Murat AKSOY

Eskisini taklit eden Yeni Türkiye
9.02.2016
1095

 Türkiye’den bahsedince Erdoğan/AKP iktidar bloğunun ilk göze çarpan sorun başlıkları, temel hak ve özgürlükler, düşünce ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ihlalleri, hukuk devletinden uzaklaşma, Kürt sorunu, IŞİD’le olan ideolojik bağı ve otoriterleşme oluyor.

Büyük resimde görünen ilk problemler bunlar olsa da; Türkiye, daha derinde büyük bir toplumsal değişim yaşıyor. Büyük resimde görülen bu sıkıntılar, derinde yaşanan değişimin birer sonucu.

Yaşanan süreç, kendiliğinden, doğal seyrinde olan bir değişim değil. Tam tersine AKP iktidarının, devlet imkân ve iktidar araçlarıyla; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın içinden geldiği İslami çevrenin Türkiye hayalini gerçekleştirme çabası olarak karşımıza çıkıyor.

Akp’nin makul vatandaşlığı

Temelde yukarıdan aşağıya bir toplumsal dönüşüm ve mühendislik projesi olan bu değişim için devletin tüm imkân ve araçları sonuna kadar kullanılıyor. Bu anlamda yaşanan süreç, eskinin kötü, kaba ve sert bir taklidi olmaktan öteye gidemiyor.

Hedeflenen bu toplumsal mühendisliğin temeli, sınırlarının Erdoğan/AKP iktidar bloğu tarafından çizildiği yeni bir ‘kamusal alan’dan geçiyor.

Bu yeni kamusal alan, siyasetten sanata, bürokrasiden kültüre, ekonomiden edebiyata gündelik hayatın her alanında kimlerin girebileceğinin yani kimlerin ‘makul vatandaş’ olduğunun da sınırının çizilmesi anlamına geliyor.

Bu toplumsal projenin makul vatandaşları, AKP’lilerden ve AKP’liliği üst kimlik olarak kabul edenlerden oluşuyor.

Bunun içindir ki, Erdoğan/AKP iktidar bloğuna eleştirel yaklaşan, iktidarı eleştiren herkes hain, terörist, paralel gibi sıfatlarla ‘ötekileştiriliyor’.

İktidarı destekleyen, iktidarın makul vatandaşlarının her şey olduğu, ötekileştirilenlerin hiçbir şey olamadığı yeni bir Türkiye inşa ediliyor.

İktidarın hedeflediği bu değişimin sonuçları, sadece Türkiye’de yerleşik laik/seküler hayat yaşayan insanlar için değil, farklı kültürel kimlik ve aidiyetler için de özgürlük alanının daralması, kamusal görünürlüğünün azalması anlamına geliyor.

Türkiye, Erdoğan/AKP iktidar bloğunun eliyle kamusal alanda orta-uzun vadede görünürlüğü daha belirgin hale gelecek biçimde iktidar imkân ve araçlarıyla muhafazakârlaştırılıyor.

Bu muhafazakârlaşmanın, İslam dünyasında artan Selefîleşme ve radikalleşmeye uyumlu olduğuna da dikkat çekmek gerekiyor.

Devlet eliyle muhafazakârlaşma

Bu değişimin iki boyutu var. İlki devlet kurumları içinde yaşanan kimlik ve kültürel değişim. İkincisi de değişimin, toplumsal, gündelik hayata eklemlenerek toplumu kuşatması.

Bu dönüşümü, tehlikeli hale getiren ise (1) kendiliğinde olmayıp, iktidar projesi olması, (2) toplumdaki farklı olanla eş düzeyli bir ilişkiyi değil bu farklılıklar üzerinde hegemonya kurma hedefi taşımasıdır.

Bu siyasal İslamcı muhafazakârlık, sadece Türkiye’deki farklılıklar için değil, parçası olduğu Batı ittifakı için de orta-uzun vadede ciddi soruna işaret ediyor.

Çünkü bu muhafazakârlığın ideolojik dayanağı, Batı’yla eşitlik ve muhataplık ilişkisi değil karşıtlık ve mücadele üzerine inşa ediliyor. İslam dünyası, ümmet liderliği giriş kavramlar bu paradigma içinde anlam kazanıyor.

Böyle bir Türkiye’nin, Batı’yla olan var olan siyasal müttefiklik ilişkisini mevcut nitelikleriyle sürdürebilmesi kolay değildir.

Batı dünyası, ulusal çıkarlarını koruduğu sürece, Tükiye’nin temel hak ve özgürlüklerin daralması, otoriterleşme konusunda yaşanan sorunlara sessiz kalmayı; hatta bir kişiyle konuşmayı bir hükümetle konuşmaya tercih de edebilir. Ama bu Türkiye’nin Batı için güvenli müttefik olmayacağı da açıktır.

Bugün muhalefetin, büyük resimdeki sorunlar kadar temelde yaşanan bu dönüşüme karşı da politikalar geliştirmesi önemlidir.

[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar