Münir AKTOLGA
Kime karşı mücadele edeceğiz?
ulus devlet-küresel sermaye ilişkisi..
MISIR, TÜRKİYE, SURİYE..TARTIŞMALARI..
Hani bazan gazetelerde okuruz, bilmem ne virüsü hızla yayılıyor falan diye ya, bu da ona benziyor, Suriye olayında Batı’yla olan ilişkilerinde hayal kırıklığına uğrayan bazı çevreler hızla yeni tipten bir ideolojik milliyetçiliğin girdabına doğru kayıyorlar. Daha şurda kısa bir süre öncesine kadar küresel sermayeyi ülkeye çekmekten bahseden, gelişmenin ilerlemenin buna bağlı olduğunu söyleyen bu çevreler, birden, “faiz lobisine”-“tekelci sermayeye” karşı savaş sloganıyla, “yaşasın tam bağımsız, emperyal-cihanşumul Türkiye” demeye başladılar!. “Faiz lobisi”, “tekelci küresel sermaye” falan diyerek dışardan (küresel dünyadan, küresel sermayeden) umudunu kesen bu çevreler için yeni tipten bir içe kapanmacılık birden keşfediliveren bir “umut” haline gelmeye başladı!.
Peki ama, kimdir bu Türkiye’nin ayağına çelme takmaya çalışan “faiz lobisi-küresel-tekelci sermaye” ve onun-onların “içerdeki işbirlikçileri”, kimlerdir bunlar dediğin zaman da ortaya konulan, ABD’den AB ülkelerine kadar Batı’nın gelişmiş ülkeleriyle (ulus devletleriyle) onlarla işbirliği içinde oldukları söylenilen İstanbul’un büyük burjuvaları oluyor!..Tam bir çoban salatası, içinde herşey var!..Ulus devletlerle küresel sermaye kolkola girmişler sana karşı mücadele ediyorlar!..Tam bir 20.yy kalıntısı paranoya!..
Evet, bu mantık tam 19-20.yy’ların mantığıdır. Bu bakış açısıyla ne kendini, ne de karşındaki düşmanını tanımadığını ilan etmiş oluyorsun! Kime karşı kiminle beraber olman gerektiğini bilemeden karanlığa kurşun sıktığını ilan etmiş oluyorsun!.. Ulus devletle tekelci sermayenin içiçe olduğu tekelci kapitalizm döneminden kalma bakış açısıyla, ulus devletle küresel sermaye arasındaki ilişkinin koptuğu 21.yy’ı açıklamaya çalışıyorsun!
Herşeyden önce artık böyle bir dünya yok ortada!. Ulus devlet kabuğu içinde gelişen sermaye küreselleşme süreciyle birlikte tıpkı o kozasını parçalayarak uçup giden kelebek gibi aldı başını gitti!. Neresi işine geliyorsa, nerede daha ucuza üretim yapmak mümkünse, pazar olanakları nerede daha elverişliyse oraya gitti. Yani, ulus devletle küreselleşen sermayenin arasına kara kediler girdi!. Sosyalist sistemin yıkılmasından sonra-soğuk savaşın bitiminden sonra tekleşen dünyanın en önemli gerçeği budur. Bugün, bu gerçeği, değişen bu dünya konjönktürünü göremeden başka hiçbir şeyi görmek-anlamak da mümkün değildir.
Hal böyle iken sen tut, 21.yy’ın bu en önemli-herşeyin altında yatan gerçeğini göremeden-ya da görmezden gelerek- halâ 20.yy kafasıyla yol amaya çalış, bu anlaşılır birşey değildir!..
Örnek mi istiyorsunuz: Kimdir bugün Suriye’de Esad’ın arkasında olanlar, Mısır’da Mursi’yi deviren darbecilerin sırtını sıvazlayanlar kimlerdir, Türkiye’de anti Erdoğan kampanyaları organize edenler kimlerdir, “faiz lobisi” denilen “tekelci” denilen küresel sermaye midir bütün bu işlerin sorumlusu?
