Murat Sevinç
Biz neyiz?
Ben ve şu anda yazıyı okumakta olan sizler?
İnsanız. Bu sıfatı biz elde etmedik. İstemimiz dışında, bir kadının karnına düştüğümüz andan itibaren, artık insandık. Yeryüzünün her noktasında. Sınır ve vize mefhumları yok, insan türü için.
Biz kimiz? Ben ve şu anda yazıyı okumakta olan sizler? Yanıtın, resmi ve olmayan yönleri var.
Öncelikle yurttaşız. Bir devletin uyruğu konumundayız. Bizler, anamızın karnına hangi ülke sınırları dahilinde düşeceğimizi seçmedik. Ben İstanbul Fatih’te düşmüşüm. Suriye’de, Norveç’te, Senegal’de de düşebilirdim. Seçmediğim bir toprağa aitim. O toprağın sınırları içinde ‘diğerleriyle’ birlikte yaşamak için kabul edildiği söylenen hukuk kurallarına uymak zorundayım. Anayasa’da ‘Türk’ olarak adlandırılıyorum. Nüfus cüzdanımda ‘Türkiye Cumhuriyeti’ yazıyor. Seçmedim. Seçmediğimden ne şikâyetçi oldum ne böbürlendim.
Haklarım ve ödevlerim var. Ama önce haklarım. Anayasal-yasal haklarım. O haklar beni devlete karşı korumayı amaçlıyor. Eğer haklarım ihlal edilirse, uymak zorunda olduğum anayasaya göre ihlal edenlere karşı çıkma ‘hakkım’ var. Keza, bir diğerinin hakkını da savunmalıyım, çünkü herhangi birinin hakkının çiğnenmesi, genel anlamda benim hakkımın da yok sayılması anlamına geliyor. Yok sayılan hak, yok sayıldığı andan itibaren, benim için de yok.
Bizim cinsiyetimiz ne? Benim ve şu anda yazıyı okumakta olan sizlerin?
Erkeğim. Marifet değil. Olmak için bir çaba, emek harcamadım. Haliyle, gurur duyacağım vasıf olmamalı. Anamın karnına böyle düşmüşüm. Kadın ya da eşcinsel de olabilirdim. Seçmediğim, emek harcamadığım hiçbir şey için sevinmeyecek ve efkarlanmayacak ölçüde şuur sahibiyim. Doğumumdan itibaren tüm kişisel ve toplumsal ilişkilerimi, aynı zamanda bir ‘erkek’ olarak yaşadım. Bana o kimliğimle davranıldı ve benim o kimlikle davranmam gerektiği belletildi.
Bir cinsiyetin mensubu olarak, seçtiğim ve seçemediklerim, yıllar içinde bildiklerim ve bilmediklerimle ilintiliydi. Bana öğretilenler ve öğretilmeyenlerle. İçinde bulunduğum ve uzun süre seçme şansımın olmadığı bir toplumsallıkla. Okulla, aileyle, arkadaşlık ilişkileriyle… Görebildiklerim ve öğrenebildiklerim kadar, oldum. Benim görebildiklerim ve öğrenebildiklerimden daha fazlasıyla tanışanlar ve hiç tanışamayanlar ile aynı kalabalık içindeyim. Ben, ben oldum, onlar da başkası.
Nasıl bir ailede büyüdük? Ben ve şu anda yazıyı okumakta olan sizler?
Büyüdüğümüz aileleri seçmedik. Kimimizin bir ailesi de olmadı. Anamın karnına düştüğümde ailem belliydi. Seçmedim. Siz de seçmediniz. Yıllar içinde bir aileye ‘artık’ mensup olmamayı seçebilirdim, sizler gibi. Tercih ettim. Bir ailem olmasını istedim. İstemeyenler de var. Başlangıçta seçmediklerimizi, sonradan ‘seçimlik’ hale getirebiliriz kuşkusuz. İnanç gibi, örneğin.
Bizim inancımız ne? Var mı? Benim ve şu anda yazıyı okumakta olan sizlerin?
Din ve mezhebimi ben seçmedim. Belli bir yaşa geldiğimde, bana hangi dine ve mezhebe ait olduğum söylendi. O dinin ve mezhebin kuralları öğretildi. En doğrusunun o din ve mezhep olduğu. Muhtemelen çoğunuz bunu yaşadınız. Okuyup öğrendikçe, bir seçme şansımın olduğunu gördüm. İnanmayı tercih ettim. Bunun ne kadarı tercihti, ne kadarı iliklerime işleyen her ne varsa o, bilmiyorum. Seçtiğimizi düşündüğümüz niteliklerimiz ve sıfatlarımız da, eninde sonunda bize sunulanların toplamından ibaret. Seçmediğim inancımla ne gurur duydum, ne hayıflandım. Mensup olduğumuz inançlar ya da tercih ettiğimiz inançsızlık, gurur duyulacak ya da dertlenecek bir vasfımız olmadığı için. Ve, aslına bakılırsa, bizden başka hiç kimseyi ilgilendirmediği için.
Ne iş yapıyorum? Ben ve şu anda yazıyı okumakta olan sizler?
