bu altüstlükler olsa gerekir.
Ama bu görünüşün altında yatan başka bir süreç daha vardır. Evet, her seferinde yeni bir barbar akını eski medeniyete saldırıyor, onu yıkıyordu, sonra da sil baştan o egemen barbarlar aynı mekanizmayı yeniden diriltiyorlardı, ama bu arada her seferinde yeni bir barbar kitlesi daha sınıflılığın içine çekildiği için, sürecin gelişen yanı son tahlilde hep sınıflı toplumdu. Her seferinde yeni barbarları da yutarak gelişen “medeniyet” yeni barbar aşılarıyla gençleşerek yolunda ilerliyordu. Bu süreç Roma-Cermen etkileşmesi sonucunda ucu kapitalizme varan mutlu sona ulaşılıncaya kadar böyle sürdü gitti. Mutlu sona diyorum, çünkü kapitalizmle birlikte üretici güçleri boğan o köleci bulutlar artık dağılıyordu. İnsanlık için yeni bir süreç başlıyordu.
Mezepotamya’nın-Hint ve Çin’in- bitkisel-ırmaksal medeniyetlerine karşı saldırılarıyla tarihsel devrimler çağını açan Türkler[6], daha sonra Anadolu’ya gelerek Doğu Roma’yı-Bizans’ı fethettikleri zaman bu çağın-tarihsel devrimler çağının-sonunu getirmiş olduklarının farkında değillerdi. Ama bu etkileşim, Osmanlı’da hemen öyle Roma-Cermen etkileşimiyle aynı sonucu (kapitalizme geçiş sonucunu) vermedi. Çünkü artık, dış dinamik olarak daha önceden kapitalizme geçen bir Batı faktörü vardı ortada. Bu nedenle, Osmanlı önce Batı’nın başı çektiği sistemin bir “çevre” ülkesi haline geldi. II.Mahmut’tan sonra girilen yeni yolun- “batılılaşma” yolunun dinamiği budur. Uzun, sancılı bir yoldu bu tabi. Batı’da gelişen kapitalizmin yarattığı ideolojik-kültürel hegemonya ortamında kendine olan güvenini kaybeden toplum kendine-kendi kültürüne ait ne varsa kabahatı bunlarda bularak “batılılaşmaya” çalışacaktı.
Şimdi, tam burada biraz duralım!.
Daha önceki çalışmalarda Osmanlı’da-ve Türkiye’de-kapitalizmin yukardan aşağıya doğru Devlet eliyle gerçekleştirilmeye çalışılan bir kültür ihtilaline bağlı olarak geliştirilmeye çalışıldığını söylemiştik. Bir yerde toplumun kendi kendisine karşı yabancılaştırılması süreciydi de bu. Bir tür aşağılık kompleksiyle toplumun tarihsel olarak oluşmuş bilgi birikimini-kültürünü yok sayarak bunların yerine batılı değerleri yerleştirme süreciydi. “Sen bir hiçsin” dendi topluma. “Batı gelişirken sizin gelişememenizin nedeni sahip olduğunuz o “gerici” kültürünüzdür-bilgi temelinizdir”-dendi. “Taş üstüne taş koymayı bilmeyen-barbar-bir cahiller topluluğusunuz siz” dendi. “Bu cahilliğinizin üstüne bir de İslamı koyarak iyice yobazlaşmışsınız” dendi. Ve sonra da onu-toplumu buna inandırmak için herşey yapıldı. Bütün o İttihatçı-Kemalist kültür ihtilalinin özü budur. Sanki varolan insan malzemesinden yeni tipte-batılı-devşirme başka bir insan yaratılmaya çalışılıyordu.
Ama olmadı tabi, başaramadılar! Çünkü mümkün değildi böyle birşey! İnsan, öyle beyninden belirli bir software’yi çıkarıp başka birini monte edebileceğin bir bilgisayar değildi! Ve ne oldu, insanlar Devlet terörü karşısında sabır taşına sarılarak içlerine kapandılar. Kendi değerlerini inkâr etmek bir yana, Devlete karşı bir reaksiyon olarak onlara daha da sıkı sarıldılar ve beklediler hep..Tıpkı, gizli-saklı bir hazinenin başında bekler gibi..
