Namık ÇINAR
Türkiye siyasasının yaşadığı akıl almaz çöküntüyü anlatmak için, kelimeleri yetmeyen bir dilde yazma cezasına çarptırılmış bir mahkûm gibi hissediyorum kendimi.
Ya da an geliyor, tam tersi yönde bir duyguya kapılıyorum.
Olayların akış hızına yetmeyen ağzı dar bir huninin taşırması gibi, belleğimde hücuma geçen sözcükleri sıraya sokup da...
ne yazmaya, kalem tutan parmak uçlarımın refleksleri yetiyor...
ne söylemeye, ses tellerimin titreşim gücü...
ne de, derme çatma mazgalları aşarak ruhlarımızı kirletmeye doymayan patlak lağımlar gibi, bu konulardan bahsetmeye dayanıyor artık yüreğim.
Çiğnemeden yutan obur bir tavrın, hazmetmeyi ölçü almayan üstünkörü ve arsız dünyasında, anlaşılmadan geçip gidiyor çoğu şey.
Esasında geçip gitmiyor.
Çözülmeyen, üzerinde durulmayan, kanıksanarak geçiştirilen ne mesele varsa duyarsızlıklar Araf’ında birikerek, burnumuzdan fitil fitil gelmek üzere Cehennem gününü bekliyor.
Henüz “demokrasi teorisi”kitabının kapağını bile açmamış bir toplumdan daha farklı ne beklenir ki?
Sayfaları içinde gezinerek ve hayata uygulayarak, özgür birey olmanın lezzeti mi...
erdemli bir toplum yaratmanın hazzı mı...
gerçekten dürüst ve namuslu değerler sistemi kurmanın onuru mu?
Bunların hangi koşullarda tecelli edeceğini bilmez mi de umar ve bekler insan, bir toplumdan, hödük ve budala değilse eğer?
Bilgiye sövmüş, alaya almış birini tahta geçirmiş bir millet değil mi bu millet de, susup dalkavukluğuna bir de biz soyunalım?
Birey hak ve özgürlüklerini öykünmelerle elde eden değil, yaşayarak icat eden ülkelerde demokrasiyi yaratmak, asla devlete egemen olan siyasal güce vekâlet ve yetki vererek olmamıştır.
O yüzdendir ki oralarda yargıçlar, devletin değil halkın yargıcı olarak kalmışlardır.
Masumiyeti ve mahkûmiyeti dahi tespit ve tayin eden, “sıradan halk iradesi”dir.
Şu farkla ki, bu irade, ne mahalle baskısıyla sakatlanmış, ne gıda kolisi uğruna satılmış, ne biat kültürüyle meftun edilmiş, ne de dinsel değerlerin saygısızca tedavüle sürülmesine seyirci kalmış bir iradedir.
Biriktirdiği toplumsal erdemlerden sapmayan, seküler, özgür ve doğal bir iradedir ve demokratik hukukun temel besin kaynağıdır.
O yüzdendir ki, özellikle doğal haklar alanını ilgilendiren sorunları, parlamentoların çıkardığı yasalarla değil, işte bu ortalama ama düzgün işleyen toplumsal aklın ürettiği liberal hukuk prensipleriyle ve onlarla uyum içinde oluşmuş içtihatlarla çözmüşlerdir.
Demokrasinin beşiği dediğimiz ülkelerde devletin hikâyesi, kitleleri egemenliği altına alan süreçlerle değil, hem bireysel hem toplumsal hak ve özgürlüklerden elini eteğini çekmeyle sonuçlanmıştır.
Hattâ o hakların korunması dahi devlete değil, sivil toplumun inisiyatifine bırakılmıştır.
Eğer bir hükümet bu haklara tecavüz ederse, meşruiyetini kaybeder ve ona karşı “halkın direnme hakkı” doğar.
Çünkü “aklın” verileriyle biçimlenen tarihsel gelişim, toplumsal sınıfların hayat tarzı ve çıkar çatışmalarında birinin diğerlerine hâkim olmaya kalkışmasını “despotik”, birbirleriyle eşitliğini ise “demokratik” addedeceğini, artık tartışılmaz kesinlikte hükümlerle esasa bağlamış bulunmaktadır.
Bu nedenledir ki, “demokrat olmak” demek, birey ve sınıf çıkarlarını korumak için hem yönetimde koalisyoncu bir anlayışla temsil edilmek, hem de sivil toplumda özgür olup denetleme olanaklarını sonuna kadar kullanan bir katılımcılığı benimsemek demektir.
Biz buralarda çoktan vazgeçtik bunlardan; hiç değilse şu kör-topal yazılı hukuka saygınız olsun, yeter!
Ama bu dahi olmayacaksa...
Bunu da çok görecekseniz...
Yahu arkadaş!
Siz bizim başımızın “bâlâ”sı mısınız...
nesiniz be?!
twitter@cinarnamik
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016