Bakın, önce bu meseleyi bir açığa çıkaralım. “Küresel sermaye” diyoruz, nedir bu küresel sermaye, kimdir bunlar? Bir Siemens midir, Apple midir, Samsung mudur, Fiat mıdır, Mercedes midir, Microsoft mudur, kim, kim; yoksa Türkiye’ye atom santrali yapmak isteyen firmalar mıdır küresel sermaye? Ya da ne bileyim, bütün bu küresel firmalarla içiçe olan, tabi aynı zamanda faiz peşinde de koşan, sıcak paranın da yöneticisi konumundaki banka sermayesi midir? Bunların başka işleri güçleri yokta bir Esad’ı mı destekleyecekler, bir Mursi’yle neden uğraşsın bir Samsung, ya da Siemens? Ya da bir Microsoft neden “faiz lobisi” olsun da Erdoğan’ı devirmeye çalışsın? Hani, “Deutsche Bank” deniyorsa, tamam, o biraz karışık, bir ucu Alman ulus devletinde onun, ama onun bile diğer ucu gene küresel sermayede; yani, öyle hiçbir zaman küresel sermayeyi bütünüyle karşısına alamaz o da! Bunların tek bir istedikleri vardır: Kendilerine uygun, elverişli bir yatırım ve kar elde etme ortamı. Daha ucuza, daha kaliteli mallar üreterek küresel bir rekabet ortamı içinde daha da büyümek, kazanmak ister bunlar..Tabi bu arada faiz oranlarını da kollayarak dünya piyasalarına göre neresi biraz daha elverişliyse oraya doğru bir akışkanlık sağlamaya da çalışırlar. Bunların paradigması budur. Ne Esad’ın diktatörlüğünden, ne de Mursi’nin yerine gelecek askerlerden bir kazancı vardır bunların. Erdoğan giderse onun yerine gelecek bir Bahçeli, ya da Kılıçdaroğlu bunların işlerini daha mı iyi görecek!! Ha, Bahçeli Kılıçdaroğlu ikilisi belki faizleri daha da yükselterek eskiye dönük bir politika izleyecekler, ama artık dünya değişti, sadece yüksek faiz politikasıyla yetinemez küresel sermaye!..Neden mi? Bakın Bill Gates ne diyor: “Yeni küresel rekabet mücadelesi karanlık bir yolda giderken her an arkanızdan biri gelerek size saldıracakmış gibi dikkatli olmanızı gerektiriyor. Her dört yılda bir teknolojimizi yenileyemezsek başkaları çıkar ortaya ve insiyatifi onlara kaptırırız”. Bill Gates’in bu sözlerini 2005’te yayınlanan çalışmamda kullanmıştım. O zaman ortada daha ne Apple vardı bugünkü gibi, ne de Samsung!..Şimdi, bu şirketlerin ayakta kalabilmeleri için yüksek faize mi ihtiyaçları var, yoksa daha çok ARGE’ye mi (araştırmaya geliştirmeye mi). Bunlar, bir yandan daha iyi kalitede malları daha ucuza üretmeye çalışırlarken, diğer yandan da kitlelerin satın alma gücünün artmasından yanadırlar. Çünkü, basit vatandaşın satın alma gücü artacak ki bunların ürettikleri mallar da daha çok satılabilsin. Yani, bırakınız öyle faiz oyunlarıyla asalak bir şekilde milletin sırtına binmeyi, tam tersine, geniş kitlelerin çıkarlarına paralel bir yoldur bunların yolu! Eğer o gözle bakarsanız tabi bu da-bunlarınki de- bir tür sömürüdür, ama bu zaten kapitalizmin özünde olan birşeydir! Burada bütün mesele, sömürü falan da olsa üretici güçlerin ne oranda geliştiğiyle ilgilidir.
Hayır, “faiz lobisi” bunlar değildir mi diyorsunuz, kimdir peki o zaman, ABD, AB ülkeleri gibi batılı gelişmiş ulus devletler midir?..Bunların, IMF, Dünya Bankası gibi finans kurumları mıdır “faiz lobisi tekelciler” dedikleriniz? Eğer bunlarsa kastedilen, o zaman işin adını doğru koyalım. O zaman karşımızdaki düşman küresel sermaye falan değildir, Batı’nın gelişmiş ulus devletleriyle, halâ bunların kontrolü altında olan bazı finans çevreleridir. Bu ayırımı yapmadan bir yere varamayız. Kavram kargaşası gibi görünen olayın altında koskoca bir 20.yy’la 21.yy gerçeği arasındaki fark yatıyor.