Düşünebiliyormusunuz, ta Ortaasya’dan kalkıp gelmişsiniz ilkel komünal toplum kozasından çıkan o kelebek kurtçuğu gibi. Yani halâ o özü-bilgi temelini, kan anayasasını-taşıyorsunuz üzerinizde. Bununla Hint’e, Çin’e, Mezepotamya’ya saldırarak oradaki kokuşmuş-çürümüş köleci insan ilişkilerine müdahale ediyorsunuz. Köleci sistemlere kök söktürüyorsunuz. Ama bu arada onlardan da çok şeyleri öğreniyor, bilgi hazinenizi genişletiyorsunuz tabi. Hatta daha sonra bu bilgileri kullanarak kendiniz de Devletler kuruyorsunuz. Sonra, gene bir tarihsel devrim gücü olarak Anadolu’ya geliyorsununuz. Bir yandan, daha önceden Anadolu’da bulunan halklarla etkileşim içine girerek onlarla kaynaşıp bütünleşirken, diğer yandan da, Bizans’ı fethedip yeni bir çağın kapılarının açılmasına katkıda bulunuyorsunuz. Bizans deyip geçmeyelim. Bizans Doğu Roma’dır. Bir ucu Katolik Batı’ya-Batı Roma’ya-çıkarken, diğer ucu da Ortodoks dünyaya eski Yunan’a dayanır onun. Ve sen, Bizans’ın kalbine yerleşerek onunla bütünleşiyorsun. Bir Fatih’in kendisine “Kaizer-i Rum”, yani Roma İmparatoru dedirtmesini iyi anlamak gerekiyor. Hatta bazı tarihçiler Osmanlı Devleti’ni Bizansın devamı olarak-Müslüman Roma diye de tanımlarlar!..
Ama bu arada bir de İslam var tabi senin arkanda. Onun o muazzam kültürel mirası var. Ve sen onu da taşıyorsun gittiğin yerlere. Aslında, bir bal arısının yaptığına benziyor bütün bunlar! Çiçeklerden topladığın özsulardan bal yapmak senin de görevin sanki!..
Düşünebiliyormusunuz, daha halâ Şamanizmin ideolojik etkisi altında olan Ortaasya’nın o göçebe barbarları bunun üzerine İslamı da monte ederek geliyorlar Anadolu’ya. Sonra, Bizans’ı alarak-bu birikime ilave ederek- bütün bir Roma ve Yunan medeniyetleriyle kucaklaşıyorlar. Hristiyanlık, İslam, Şamanizm..ne ararsan hepsi var potanın içinde!.Ama bitmedi! Bütün bunlara son iki yüz yıllık batılılaşma sürecini de ilave etmek gerekir. Ne kadar acı çekilmiş, zaman kaybedilmiş olursa olsun bu da bir etkileşimdir son tahlilde. Batı kültürüyle-kapitalist kültürle bir etkileşimdir. Ve bundan da çok şeyler öğreniyor bu toprakların insanları. Ve sen, bunların hepsini harmanlayarak bir sentez-bir dünya görüşü oluşturuyorsun kendine: Kapitalist kültürle zenginleştirilmiş bir tür Tasavvuf bu![7]..İşte bizim hazinemiz budur. İşte bütün o kültür ihtilallerine, Devlet terörüne rağmen yok edilemeyen bilgi temelimiz budur bizim. Bütün o “sabır” anlayışımızın altında yatan da budur. Biz, bütün bu etkileşimlerin sonucu olarak ortaya çıkan o senteziz? Ortaasya’nın o göçebe barbarlarıyız, Şeyh Bedreddin’in torunlarıyız, İslamın müminleriyiz biz, hem sünniyiz, hem de alevi.. Anadolu halklarıyız, Ermeniyiz, Rumuz, Kürdüz, Çerkeziz, Lazız..Bütün bu halkların etkileşiminin sonucu olarak ortaya çıkan bir ürünüz. Bizi biz yapan, bizim duygusal varlığımızın temeli olan tasavvuf kültürü bütün bu etkileşimlerin ürünüdür. Türkiye’yi bugün küresel demokratik devrimin sesi haline getiren o “herşeyin merkezi” olma halinin temeli de budur[8]. Dikkat ederseniz, bütün o fetihçi dönemin savaşçılığının altında yatan bile hep o ilkel komünal toplumun-İslamın adalet anlayışıdır. Tabi daha sonra bunun yerini Devlet alır. Devlet olmanın-sınıflılığın karşı konulamaz diyalektiği alır, ama o öz hiç değişmez, olduğu gibi kalır halkın bilincinde-ruhunda. Bugün bile, kapitalizmin metalaştırdığı insan ilişkilerinin altını birazcık eşeleyin” şöyle, hemen gene o özle-hazineyle-karşılaşırsınız. İşte Türkiye’yi bugün “herşeyin merkezi” haline getiren sürecin diyalektiği budur.
