Münir AKTOLGA
27 Mayıs’a ve daha sonra da 12 Mart’a ve tabi sonra da 12 Eylül’e, 28 Şubat’a damgasını vuran “Beyaztürk”-Devletçi Merkez’in ruh halini, bunun oluşturduğu ortamı, ilişkileri bilmeden, bugünlere nasıl geldiğimizi, “Türkiye’nin Zencilerinin” reaksiyoner-restorasyoncu jakoben ruh halinin nasıl ortaya çıktığını anlamak mümkün müdür?..
Bir söz vardır, “etme bulma dünyası” diye!.. Ama dikkat, bu durum ne o “edenlere”, ne de daha sonra onlara reaksiyon olarak ortaya çıkanlara hiçbir şekilde “haklılık” kazandırmıyor! Yani, “zamanında onlar yaptı şimdi sıra bizde” diyerek kimse o “Beyaztürk” saltanat dönemini gösterip buradan şu anki densizliklere “haklılık” kazandırmaya çalışmasın!.. Çünkü “Hak”, hiçbir zaman etki-tepki ilişkileriyle ortaya çıkmaz... O, her durumda, sistem merkezinde bulunan sıfır noktasında -kantarın topuzunun durduğu yerde!- temsil edilir... “Hak’kın”, adaletin, eşitliğin kaynağı budur...
Koca Yunus boşuna, “bir Ben vardır benden içeri” dememiş!.. Reaksiyona dayalı da olsa “ben”, bendir... “Ben Haklıyım” diyerek nefsini mutlaklaştırmaya, “Hak’kı” kendi nefsine mal etmeye başladığın an olay bitiyor!.. Çünkü, hiçbir zaman, hiçbir “ben”-nefs Hak’kı -“benden içeri olan” o öteki “Ben”i- temsil edemez!..
12 Mart’a varan süreci aslında 27 Mayıs’ 1960’dan itibaren ele almak gerekir...
“Menderes’in idamının ertesi günü Başkent’e bir sessizlik çöktü. Sanki ülkeyi 10 yıl yönetmiş olan Başbakan asılmamıştı. Ne partilerden bir açıklama, ne protesto yürüyüşleri... Sokaklar sakin, Meclis tepkisiz, gazeteler yorumsuzdu. Kiminde küçük bir haber, kiminde sıradan bir başlık, kiminde birkaç resim... Aslında infazlardan tam 10 gün önce basının en önde gelen isimleri Devlet Başkanı Gürsel’in huzurunda 27 Mayıs’a sadık kalacaklarına dair bir bildiri imzalamışlardı”[1]...
12 Mart Muhtırasıyla birlikte Demirel de “şapkasını alıp gitmemiş miydi”!?..
Peki ne demek oluyor bütün bunlar; bizim halkımız gerçekten “vurdumduymaz, korkak, yüzsüz” bir halk mıdır?..
Ben o kanaatte değilim tabi! Osmanlı’nın “Yönetilenleri” olarak yüz yılların içinden süzülüp gelen kendine özgü bir mücadele geleneği vardır bu halkın. Dikkat edin, bunun altında yatan da hep o, sabır felsefesi olmuştur!.. Bu toprağın insanları beklemesini çok iyi bilirler; bu arada da hiç farkettirmeden karşı tarafın altını oyarlar!.. Ta ki, kendini yenilmez kabul eden karşısındakiler en ummadıkları anda gürpedek göçüp gitsinler!..
Şimdi soruyorum ben herkese, 12 Mart Muhtırasından sonra “şapkasını alıp da gitmeseydi” ne yapacaktı Demirel? Kiminle, ne ile sürdürecekti mücadeleyi? Eğer o zaman Demirel “direnmeye” kalksaydı buna en çok sevinen bizzat cuntacılar olmaz mıydı; hemen oracıkta onun da kafasını kopararak, parlamentoyu kapatıvermezler miydi!?.
Peki ne yaptı sonra “şapkasını alıp giden” o Demirel? Bekledi bekledi, karşı tarafın tükenişine paralel olarak, kendi gücünün de yeteceğine kanaat getirince 1973 Mart’ında Gürler’in Cumhurbaşkanlığı mücadelesi esnasında Muhtıra’dan sonra attığı geri adımın rövanşını alıverdi!.. Parlamento’nun üstünde uçan Batur’un jetlerine falan aldırmadan Gürler’e “hayır” deyiverdi! Ve olay -12 Mart olayı- bitti!..
Tabi, Sıkı Yönetim Mahkemelerinde, “ABD emperyalizmine ve 12 Mart darbecilerine karşı Parlamento’yu ve Demirel’i destekliyoruz” diye bas bas bağıran bizlerin de desteğiyle!..
Unutmayın, 27 Mayıs’ta Menderes ne idiyse, 12 Mart’ta Demirel, 15 Temmuz’da da Erdoğan odur!..
Dikkat ederseniz, benim bu çalışma boyunca -ve daha önceki çalışmalarda da- hep altını çizmeye çalıştığım bir ilke var: “Yeni” olan daima “eskinin” içinde olgunlaşıyor ve tıpkı ana rahminden çıkıp gelen bir çocuk gibi onun içinden, onun diyalektik anlamda inkârı olarak doğuyor... Peki, “yeninin” “eskinin” içinden bu çıkıp gelme işi nasıl oluyor; yani öyle her “yeni” olan şey “eskinin” içinden bir anda pat diye çıkıyor mu!? Hayır tabi!! Bir çocuğun doğumu bile dokuz ay sürüyor düşünsenize! (sadece bu da değil, bir de o çocuğun daha sonra annenin kanatlarının altında gelişmesi süreci var!.. ) Yani, bu “çıkıp geliş” olayı bir süreç meselesidir. “Eskiyle” “yeni” birbirlerinden kesin olarak ayrışana kadar, birbirlerinin diyalektik inkârı olarak, ama içiçe birlikte varoluyorlar...