Bakın, eğer kafamızı kuma gömerek “ilerlemek”, yani yerimizde sayarak hayalet taşlamak değilse amacımız, önce bu problemi bir çözmemiz, olayı bütün yönleriyle açıklığa kavuşturmamız gerekiyor:
Ben diyorum ki, bugün dünyamızda bütün diğer çelişkiler içinde, Türkiye’den Suriye’ye, Mısır’a, Brezilya’dan Endonezya’ya kadar, sağda solda olup biten bütün o altüstlüklere de damgasını vuran temel çelişki hep ulus devletlerle küresel sermaye arasındaki çelişkidir. Çünkü, Amerika’dan AB ülkelerine kadar Batı’nın bütün o gelişmiş ülkelerinin bugün en önemli sorunu, küreselleşme süreciyle birlikte ulusal niteliğini kaybederek “küresel sermaye” haline gelen (ve gelişmekte olan ülkeler denilen ülkelere kaçan) sermayeyi tekrar eski ulusal sınırlarının içine geri getirebilmek, bütün o yatırımlarını falan, eskiden olduğu gibi gene ülke sınırları içinde yaptırabilmektir. Ama, senelerdir uğraşıyorlar, bunu bir türlü başaramıyorlar. Çünkü, üretim maliyetlerini bir türlü sermayenin göç ettiği ülkelerdeki seviyelere indiremiyorlar. O zaman ne yapacaklardı, ne kalıyordu geride? Madem ki maliyetleri düşürerek sermayeyi tekrar geriye getiremiyorlardı, o zaman onlar da sermayenin gittiği ülkelerdeki yatırım ortamını bozmaya, buraları sermaye için elverişli olmaktan çıkarmaya çalışmalıydılar! Tabi bunu yaparkende, buralarda, varoluş koşulları bakımından çıkarları kendileriyle birleşen sınıf ve tabakalarla işbirliği yapmaları gerekecekti. Peki kimdi, hangi sınıftı-sınıflardı bu mücadelede onlarla işbirliği yapacak-yapabilecek- olanlar; çıkarları, varoluş koşulları buna uygun olan sınıf-sınıflar hangileriydi? Tabii ki, gelişmekte olan ülkelerdeki ulus devlet yaratıcısı Devlet sınıfı geliyordu en başta. Böylece, gelişmiş ülkelerin ulus devletleriyle, sermayenin gelip yerleşmeye çalıştığı gelişmekte olan ülkelerin ulus devletleri (bunları yöneten elitler, Devlet sınıfları) tam bir kader ve işbirliği içine giriyorlardı. Bunlardan birisi kaçan sermayeyi geriye getirmeye çalışırken, diğeri de, gelip içerde çöreklenen küresel sermayenin, kendisine (eski egemenlere, ulusalcı Devlet sınıfına) rakip yeni bir burjuvaziyle birlikte içe kapalı eski düzeni değiştirerek onu küresel rekabete açmasından rahatsızdı.
İşte, ABD ‘sinden AB ‘sine kadar, bütün o Batılı ulus devletleri, Mısır’da Mursiye karşı Mubareklerle, ve Mısır’daki en büyük tekelci-Devletci holding olan Orduyla işbirliğine götüren sürecin mantığı budur. Devlet sınıfı, artı Devletçi burjuvazi, artı bu sistemin ürettiği devşirme kadrolar, artı batılı ulus devletler ittifakı Mısır’da olup bitenleri açılamaya yetiyor!. Suriye’de Esad’ın arkasında duran da gene aynı 20.yy kalıntısı bu ittifaktır. Bizdeki bütün darbelerin (en son da 28 Şubat’ın) ardındaki ittifak da budur. Bugün bile halâ, Türkiye’deki ulus devletçi muhalefetin gönlünde yatan bu türden bir ittifaka dayanarak yeniden iktidara gelebilmektir. Batılı ulus devletlerle birlikte, artık fonksiyonlarını tüketmiş olsalar da halâ onlara bağlı olarak çalışan IMF, Dünya Bankası gibi bazı finans kuruluşları, 20.yy dan kalma varoluş kavgasında onların (bu yerli elitlerin) doğal müttefikleridir. Umutsuz bir mücadele bunlarınki, ama şu an konumuz bu değil..Halâ varolan ve direnen bu antika ittifaka karşı kimlerle birlikte nasıl mücadele edilmesi gerektiğinin üzerinde duruyoruz biz şu an..
Evet, bir yanda, Batılı ulus devletler ve onlara bağlı IMF, Dünya Bankası gibi finans kuruluşları ve içerde de, varoluş koşulları onları bu türden güçlerle işbirliğine zorlayan işbirlikçiler; yani, yerli ulus devletçi elitler, Devlet sınıfı ve onun müttefikleri.. Diğer yanda ise, varoluş koşullarını küreselleşme süreci içinde bulan ve üreten gelişmekte olan ülkelerdeki yerli burjuvazi, ve çıkarları gelişmekten, ilerlemekten yana olan geniş halk kitleleri..
