Namık ÇINAR
Ne çok din konuşuluyor bu ülkede Tanrım, yatıp kalkıp ne çok din işleniyor.
Bu güne kadar nasıl geçti ise, bundan sonrası da aşağı yukarı öyle geçmeyecek mi? Bin dört yüz yıldır hallolmadıysa meseleler, yine öyle hallolmadan sürüp gitmeyecek mi?
Fakat neden bu kadar çok tepiniyorlar, üstünde bunun? Neden bu kadar çok takmış vaziyetteler? Yoksa, bu işte bir bityeniği mi var?
Bireylerin, hane halklarının, yâni tüm toplumun somut yaşamlarını belirleyen maddi hayat; üretimlerle, o üretimleri üleşmelerle ve o üleşimlerin bir sonucu olarak yaratılmış zenginlikleri tüketmelerle, toplumsal hiyerarşide hepimizi bir yerlere oturtur ve hepimizi sıraya sokar. Aslolan tecelli budur; gerisi sadece palavradır.
İşte tüm siyasal iktidarlar, uyguladıkları politikalarla sıraya soktukları o kitlelerin, yerlerini beğenmeyip her an huzursuzluk çıkarabilecek olmalarından daima korkmuşlar ve önlem alma ihtiyacı duymuşlardır. O yüzden de, bireylerin ve toplumsal grupların, insicamı bozmamak üzere, hiza ve istikametlere girmelerini isterler.
Kendilerine müstahak görülen ya da kaderlerine düşen yerde hiza ve istikametlere bakmak demek; stabil olmak, mevcut yapı ile uyumlu olmak, uysal olmak demektir. Her siyasal iktidar, kendi düzeni bakımından, böyle sorunsuz yurttaşları olsun ister. Ve her siyasal iktidar, buna erişmek için farklı yöntemler geliştirmiştir.
Toplumsal tarihimizin son iki yüz yıllık modernleşme sürecinde, 1789 Devrimi ve Napolyon savaşları sonrasında “Fransız etkisi”, Kırım Harbi sonrasında “Prusya/Alman etkisi” ve II. Dünya Savaşı sonrasında da “Amerikan etkisi” ile bu günlere sürüklenegeldik.
Birbirlerine uyum ve uyumsuzluklarla eklemlenen bu süreçlerde, Fransız etkisi daha ziyade“İdare”mizi, Alman etkisi “ordu”muzu, Amerikan etkisi de sanki “iş hayatı”mızı belirlemiş ve yapılandırmış gibidir.
Osmanlı’nın son, Cumhuriyet’in de ilk yüzyılında, bu modernleşme öyküsündeki yerleri talî kalmış görünen kitleleri çekip çevirenler ise; ilk kez ele geçirdikleri iktidarlarıyla, geriye dönüp, şimdi bunlara yeniden gelenekseli, yani “din etkisi”ni de katmaya çalışıyorlar.
Birbirlerinden farklı olsalar da, bu modellerden temin edilen ortak fayda, “üniform” bir toplum yapısıdır. O nedenle, milliyetçiliklerin, militarizmlerin ve dinselliklerin amaçlayacakları tek şey, merkeziyetçi denetimlerle “munis ve birörnek” bir toplum yaratmaktır.
Bir kurumun ilerici ya da gericiliği, onun toplumsal yaşamdaki rolü ile ölçülür. Hayata mutluluk katmasını bekleyeceğimiz bir araç olarak din, eğer üretici unsurlar “toplumsal artık”tan paylarına düşeni hakkaniyetle alabilsinler diye, vicdanların serbestçe zuhur edebileceği, düşünmenin ve ifade etmenin sınırlandırılmayacağı temel hak ve özgürlükleri dalgalandıran bir bayrak işlevlerinde ise ilerici; değilse gericidir.
Yüzyıllık uykularından yekinip de uyanan toplumsal alt katmanlar ve onların bu işe yarayan dinsel değerleri, militarist oligarşiye başlangıçtaki karşı koyuşlarıyla ilerici bir niteliğe sahiplerken; AKP’nin, bir çift ayakkabının tekine fit olması gibi, âdetâ her şeyin yarısı kadarıyla yetinip, savunmaya ve tahkimata geçmesiyle, şimdi artık durağanlığa ve giderek gericiliğe dönüşmeye başlamışlardır.
Türkiye zenginleşmekte; ne ki kitleler, bundan nasiplerini alamamaktadırlar. Ülke, uluslararası düzeylere de ulaşmak suretiyle, kapitalistik ilişkilerde altın çağını yaşamakta; ihracat tırmanmakta, holdingler akıl almaz ciroları yakalamakta, bankalar gelmiş geçmiş en yüksek kârları edinmekte, ama yığınlar daha da yoksullaşmaktadırlar. Gazeteler, tv’ler, entelektüeller, siyasal partiler, sivil toplum kuruluşları soyut siyasal konulara gırtlaklarına kadar batmışken, gündelik yaşam da avuçlarının arasından sıvışarak kaybolup gitmiştir.
Günlük hayat tam bir sömürü cehennemidir. Dünyanın kuş uçmaz kervan geçmez bir ucuna kur’a çeken öğretmenler, hiç değilse iş buldukları için sevinç gözyaşları dökmekte, bütün küçük işletmeler umarsız bir şekilde batmayı beklemektedirler.
Ülke otuz yıldır bir iç savaş yaşamakta; teğmen çıkar çıkmaz kendi halkıyla savaşmaya başlayıp, sonunu getiremeden albaylıktan emekli olan bir subay nesli yetişmektedir.
Dış ilişkilerde, “Türk’ün Türk’ten başka dostunun olmadığı” o meş’um çizgiye, yeniden dönülmüşe benzemektedir.
Teslim etmek gerekir ki, Sayın Başbakan bu ülkeye bir hayli iyi işler yapmış bir halk çocuğudur. Lâkin, belli ki artık yorulmuş ve tükenmiştir. Yanlış şeyler yapmakta, yanlış şeyler söylemekte, giderek mücadele ettiklerine öykünmektedir.
Örneğin, bizim gazeteyi, yazarları, profesörleri gizlice dinlemek de neyin nesi? “Terörle mücadele kapsamında ve suç işlenmesini önlemek amacıyla” bir de, ha? Ne kadar ayıp, ne kadar yakışıksız! Yazıklar olsun, kınıyorum sizi! Başka da bir şey söylemeye dilim varmıyor, şaşıp kalmaktan. Hem “ileri demokrasi”den dem vurmak, hem de “polis devleti” yöntemlerine tevessül etmek, ne hazin bir çelişkidir? Yakıştırıyor musunuz şimdi, bu yaptıklarınızı kendinize? Bu muydu özlediğiniz düzen? Biz size, ne düşünüyorsak yazıyoruz, zaten her gün.
Sonuç olarak, dindar nesiller mi yetiştirirsiniz, orasını bilemem ama, bu adaletsiz gelir dağılımı ve giderek tırmanan demokrasi dışı davranışlarınızla, yaptıklarınızı bozarak, “yoksul nesiller”yetiştireceğiniz kesindir.
Yazarlar
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016