Türkiye toplumu-insanı Devlet adı verilen o Osmanlı artığı heyulanın baskısından kurtulmaya, kendi ayakları üzerinde durmaya başladığı andan itibaren üzerine sinen o miskinliği bir yana atmış, iki yüz yıllık aşağılık kompleksini yenerek, sahip olduğu mirası, “ben de varım” deyip sahneye sürmüştür. Neden bir Amerika, Avrupa ya da Çin veya Brezilya-Endonezya vb. değil de Türkiye sorusunun cevabını burada aramak gerekir. Amerika ve Avrupa, bunlar eski kapitalist dünyanın merkez ülkeleriydiler. Yani eski statükoyu temsil edenlerdi bunlar. İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan dünya düzeni de bunların işiydi. Birleşmiş Milletlerden İMF ye, NATO’ya kadar bütün bu kurumlar da bu düzenin üst yapısını oluşturuyorlardı. Bugün ise yeni bir dünya doğuyor. Eski statükonun temsilcileri bu yeni dünyanın öncü gücü olamazlar. Çünkü, yeni küresel dünya düzeni eskinin inkârı olarak onun içinden çıkıp gelmektedir. Yeni ilkeler, yeni kurumlar-yeni bir üst yapı- gerekiyor bu yeni düzen için. Eski statükonun temsilcileri yapamazlar bunu. Çin, Brezilya, Endonezya falan ise, bunlar sadece gelişen ülkeler. Yani, yeni küresel demokratik bir dünya düzenine öncülük yapabilecek durumları-kültürel birikimleri- yok bunların, çünkü “herşeyin merkezinde” yer almıyorlar. Türkiye ise, hem üretici güçlerin hızla geliştiği “gelişmekte olan bir ülke”, hem de, “herşeyin merkezinde” yer aldığı için, onunla birlikte bütün bu tarihsel olarak birikmiş bilgi hazinesi de öne çıkıyor.
DEVAM EDECEK...
...DEVRİMCİ İNSİYATİFLE-ÖNCÜLÜKLE POZİTİVİST TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ-İDEOLOJİK DEVRİMCİLİK AYNI ŞEY DEĞİLDİR!.
Daha önceki bir çalışmada şöyle demiştik: Devrimleri yapanlar belirli bir ideoloji peşinde koşan profesyonel-toplum mühendisi devrimciler değildir! Basit insanlar yapar devrimleri...
YAZININ İKİNCİ BÖLÜMÜ TIKLAYIN
[1]A.A’nın kulakları çınlasın! Dün, bu türden eleştirilerle Türkiye’nin yolunu kesmeye çalışanlarla, bugün, Kürt sorunu artık bir tür çözüm yoluna girince, bu sefer de „barışla“ „demokrasiyi“, sanki bunlar biribirlerini dışlayan şeylermiş gibi karşı karşıya getirmeye çalışanların aynı çevreler olduğuna dikkat edin!