Tabi, Türkiye sözkonusu olunca, Mısır ve Suriye’ye göre bizde biraz daha farklı yanları var işin. Daha ileri gitmeden önce isterseniz bunun da altını bir çizelim: Herşeyden önce, Türkiye’nin bunlara göre daha fazla demokrasi deneyimi var. Bunu, Özal devrimiyle birlikte dışa açılan ve küresel pazarlarla-sermayeyle bütünleşen Türkiye kapitalizmi gerçeğiyle birlikte düşündüğünüz zaman ortaya biraz daha farklı bir tablo çıkıyor. Yani, o Baasçı Arap ülkeleri gibi içe kapalı bir Türkiye yok artık ortada. Türkiye bu aşamayı elli yıl oldu geride bırakalı. Her ne kadar, yeni bir anayasayla birlikte, kazanılmış olan bütün mevziler henüz daha kalıcı hale getirilemediyse de, bugün artık Türkiye’de Devlet sınıfı iktidardan indirilmiş durumda. Onunla birlikte iktidar ortağı olan Devletçi burjuvazi de, artık eski, Devlete bağlı tekelci-asalak konumunu kaybederek, dışa açılan Türkiye’nin küresel bir unsuru-oyuncusu haline geldi. Objektif gerçek budur. Ama denebilir ki, bunlar (eskinin Devletçi burjuvaları) kafa yapısı bakımından-sübjektif olarak- halâ eski Türkiye’de yaşadıklarını sanıyorlar!. Tamam, doğrudur, çünkü bilinç daima geriden gelir..Şu son on yılın rakamlarına bakıyorsunuz da, AK Parti iktidarı altında on kat büyümüşler bunlar da, ama onlar kendilerini halâ eski Devletçi mevzilerinde sanıyorlar!..Yani kafaları bir yanda gövdeleri başka bir yanda! İşte tam bu noktada yeni Türkiye’nin güçlerinin objektif gerçeği arkalarına alarak ileriye yönelik bir ittifaklar politikası izleyebilmesi gerekiyor..Örneğin, bir C.Boyner’in yeri artık “çapulcuların”-eski Türkiye’nin yanı değildir!. Bu gerçeği dikkate alarak yol almak gerekiyor.
Şimdi, bütün bu gelişmelerin ışığı altında, henüz daha Devlet sınıfının tekrar iktidara geri dönmesi tehlikesi bile tam olarak bitmiş değilken, yeni anayasa yapımı, Kürt ve Alevi sorunlarının çözümü gibi esasa ilişkin fay hatlarını oluşturan sorunlar da halâ ortada dururken, Türkiye’de “faiz lobisine”, “tekelci sermayeye”, “küresel sermayeye” karşı savaş adı altında yürütülen mücadelenin anlamı nedir? İdeolojik bir faiz düşmanlığının, “kapitalizme alternatif bir İslami sistem”, “projeye dayalı bir katılım bankacılığı” falan diyerekten kapitalist sistemin belkemiğini oluşturan bankacılık sistemine karşı savaş açmanın mantığı nedir? Seni engelleyen mi var, sen de tut İslami banka sistemini kur, kâr payı dağıtımını temel alan banka sistemini çalıştır!. Bu, elde olanı yoketme, “intihara sürükleme” mantığı ne oluyor? Milleti neredeyse bankalara düşman haline getirmeye çalışan bu “faiz lobisi tekelci küresel sermaye” paranoyasının mantığı nedir?
Bütün bu olup bitenlerin iki nedeni var:
1-Burjuva devriminin kazanımlarıyla güçlendiklerini hisseden bazı Anadolu burjuvazisi çevreleri, meğer biz ne imişiz havasına girerek, şimdiye kadar elde edilen bütün kazanımları kendi nefislerine maledip bir tür güç zehirlenmesine uğramışlar, “madem ki bu işin ceremesini biz çektik, o halde kaymağını da sadece bizim yememiz lazım” demeye başlayarak İstanbul’un büyük burjuvalarına karşı savaş açmışlardır. “Gelin bakalım, sizin bütün o birikiminiz falan hep Devletin kucağında olmanızdan kaynaklanıyordu, şimdi, Devlet sınıfını- darbeleri destekleyerek yediğiniz bütün o haltların hesabını vereceksiniz” diyerek, eskinin Devletçi büyük burjuvalarını hizaya çekmeye, ellerinden gelirse de onları mülksüzleştirerek onların ellerindeki imkânlara kendileri konmaya çalışmaktadırlar. Büyük ölçüde bankalar büyük burjuvaların kontrolünde olduğu için, Anadolu burjuvazisinin bu radikal-jakoben kesimi adeta bankacılık sistemine bile düşman haline gelmiş, neredeyse, “faizsiz bankacılık-İslama dayanan katılım bankacılığı”, ya da “projeye göre bankacılık” falan diyerek, akılları sıra “küresel sermayenin içerdeki bu işbirlikçilerine” karşı savaş açma noktasına gelmişlerdir! Bunu açık açık söylüyorlar da. Korkunç birşey, hem kendi varoluş koşullarını küreselleşme sürecinde bulacaksın, ama hem de “küresel sermayenin içerdeki işbirlikçileri” diyerek, Fiat’ların, Siemens’lerin, Mercedes’lerin içerdeki işbirlikçisi unsurlara, bunlarla içiçe olan bankacılık sistemine karşı savaş ilan edeceksin! Seninle işbirliği yaparlarsa iyi, “ötekilerle”, “büyüklerle” işbirliği yaparlarsa kötü!..İşte o “tekelci faiz lobisi” paranoyasının altında yatan mantık budur!.