Amatör köşe yazarıyım. İşimi seçtim. Sizler de bir iş yapıyorsunuz. İşleriniz ve meslekleriniz var. Seçtiğiniz ve bazen de seçemediğiniz. Her ikisi de sizleri bazen mutlu ediyor, bazen mutsuzluğa sürüklüyor. Çoğunuzun bir mesleği yok aslında. Benim gibi. Ülke sınırları dışına çıkınca hiçbir işe yaramayan insanlarız. Siyasetçiler gibi, bürokratlar gibi, köşe yazarları gibi, o pek havalı ve manasız bakışlı takım elbiseliler gibi. Eğer hekimseniz, marangozsanız, duvar ustasıysanız, elektrikçiyseniz, iş değişir tabii. O zaman dünyanın her yerinde değerlisiniz demektir.
Arkadaşım, eşim dostum var mı? Benim ve şu anda yazıyı okumakta olan sizlerin?
Var. Tümünü seçtim üstelik. Onlar da beni seçti. Başka hiçbir şey için söyleyemeyeceğim bir gerçeklik bu. Sizin de var tabii.
İdeolojim var mı? Benim ve şu anda yazıyı okumakta olan sizlerin?
Bir tavuk olmadığıma göre var kuşkusuz. Seçtiklerimiz ve seçemediklerimiz kadarız. Elimizde olan ve olmayanların toplamı. İdeolojimizi belirleyen de, o toplam işte. Öncelikle okuduklarımız, öğrendiklerimiz, tanık olduklarımız. Sınıfsal aidiyetimiz. Dahil olunan sınıf ve tabakalar, başlı başına bir bilgilenme ve bilinç kaynağı. Dahil olan bunu bilese de bilmese de. Ben az çok bilenlerdenim. Bu yüzdendir ki, kendi memleketimin sömürgenini değil, bir başka memleketin sömürülenini kendime yakın ve yandaş görüyorum. Müttefikim sömürülen İngiliz ya da Avusturya emekçisi, Türkiye’nin ihaleci sahtekar sermayedarı değil.
Peki kültür? Kültürel eğilimlerim, tercihlerim var mı? Benim ve şu anda yazıyı okumakta olan sizlerin?
Olmaz olur mu, elbette var. Fakat ne kadarı tercih, ne kadarı öğretildi; her halde en karmaşık konulardan biri bu. Güldüğüm ya da hüzünlendiğim bir şeye, bir diğerinin hiç gülmemesi ve hüzünlenmemesi! Ardından, birbirinin dilinden hiç anlamayanların, belli konularda aynı telden çalmaları ve örneğin aynı komplo teorilerine meyletmeleri… İçinden çıkmak kolay değil doğrusu.
Evet seçtiklerimiz ve seçmediklerimizin toplamıyız ve bir arada yaşıyoruz. Milyonlarca çok benzer ve hiç benzemez insan. Bir arada yaşamayı seçmedik. Buna mukabil seçtiklerimiz ve seçebileceklerimiz var. Bir de seçmek ‘zorunda’ kaldıklarımız!
Cinsiyetimizi, dinimizi, mezhebimizi, boyumuzu, posumuzu, ailelerimizi, büyüdüğümüz koşulları, etnik kökenimizi, anadilimizi seçmedik. Bunlar, ne hayıflanacak ne onur duyulacak niteliklerimiz.
Ayrımcılık; cinsiyeti, dini, mezhebi, boyun posu, aileyi, büyüdüğümüz koşulları, etnik kökeni, anadili vb. birer ‘üstünlük’ olarak algılamanın sonucu. Eşitsiz ilişkilerin çok önemli bir nedeni, söz konusu düşünce biçimi.
Bir adım ötesi; baskı, yok sayma ve faşizm. Farklı olanı yok etme eğilimi.
Seçmediklerimizin hesabı sorulamaz hiç birimizden. Oysa faşizm ve kendinden başka herkesi ve her şeyi yok etme potansiyeline sahip faşist itlik ise, tercih edilendir. Seçilen. Faşistlik bir tercih. İtlik bir tercih.
Eğer eşit yurttaşlık bir değerse, o değeri benimseyen her bir yurttaş, insan ve yurttaş olduğu için faşizme karşı çıkmalı. Faşist itlerin, Alevi kapısına attığı çarpıyı, anadilinde konuşan bir insana saldırısını, memleketi yaşanmaz hale getiren ahlaksız zorbalıklarını görmezden gelmemeli. Eğer bir yurttaş ve eğer tercihleri olan bir insansak.
Bir Alevi’nin kapısına atılan çarpı, bir Sünni’nin kapısına atılmıştır. Bir Ermeni’ye edilen küfür, bir Türk’e edilmiştir. Bir Kürdün anadiline saldırı, Türk’ün Türkçesine sövgüdür.
Faşizm, çoklukla seçmediklerimiz üzerinden ayrıştırır, tercihimiz olmayana saldırır. Faşist itlerle mücadelenin, demokrasilerde yurttaşın başlıca görevlerinden olduğu hatırda tutulmalı. Farklı olanla birlikte insanca yaşam mümkün, faşistlerle, değil.
Okuma önerisi: Dersim 1938 ile ilgili Zeynep Türkyılmaz’ın bu yazısını, mutlaka okumanızı öneririm.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.06.2025
18.05.2025
10.05.2025
1.05.2025
22.04.2025
24.03.2025
20.03.2025
18.02.2025
13.02.2025
10.02.2025