[2]“Sen kendi içini düzeltmeden, Kürt meselesini çözmeden ne işin var Ortadoğu’da-Afrika’da” diye eleştiriyorlardı Erdoğan’ı-Türkiye’yi!Yani “önce kendi içine kapan, Kürt meselesini bir çöz bakalım ondan sonra dışarıya bakarsın” demeye getiriyorlardı lafı! İlk bakışta kulağa ne kadar hoş geliyordu değil mi bütün bunlar! Halbuki tam bir tuzaktı bu! Türkiye’yi içe kapanmacılığa yöneltmeye çalışan bir tuzaktı! Bir kere bu oyuna geldin mi ya, herşey bitiyordu zaten ondan sonra! Çünkü Türkiye’deki bütün kavga tam bu noktada, içe kapanmacılıkla küresel zincirin bir parçası haline gelmek noktasında veriliyordu zaten. Kürt sorunu da öyleydi . Sadece içeride kalarak çözemezdiniz bu sorunu da. Bir ucu İran’da, diğer ucu ise Suriye’de, İsrail’de, Amerika’daki neucon’larda olan bir olay haline gelmişti bu mesele de. İçerdeki Ergenekon uzantısı da cabasıydı tabi! Bu nedenle, bir yandan içerdeki demokratikleşme çabalarına hız vermeye çalışırken, diğer yandan da, dışarda, küresel demokratik devrim mücadelesine öncülük yaparak olayı kuşatmaya çalıştı-çalışıyor Türkiye. Yani, bugün Türkiye’nin karşı kaşıya olduğu hiçbir olay öyle basit değil. İşin altında 20.yy kalıntısı güçlerle 21.yy’ın küreselci güçlerinin çatışması yatıyor hep. Kürt sorunuyla da Suriye sorunuyla da Türkiye’nin önünü kesmek isteyenler hep küresel demokratik devrim karşıtları. Bunu bilen Türkiye de, problemi hayatın önüne koyduğu gibi çözmeye çalışırken, kaçınılmaz olarak küresel devrimci politikanın öncüsü rolüne geliyor!
[3]“Osmanlı’dan günümüze Türkiye’de kapitalizmin gelişme diyalektiği”, www.aktolga.de Makaleler
[4]Bakın, yazı gene uzayacak!! Ama, şimdiye kadar hep hasıraltı edilmiş bizi biz yapan gerçekler!..Bu nedenle, nasıl ki yüz yıldır hep o inkâr hikâyelerini kendi gerçeğiniz sanarak dinlediyseniz, şimdi biraz da kendinizi “sıkarak” beni dinleyin!..Yoksa bu sıkılmanın ardında yatan, bazı şeyleri duyunca içinizden kopup giden o duygular mı!! Ne de olsa hepimiz biraz nasibimizi almışızdır o kültür ihtilalciliğinden ya!..
[5] Bu konuda Doktor’un „Tarih Devrim Sosyalizm“ kitabını öneririm..
[6] Aslında o zaman böyle „Türk“ kavramı falan yoktu tabi! Türklere “Türk” adını veren daha sonra batılılar olmuştur!. O zamanlar bir, “medeniyet” vardı ortada, bir de, buna karşı, tarihsel devrim diyalektiğinin öbür ucunda olan barbarlar. “Türkler” bu barbarların bir kısmına-Osmanlıyı kuranlarına verilen daha sonraki ad oldu. Tabi, barbarlardan, barbar akınlarından bahsederken bu arada Orta Asya’nın diğer kavimlerini de saymak gerekir. Moğolları falan da..Yani sadece “Türkler” değildi o medeniyetlere saldıran barbarlar..
[7] Ne demek bu, „kapitalist kültürle zenginleştirilmiş bir tür Tasavvuf“! Eski-klasik şekliyle Tasavvuf bireyin inkârına yönelik bir dünya görüşüdür. Sınıflı topluma karşı ilkel komünal toplumun savunusudur. Kapitalist kültür ise bireyi öne koyar. Bireyin gelişimini temel alır. İlk bakışta biribirine tamamen zıt iki kültürdür bunlar. Ama kapitalist kültür sadece burjuva kültürü değildir, onun karşıtı bir kültürü- işçi sınıfı kültürünü de barındırır içinde. Tasavvuf, yani ilkel komünal toplum bilinci-kültürü kapitalist kültürle etkileşime işte tam bu noktada başlıyor. İşçi sınıfının ana rahminde gelişen modern komünal toplum bebeği ona-tasavvufa sahip çıkarak onu bilimsel olarak bir üst düzeyde yeniden üretmeye kendi bilgisini-bilincini oluşturmaya bu noktadan itibaren başlıyor. İşte, benim yapmaya çalıştığım da bundan başka birşey değil!
[8]Coğrafi konumumuz da bu süreç içinde oluştuğundan o da Türkiye’nin bu “merkez ülke” konumuna uygun düşüyor..
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023