Dikkat edin, burada, bu işin bir paranoya haline gelmesinden bahsediyorum. Yoksa bu, faiz lobisi diye birşey yoktur anlamına gelmiyor. Olmaz olur mu, daha geçenlerde İngilterede suç üstü yakalandılar. Türkiye’de de var. BDDK bir süre önce bunlara da cezalarını kesti..Bu türden denetleme kurumları ne için var, yakaladın mı keseceksin cezayı, ya da bitireceksin işini!. Bu başkadır, “faiz lobisine” karşı mücadele demagojisi altında büyük burjuvaziyi hedef alırken bütün bir bankacılık sistemini de batırmaya çalışmak ayrıdır. Bunlar, sanki herşey bitmiş, Türkiye artık Devlet sınıfı tehlikesini falan tamamen yok etmiş gibi, bütün bunları bir yana bırakıyorlar, burjuvazinin kendi içindeki sınıf mücadelesini öne çıkararak hedef şaşırtıyorlar, süreci saptırıyorlar.
2-Tabi, onların bu noktaya gelmelerinde en önemli başka bir neden de, kuşkusuz, Suriye olayında Türkiye’nin Batılı ulus devletler tarafından yalnız bırakılmasıdır. ABD, AB gibi gelişmiş ülkelerle küresel sermaye arasındaki çelişkilerin (yani 21.yy gerçeklerinin) farkında olmayan bu çevreler, bunların hepsini bir sepete koyarak, “madem ki siz bize ihanet ettiniz alın o zaman” mantığıyla, Don Kişot gibi kör bir şekilde sağa sola saldırır hale gelmişlerdir.
Öyle ki, bu mantıkla, küresel sermayeden falan umudu kesmiş olan bu çevreler, artık başka çözüm yolları üretmeye bile soyunur hale gelmişlerdir. Bakın ne diyor bunların sözcücü konumunda olan Başbakanın baş ekonomi danışmanı!
“1- Bir “varlık veya gelir üreten bir dağıtım kanalı” blok satıldığında, satın alan o parayı nasıl ödüyor? Cevap çok kolay; ürettiği geliri bankaya-finans kurumuna plan halinde sunuyor, banka-FK, üstüne bir komisyon koyuyor ve bunu uzun vadeli örnek 20-25 yıllık bir kredi haline getirerek, parayı alana veriyor.
2- Bu alım-satımda “alıcı” kadar hatta daha fazla kim kazanıyor? Kilit soru bu! En çok kazanan “kredinin yani sabit getiri planının bugüne getirilerek nakit paraya çevrildiği Aracı Kurum oluyor! Tekrar edelim; böyle bir devirde-blok satışta; finanse eden kurum “en çok kazanan” oluyor!
3- Banka veya krediyi veren “finans kurumları ortaklığı” sadece böyle kazanmıyor. Kredinin “komisyonu, masrafı” ve daha birçok kalemde kazanılan para, bu portföye ekleniyor...
Sevgili dostlar, yukarıdaki “çok önemli” bilgileri somut bir hale getirelim ve örnekleyelim; bir köprü, otoyol veya elektrik dağıtım şebekesi özelleştirildiğinde alıcının “kredi bulma kapasitesi” dışında hiçbir özelliği olması gerekmiyor. Alıcı “köprü-yol-şebeke” GİBİ NAKİT ÜRETEN MEKANİZMALARIN gelirlerini yansıtan bir plan hazırlıyor ve bunu X, Y, Z bankalarına tek tek veya “konsorsiyum” halinde sunuyor. Bankalar, finansal kurumlar, “nakit akışını” bugüne getirdikten sonra gerekli finansmanı kendine uyuyorsa sağlıyor ve aslında ihaleyi alan “bankalar” oluyor”...