Bu durumu, yani hem birlikte olma, hem de ayrışma halinde olma durumunu toplum söz konusu olduğu zaman, hem sistemin elementleri olan tek tek bireylerde, hem de bir bütün olarak sistemin gelişiminde, her kademede izleriz. Öyle ki, bazan tek tek insanların bile bir ayağı bu tarafta (yani “eskinin” içinde), diğer ayağı ise öbür tarafta- “yenide” olabilir!.. Bu nedenle, belirli bir anda hangi tarafın ağır bastığına bakarak deriz ki, “sistemin -yada kişilerin- şu yanı “yeniyi”, bu yanı da “eskiyi” temsil etmektedir”...
Evet, şimdi o, “Demirel niye direnmedi” diyenlere soruyorum, “peki siz niye direnmediniz”!? (Aslında aynı soruyu “15 Temmuz’da siz niye direnmediniz” diye de sormak gerekir!..) Niye kimsenin gıkı çıkmadı o zaman?.. 12 Mart’ı desteklemek için bildiri bile yayınlayan “Devletçi-solcu-sivil toplumcu” mantığa bakın hele!!.. Başta DİSK olmak üzere, “devrimci sivil toplum” örgütleri diye yere göğe sığdıramadığımız o çok “ilerici” kuruluşların bile darbeyi destekleme yarışına girdikleri ortamda Demirel “niye direnmedi” diye suçlanacak öyle m![2] Hepsi sahte bu kahramanlıkların!..
Bence Demirel’in günahı “korkması”, korktuğu için “şapkasını alıp gitmesi” değildir!.. Onun günahı -“suçu”- daha sonra -Cumhurbaşkanı olduktan sonra- kendi cellatlarının kucağına oturarak, neredeyse onların sözcüsü haline gelmesidir!.. Menderes, ya da diğer idam edilenler yaşasalardı daha sonra ne yaparlardı, nerede dururlardı bilinmez tabi, ama geçmişte mangalda kül bırakmayan birçoklarının bugün nerelerde olduklarını biliyoruz biz!..
Kimse kusura bakmasın, birçok eski yol arkadaşını hayal kırıklığına uğrattığımın farkındayım, ama maalesef gerçek budur!.. Sınırlı da olsa varolan demokratik ortamı daha da geliştirmek için çaba sarfetmek varken, “Beyaztürk” cephenin ideolojik etki alanı içinde “Filipin tipi demokrasi”, veya “cici demokrasi” diye dalga geçerek ayağımızı bastığımız demokratik zemini tahrip etmeye çalıştık.
Ne için yapıldı peki bunlar?.. Biz istediğimiz kadar, “hayır bizim hedefimiz sadece Demirel’i düşürmek değildi, biz sosyalizmi kurmak için yola çıkmıştık” deyip duralım! Yaşanılan hayatın gerçekliği içinde, “düşmanımın düşmanı dostumdur” diyerekten o dönemde Parlamento ve demokrasi düşmanlarıyla objektif olarak ittifak içinde olduk mu olmadık mı, bana ondan haber verin!? Sübjektif olarak kafamızda başka şeyler varmış, niyetimiz iyiymiş, tamam... Vietnam savaşının da etkisiyle “kahrolsun Amerika” diye bağırıp çağırıyorduk, tamam... Ama bunların bizim sübjektif idealist-pozitivist dünyamızın sloganları olmanın ötesinde sınıf mücadelesi ortamında iç dinamikler açısından Devlet sınıfının çarkına su taşımaktan ve bu arada da kendi kendini tatmin aracı olmaktan başka bir anlamı var mıydı!?..
İsterseniz hemen dünden bugüne atlayalım ve bakalım bugün neler oluyor!?.. Alın şimdi bir PKK’yı -ve de bütün o “Beyaztürk”, “Beyazkürt” solcularını- ne oldu, nereye gitti o, senelerce “kahrolsun Amerika” diye bağırıp çağırmalar!? Ha, şimdi artık o da “Erdoğan’a karşı” diyerek, “düşmanımın düşmanı dostumdur” hesabı Amerika emperyalist olmaktan çıktı ve “müttefik” oldu öyle mi!? Ve de siz, “düşmanınızın düşmanı” bu Amerikan emperyalizmini arkanıza alarak sosyalizmi -pardon, “komünal düzeni”- kuracaksınız!?.. Helâl olsun!..
İşin ilginç yanı, aynı mantığa öbürlerinin de -“Siyahların” da- sahip olmalarıdır! Trump daha gelmeden, “Obama kötü Trump iyi” diye bas bas bağırıyorlardı; Trump gelecek bütün sorunlar bitecekti!.. Ne oldu peki sonra!? Bu nedir şimdi Allah aşkına, nasıl bir siyaset yapma tarzıdır bu?..
Ne kadar ilginç değil mi, 1973 Mart’ında general Gürler’in Cumhurbaşkanlığı’na karşı çıkarak Parlamento’yu savunduğu için ben Demirel’i desteklediğim zaman bütün o eski “solcu” yol arkadaşları bana karşı çıkıyorlar, beni adeta aforoz ediyorlardı! Ama daha sonra Demirel Devletleştirilince birden bire onların hedefinden çıkıverdi(!), nedense artık ondan sonra hiç “Morisson Süleyman” sloganını duymadık da!!..
Bunlar unutulur mu sanıyorsunuz? Demirel daha sonra saf değiştirdi ve Devletçi cepheye katıldı diye bütün bir tarih yeniden mi yazılacak?.. Benzer bir durum bugüne damgasını vuranlar için de geçerli değil mi!?
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023