Münir AKTOLGA
Önce şu ilkenin bir altını çizelim: „Seçimle gelmiş, halkın desteğini almış biri darbeyle değil seçimle gitmeliydi..." Bu nedenle, benim gözümde bir Menderes’le Mursi arasında, bunlara yapılanlar arasında hiçbir fark yoktur… İkisi de kendine özgü birer demokrasi şehididir, ikisine de Allah’tan rahmet diliyorum… Bütün darbeciler -bunlar kendilerini ister „sol“ ister „sağ“ ilan etsinler- son tahlilde, toplum mühendisleri olduklarını düşünen zorbalardır… Bundan hiç şüphe yok...
Ama herşey burada bitmiyor işte, söyle ki:
Ben, Türkiye dahil bütün "Osmanlı artığı" ülkelerin kendine özgü gelişme sürecinden-diyalektiğinden bahsedince bazıları bunu anlamıyorlar... Burada kastedilen, bütün bu ülkelerde son iki yüz yıldır "Batılılama" adı altında pozitivist-toplum mühendisliği yöntemleriyle belirli bir „kültür ihtilali“ sürecinin yaşanmış olmasıdır. Burada, bu iyi mi kötü mü tartışmasına girmiyorum. Çünkü, tarihte olan şeyler o an başka türlüsü olamadığı için olmaktadır. Bize düşen bu gerçeği görüp kavrayarak bugünü anlamaya çalışmak olmalı...
Gerçek şu: Bütün bu ülkelerde antika Devletçi yapı „modernleşme“ süreci içinde yukardan aşağıya doğru kendisine bağlı çarpık-kapitalist Devletçi bir sistem yaratmaya çalışmış, bunun sonucu olarak da eski „Merkez’e“ eklemlenen yeni bir „Modern“ „Beyaz“ Merkez ortaya çıkmıştır!.. Tabi buna paralel olarak eski, geleneksel kültürü temsil eden „Çevre“ de yaratılan Devletçi kapitalizm çerçevesi içinde yeni bir içerik kazanarak, sınıf mücadelesinde kültürel farklılıklarını kalkan olarak kullanan kendine özgü „Siyahlardan“ oluşan bir „Yönetilenler“ kitlesi haline dönüşmüştür… Sınıf mücadelelerinin iki kültür arasındaki mücadeleyle iç içe geçtiği bu durum, hiçbir Batı ülkesinde raslanmayan, kendine özgü bir durumdur. Benim, Türkiye söz konusu olunca "Beyaztürkler" ve "Siyahtürkler" olarak ifade etmeye çalıştığım gerçekliğin altında yatan budur... Öyle ki (sadece Türkiye’de değil) Osmanlı artığı bütün ülkelerde adeta iki kültürel zemine bağlı olarak iki toplum-iki halk içiçe yaşamaktadır...
Peki bu durumda ne yapmak gerekir? Soru budur...
Kapitalizm geliştikçe bu iki kültürel zeminden yükselen iki toplum kesimi de bununla birlikte gelişiyorlar, bu açık... Ama bu gelişme beraberinde başka sorunları da getiriyor. Yüz yıdır "Merkezi" oluşturan "Batıcı" "Beyazların" karşısına, "yetti artık" diyen bir de "Çevre" unsuru "Siyahlar" çıkmaya başlıyor... Öyle ki, giderekten sınıf mücadelesini bile geride bırakan bir "Beyaz" "Siyah" (eski Merkez Çevre) çatışması siyaseti belirleyen ana faktör haline geliyor... "Siyahların" söylediği açık: "Yüz yıldır siz hüküm sürdünüz, yetti artık, şimdi sıra bizde" diyerek, yüz yıldır „Beyazların“ kendi egemenliklerini esas alarak inşa ettikleri sistemi yıkıp bunun yerine sil baştan kendi kültürel değerlerine göre yeni bir sistem inşa etmeye çalışıyorlar. ("Restorasyon" denilen şeyin özü budur...) Tabi bu durumda "Beyazlar da" buna karşı koyunca siyaset birbirini düşman sayarak yok etme kulvarına indirgeniyor...
Buradan bir yere varılabilir mi? Varılır!! işte Suriye ve diğerleri...
Eğer meselenin özü kavranılamazsa hiç şakası yok bütün bu ülkelerde olacak olan budur... O halde ne yapmak lazım?
İşte "Tarihsel uzlaşma" anlayışı tam bu noktada ortaya çıkıyor...
Ne demek „Tarihsel uzlaşma“? Çok kültürlülüğü esas alan, yerelden yönetimlere ağırlık veren, bütün kültürel değerlerin birbirini yadsımadan, bir diğerine saygı duyarak birlikte hayatın içinde yer alabildiği, bütün duygusal alt kimliklerin kendilerini muhafaza ederken, bu arada bir toplumsal bilişsel üst kimlik üzerinde anlaşarak birlikte tek bir toplum -sistem- yaratıcısı olabildiği bir anlayıştır bu... Ki bu da ancak sayılan bu ilkeleri kendi içinde taşıyan yeni, demokratik bir anayasayla somutlaşabilir... Herkes kendi ana dilini özgürce kullanabilmeli, herkes kendi kültürünü özgürce geliştirebilmeli... Herkes kendi demokratik iradesini özgürce toplumsal bütünle birlikte kullanabilmeli... "Tarihsel uzlaşma" bu anlayışın toplumsal yaşamın esas unsuru haline gelebilmesidir...
Peki bu mümkün mü, yoksa benimkisi bir hayal mi?
Toplumlar neyin olamayacağını görerek olması mümkün olanı keşfediyorlar, yani toplumsal öğrenme süreci esas olarak bir sınama yanılma süreci... Bu durumda, iki kültür arasında bölünmüş bir ülkede önce herkes kendi sınırlarını zorlayarak nereye kadar gidebileceğini belirlemeye çalışıyor... Artık daha ilerisinin mümkün olmadığı görüldüğü anda ise, mecburen birlikte çözüm anlayışı hayata damgasını vuruyor... Olay budur.
Bana diyorlar ki, seni kimse anlamıyor!!
Ben o kanaatte değilim, beni herkes anlıyor aslında, ama varolan kutuplaşma ortamında önce "herkes" karşısındakini zorlayarak kendi sınırlarını genişletebileceği noktaya kadar gitmek istiyor... Bu nedenle ben hep diyorum ki, "Ay gecenin karanlığında doğar"...Yani en karanlık olarak görünen an aynı zamanda yeni bir doğum anı da olur... Karanlıkla aydınlığın birbirine karıştığı sabahın o seher vaktini düşünün... Sonuc mu?
"Mursi Erdoğan’dan çok şey öğrenebilirdi" diyorlar, doğrudur, ama bu da gene yetmezdi!.. Çünkü Erdoğan’ın da bir Gannuşi'den, bir Ocaktan'dan öğreneceği çok şey var!.. Erdoğan yeni Türkiye'nin yeni demokratik devletini inşa yolunda ilerlerken önüne çıkan -çıkarılan- engelleri görünce hemen durdu -belki de haklı olarak korktu- ve yön değiştirerek eski Türkiyenin Devletine sahip çıkmaya, "Beyaztürk" Devletçi mekanizmanın yerine aynı mekanizmayı "Siyaha" boyayarak "Siyahtürk" bir Devletci yapı inşa etmeye başladı... „Cumhur ittifakı“ nedir ki... Bahceli ile hangi yeni Türkiye inşa edilebilir ki?..
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023