Korkunç, bu satırları yazan kişi Başbakanın ekonomi Başdanışmanı oldu. Burada söylenilenlerin tek bir anlamı var: Bankalar soyguncudur, asalaktır, bunlar devreden çıkarılmalıdır!..Eee, günaydın..bunun adı kapitalizmdir beyler..kapitalizm denilen şey de özünde artı değere dayanan bir sömürü sistemidir..Aferim, sen buna karşı savaş açıyorsun ha, bak sen!..nasıl olacakmış bu savaş bir de ona bakalım isterseniz:
“Sonuç 1: “Halka arz” neden ÇOK ÖNEMLİ sorusuna sanırım cevap vermek için yeterli veriye artık sahibiz. Yukarıda anlattığım sistem ise çok açık ve “devir-blok satış durumunda” ne olduğunu çok net ortaya koyuyor...
Sonuç 2: Türk Halkının bankalarda bugün için 1 trilyon TL’den fazla birikimi var ve “alacak mal olmadığı” için bu para çok düşük getiriler ile bankalara bırakılmış durumda. % 5-6 ile (bugün için daha yüksek olabilir ama geçici olacaktır) topladığını, Finansal Kurum-Banka, riske göre 10-20 arasında satıyor, ve/veya kredi kartı gecikmesi-taksit gecikmesi olarak faturalandırıyor. Böyle bir yapı içinde halkın parasının, düşük getiriler ile BEKLEMEDE kalması ve Devletin de varlıklarını bu parayı alabilecek şekilde halka arz etmemesi durumu, DEVLET-HALK çıkarları açısından sürdürülebilir OLAMAZ!
Sonuç 3: Türk Halkının kendisine arz edilecek “doğru modellendirilmiş” bütün varlıkları-şebekeleri alacak, hem de kredisiz alacak gücü var. Burada önemli adım doğru projelendirme ve piyasa şartları eşliğinde ilk adımı atmak ve ne kadar içten-dıştan engellenmeye çalışılırsa çalışılsın, konu hakkında ısrarcı olmak!
Sevgili dostlar, konu çok uzun ve detaylı olmasına rağmen ÖZÜ size aktarmaya çalıştım. Bu noktada daha açık yazayım; halkın satılacak malı varsa, alacak olan yine KENDİSİ olması gerektiğini düşünüyorum!
Son söz: Konuyu elimden geldiğince “özet” bir şekilde “teknik tarafı” ağır basmadan ortaya koymaya çalıştım. Bir ülkede “HALKA ARZ, ANAYASAL haklar kadar önemli bir mekanizmadır ve ülkenin ve halkın öz varlıklarının yine halk tarafından sahiplenilmesinin yolunu açar. Bu sistem çalışmaz veya çalıştırılmazsa, halk büyüyen-gelişen yapılara ve kendi öz varlıklarına ortak olamayacağı için asla kalkınamaz AMA birileri BÜYÜR BÜYÜR BÜYÜR... Aynen Türkiye’de 1946-2003 arasında olduğu gibi... Varlıklarını “HALKI İLE PAYLAŞAN DEVLET MODELİ” bir devrim niteliğindedir ve bu varlıklarda gözü olan iç-dış bütün odakları rahatsız eder! Bu noktada uyanık olmak ve “seçtiği otorite ile birlikte iradesine, varlığına ve geleceğine” sahip çıkmak da ilk önce Türk Halkına düşer”!
Müthiş, Başbakanın ekonomi Başdanışmanı resmen bankacılık sistemine-ve de tabi kapitalizme karşı savaş ilan ediyor! “Solcular” neredesiniz sahip çıksanıza bu vatandaşa, bakın zaten yakında gerçekleşecek bir “devrimden”de bahsediyor! Helal olsun vallahi, Erdoğan’a da helal olsun, Babacan’a da!..Yahu kardeşim, ya sizler bütün bu yazılanların ne anlama geldiğini anlayamıyorsunuz, ya da ben geri zekalıyım ve olayı saptırıyorum!..Senin ekonomi Başdanışmanı yaptığın adam varolan kapitalist sistemi topyekün ortadan kaldıracak bambaşka DEVLETÇİ bir sistem öneriyor ve sen de ondan sonra tutuyorsun küresel sermayenin komplosundan bahsediyorsun! Küresel sermaye savunma konumunda burada!!..Saldırıya geçen sensin de farkında değilsin!..Helal olsun!!..
Bakın, faizi, komployu falan bırakalım şimdi bir yana!..En büyük tehlike nerede biliyor musunuz, ben bu YB olayının üzerinde neden bu kadar duruyorum biliyor musunuz.. İsterseniz, tek tek ele alalım: YB diyor ki, “bu halkın 1 trilyonun üzerinde tasarrufu var..eğer devlet bu tasarrufları kendisine çekebilirse bizim bankalara da küresel sermayeye de faiz lobisine de ihtiyacımız kalmaz”!..Ve onun bu söylemi de Başbakan’ın hoşuna gidiyor!.Gidiyor ki onu Başdanışman yaptı!! Peki nasıl çekecek devlet bu tasarrufları? İşte geldik meselenin püf noktasına..HALK SEKTÖRÜ yoluyla diyor YB!...Yani? Yani, devlet, mülkiyeti kendisine ait olan şirketleri halka satmaya başlamalı diyor..Peki ne demek bu, bu kötü birşey midir? İlk bakışta kulağa hoş geliyor değil mi..Ecevit de benzer şeyleri söylüyordu zamanında!..Bunun anlamı, devleti iyice büyütmektir!..Çünkü, halka satılan o şirketlerin yöneticisi gene DEVLET, devlet bürokrasisi-DEVLET SINIFI- olacaktır..Osmanlının Devleti-Devlete ait olan mülkiyeti kurtarma çabasının en son biçimi olarak görüyorum ben bunu..Bir kere bu yola girildimiydi ya, ondan sonra artık Devlet piyasadan falan uzaklaşıp, özel sektörü de iplemeden en büyük kapitalist olarak sistemin tepesinde bir demoklesin kılıcı haline gelecektir..Bu süreç giderekten hem yeni tipten tekelci bir yapı haline dönüşecek, hem de bu yapıya direnenleri yutan FAŞİST bir kara deliği ortaya çıkaracaktır (bu bir suçlama değil, yeni tipten bir faşist Türkiye’nin inşa projesini açıklama çabasıdır, yani öyle, beğenmediğin bir şeye “solcular” gibi hemen “faşist” damgasını vurmak değildir bu!)..Böyle bir sürece girmek demek, artık sistemi içe kapalı bir yapı haline dönüştürmek demektir..Çünkü artık senin ne bankalara, ne de gelecek olan o küresel sermayeye falan ihtiyacın kalmayacaktır böyle bir sistemde!..YB’ un “tam bağımsız emperyal, cihanşumül Türkiye" anlayışının mantığı budur!.. "Türk devletini genleştirme" mantığının dayanağı budur..Bu durumda artık demokratikleşerek-Kürt sorununu, Alevi sorununu çözerek- küresel sermayeyi çekmeye çalışmak falan diye bir derdin de olmayacaktır! (Anadolu burjuvalarına verilen mesaj budur!)..Kendi yağınla kavrulma mantığı kitleleri ve kendini avutmada belirleyici bir rol oynayacaktır!..
Sonuç mu diyorsunuz?..Döviz yükseliyor mu, yükselsin varsın, daha iyi ya! TL nin değeri düşünce dış pazarlarda Türk mallarının fiyatı da düşer ki bu da ihracatçıların arayıpta bulamayacağı birşeydir (Z.Çağlayan’ın kulakları çınlasın!)..İyi güzel!..Ama iş burada kalmıyor ki, senin, Mayıs sonu rakamlarıyla 60 milyar dolar civarında bir enerji maliyetin var dışarıya (şu an bu yüzde on civarında arttı!)..Bunu dövizle ödemek zorundasın!..Bir de tabi, senin sanayiin yüzde altmışın üzerinde ithal girdiyle üretim yapabiliyor!..Ee.. o zaman mecbursun yüksek döviz maliyeti ödeyerek o girdileri almaya!..Peki kim ödeyecek bu fazla maliyeti?..Herhalde üretici Anadolu burjuvaları değil!..Yoksa “faiz lobisi” o TÜSİAD’cılar mı ödeyecek bunu? Hayır efendim, onlar da, Anadolu burjuvaları gibi aynen iç pazarda fiyatların üzerine koyacaklar aradaki maliyet farkını! (çünkü, TL nin değeri düşük olacağı için dışardaki müşteriler pek farketmeyecekler bu durumu!)..Al işte sana yüksek enflasyon!..Kimse bana daha fazla üretim-arz olacağı için enflasyon falan yükselmez demesin!..Sen üretimi arttırıpta aradaki dengeyi kurana kadar Türkiye otuz sefer batar bu şekilde ve de bütün suç AK Parti’nin Erdoğan’ın sırtına yükleniverir!..Nedir peki bütün bunların anlamı şimdi?..İç pazarı sömürmek değil midir?..Vatandaşın parasını toplayacaksın, bunları Devlete aktaracaksın..Sonra Devlet de diyecek ki, bu sene kâr payı falan yok, durum iyi değil!..Ne olacak o zaman, ne diyebileceksin buna?..Daha önce çok denendi bu yollar..Benim babamın bir sürü hisse senedi vardı!..Yok öğretmenler bankasıymışta, yok bilmem ne Devlet senediymiş de..Aradan seneler geçtikten sonra bunların hepsini çöpe attıydık!..Benzer bir yolu 27 mayıstan sonra da denedilerdi, halkın elindeki bütün altın yüzükleri falan toplamışlardı o zaman da!.Niye mi? Devlet iflas etmişte, dış tehdit varmışda, vatana millete destek olsun diye!..Bunun adı küresel sisteme savaş açarak umudu sistemin icindeki potansiyellere baglamaktır ki sonuç iç pazarı sömürerek-yani sermaye birikimini bu yolla sağlayarak dünyaya karşı açtığın savaşta ayakta kalabilmektir..Hani Venezuella’da Chavez’in yaptığına benziyor bu! Adam bütün bir küresel sisteme karşı savaş açmıştı! Ama tabi hakkını yemeyelim arada küçük bir fark var, o, ülkede çıkan petrole (bir de tabi Castro’ya!) güveniyordu bunu yaparken. Kimbilir belki bizimkiler de kayagazına falan güveniyorlardır!!..
İşte, YB ideolojisinin mantığı budur!.. Sizin (burada sözüm sadece YB ‘a ve SY’a değil, sevgili CE’e de!) “Halk sektörü”, “İslami sistem” falan adı altında kendisine alternatif olarak önerdiğiniz adına “kapitalizm” denilen o sistem, masa başında birkaç “faiz lobicisinin” kararlaştırmasıyla oluşmuş yapay bir sistem (bir computer gibi, al bir işletme sistemini koy diğerinin yerine usulü!) değildir!!..Sınıflı toplumlar sürecinin bugünkü aşamasıdır o!..Öyle, İslami alternatifler falan yaratarak, ya da yeni Halk sektörleri falan aldatmacasıyla bu iş bitmez, kapitalizm yok olmaz!!..Oyunu kurallarına uygun oynamak gerekiyor!..Ayrıca, bütün bunlar AK PARTİ’NİN VE ERDOĞAN’IN varoluş, ortaya çıkış gerekçesine de terstir zaten!..Erdoğan’ı Erdoğan yapan, onun burjuva devrimi sürecinin jakoben devrimcisi olmasıdır..AK Parti de, devrimci Anadolu burjuvazisinin bütün bir halkı da kucaklayan örgütü olduğu için bu işi başarıyla bu güne kadar getirebilmiştir..Şimdi nereden çıkıyor bu ideolojik manevralar, yaklaşımlar Allah aşkına! Dünyanın en büyük havaalanını yapmaya çalışan, ücüncü köprüyü, atom santrallerini yapmaya çalışan, boğazın altında tüneller yapan bir Türkiye’ye rahat mı battı!..Dünya bize savaş açtı diyoruz, bizim hiç mi kabahatimiz yok!...
Bakın, tekrar ediyorum..hataları da olsa, madem ki iş bu noktaya kadar geldi, bu mücadelede benim duruşum gene değişmez!..Her halukarda, her türlü provokasyona, darbe tesebbüsüne karşı ben gene burjuva parlamenter sistemin-AK parti’nin ve Erdoğan’ın yanında olurum..Ama yazık oluyor enerjimize..Biraz daha soğuk kanlı olamaz mıyız acaba..Şu siyasi baskılar bir yana bırakılsa da, şu MB mız rahat bir şekilde, her türlü ideolojik baskıdan uzak bir ortamda kendisi karar vererek yürütebilse mücadeleyi, daha iyi olmaz mı..
Ben derim ki, gene de enseyi karatmayalım, Türkiye doğru yolu bulacaktır..panik yok!..Ha, bu ara bir de önerim var benim hükümete: Siz asıl beni DANIŞMAN olarak atayın!!.. Farketmez, Başdanışman olmasa da olur!! (şaka tabi bu, belli olmaz, bakarsınız şimdi birileri de çıkar, bak MA da danışman olmuş falan der de, aman aman, korkarım ben bunlardan!!) .Hem sonra bakın ben YB gibi öyle AB ye karşı ABD, Rusya, Türkiye ittifakı falan da önermiyorum!..Üstelik Gümrük Birliğine de karşı değilim!..Tövbe tövbe!..Bir yandan AB ile ABD arasında imzalanması gündemde olan gümrük birliğine biz de katılmak istiyoruz, ama diğer yandan da AB ile olan gümrük birliğinden “derhal çıkmayı” öneren bir “yiğidi” ekonomi Başdanışmanı yapıyoruz..Gezi falan derken kafayı mı yedi bunlar dersiniz!!
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023